6 Ağustos 2010 Cuma

İşte şimdi saçmaladınız!



Özellikle internet medyasındaki haber sitelerini ve futbol bloglarını yakından takip ediyorum. Fenerbahçeli taraftar ve yorumcuların bu sitelere bıraktıkları mesajları, yorumları, kişisel görüş ve önerileri genel olarak okumaya çalışıyorum. Şu an Young Boys maçının faturası Aykut Kocaman' a kesilmeye çalışılıyor. Aykut bir maçla değerlendiriliyor ve bu işi götüremez yorumları yapılıyor. Alex' i oyundan alması da her yerde eleştirilmiş. Hatta öyle şuursuz yorumlar var ki, insana el insaf, hatta yazıklar olsun dedirtiyor. Örnek olarak bir yorumcu (ismi lazım değil) Alex ve Aykut' u karşılaştırarak, Alex' in Fenerbahçe' ye katkılarını övmüş, Aykut' u ise acımasızca eleştirmiş." Futbolculuğunda ne verdi ki" demiş.

Hele yorumlardan bir tanesi içler acısı. Diyor ki Aykut' u eleştiren arkadaş; "Hocam sen geçmiş 5 yıldaki başarısızlığı, 120 gol atan, 125 asist yapan, Hooijdonk’un deyimiyle “uzaylı Alex”e bağlarsan daha başlamadan bitmişsin demektir"

Kişisel olarak son beş senedir başarısızlığı sadece ve her zaman iki şeye bağladım:

1) Aziz Yıldırım ve yönetim ekibinin başarısız yönetim stratejileri,

2) Alex de Souza.

Her iki sebeple de son derece ciddi eleştiriler aldım. Başkan' ın Başkan, Alex' in Alex olduğu yıllarda ben bu ikiliyi eleştirdim ve yuhalanan Alex' i başkan' ın ayakta alkışlaması üzerine şu söz söyledim: "Kaderleri birbirine bağlı olacaktır. Bu kulüpten beraber gidecekler!". Hala aynı görüşteyim. Tek farkla; beni o yıllarda anlamayıp şimdi anlamaya başlamış bazı futbolseverler var.

Çok söyledim ama tekrar edeyim, Fenerbahçe Alex' den ve Alex' e dayalı futbol felsefesinden kurtulmadan istikrarlı bir başarı yakalayamayacaktır. Şimdi düşünün, son 5 senedir fenerbahçe' de oynayan Alex bu kadar iyi futbolcuysa neden dünyanın önemli hiçbir takımında futbol oynamamıştır? Neden dünyanın hiçbir ülkesinin, hiçbir takımından (Katar dahil) transfer teklifi almamıştır. Neden kendi milli takımında bu kadar eksik varken yedeğin yedeği olarak bile kadroya alınmamıştır? Dünyada bu kadar çok parayı bu kadar rahat kazanan kaç futbolcu vardır?

Şimdi soru şu: Evet Alex son 5 yılda 120 gol atmış ve 125 asist yapmıştır ama Fenerbahçe neden sadece 1 kere şampiyon olabilmiştir? Bu soruya cevap verin Alex' i destekleyen arkadaşlar. Neden? Çok basit bir soru değil mi? Aslında cevabı da basit. Alex bir yıldız olsa da, takım oyuncusu değildir. Çok asist yapmak takım oyuncusu olmayı sağlamaz. Alex bencildir. Koşmayı sevmez. Defans yapmaz. Önünde geçen topa bile zahmet edip dokunmaz. Hücumda belki Selçuk kadar top kaptırır, hatalı pas yapar ama bu taraftarın dikkatini çekmez. Kaçak güreşir. Maç biter, onun forması hep kurudur. Diyeceksiniz ki o general, generaller savaşmaz. Hayır arkadaşlar, artık modern futbolda bu tür oyunculara yer yok. Sizin 1 numaranız da 10 numaranız da sahada aslanlar gibi koşacak mücadele edecek. Neden mi? "Çünkü takımınız ofansta da defansta da en zayıf halkası kadar güçlüdür". Yani hücumda Selçuk kadar, savunmada ise Alex kadar güçlüsünüz!

İspanya' ya, Hollanda' ya Almanya' ya, Manchester United' a, Barcelona' ya, kısaca total futbol devrimini en iyi şekilde gerçekleştirmiş takımlara bir bakın: hangisinde Alex tipi bir oyuncu var? Dünyanın en iyi iki orta saha oyuncusu kabul edilen Xavi ve Iniesa bile oyunu her iki yönde oynuyorlar. Koşuyorlar. "Biz koşmayız, bizi böyle kabul edin" demiyorlar. Çünkü kabul edilmezler (Türkiye gibi futbolla ilgili herkesin fikir sahibi olup, bilgi sahibi olmadığı ülkeler hariç).

Tabi Alex sevenler de haklı. Başkanları onlara kaliteli, oyunu her iki yönüyle oynayan yıldızlar izletemiyor. Her sezon bitmiş Alex' den medet uman, bu sezon bizi o kurtarır diyen bir futbol vizyonu var yönetimde. Alex' e alternatif transfer yapmayı dahi huzuru bozar diyerek reddeden bir zihniyet var yönetimde. İşte bu şartlar altında 100 gol, 125 asist öyle bir parlıyor, öyle bir beyin yıkıyor ki, gerçekler görülemiyor. Tek bir basit soru? Madem Alex süper ve ona dayalı sistemler mükemmel, neden 5 yılda 1 şampiyonluk.?

Gelelim Aykut Hocayı eleştiren ve Alex' e kıyasla Fenerbahçe' ye ne verdi ki diyen arkadaşlara? Belki yaşınız o günleri hatırlamaya yetmediğinden, belki de cahilliğinizden böyle konuşuyorsunuz ama ben yine de size cevap vermek zorunda kalıcam. Sizi muhattap kabul etmem dahi Aykut Kocaman' a haksızlık ama yine de bilmiyorsanız cahilliğinizi biraz kapatayım. Aykut Kocaman;

- Fenerbahçe tarihinin en başarılısezonu olan 88-89 ' un kadrosunda yer almış ve şampiyonluğa büyük katkı sağlamıştır.

- 1988-1989, 1991-1992 ve 1994-1995 sezonları gol kralıdır. (Sırasıyla 29, 25, 27 golle)

- 1983- 2000 yılları arasında 200 gol atmıştır.

- Super Lig 100' ler kulübü üyesidir.

- 1988-89 ve 1995-96'da Fenerbahçe formasıyla iki kez lig, 1988'de Sakaryaspor formasıyla bir kez Türkiye Kupası kazanmıştır.

- Fenerbahçe forması aşkıyla, bu formanın ağırlığını bilerek ve terini son damlasına kadar akıtarak görev yapmıştır.

Sizin beğenmediğiniz ve Alex ile karşılaştırdığınız bu adam bizim öz evladımızdır. Türk insanıdır. Fenerbahçe' nin efsane futbolcusudur. Biraz sabır gösterilirse bu kötü, yetersiz kadroya ve vizyon eksikliği içindeki yönetime rağmen başarılı olacaktır!

Yine hatırlatmak gerekirse; Ali Şen tarafından fenerbahçe' den gönderilme sebebi 1995-1996 sezonundaki kritik şampiyonluk maçı sonrası yaptığı konuşmadır. Şöyle demiştir:

"Bütün sezon uğraşıyorsunuz, bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor. Kendi galibiyetimize seviniyorum, ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum. Trabzonsporlu futbolcu arkadaşlarımın şu an yerinde olmak istemezdim. Hiçbir şampiyonluk insan hayatından daha değerli değildi. Türkiye'de başarının ölçüsü birinci olmak. Bu, yanlış. Şu anda yenildikleri için Trabzonsporlular aşağılanacak. Ama biliyoruz ki onların yerinde biz de olabilirdik".

İşte beğenmediğiniz ve Alex' i oyundan aldığı için dil uzattığınız adam böyle bir adamdır. Teknik direktörlüğüne saygı duymasanız da adamlığına duymalısınız. Haydi Fenerbahçeliler; Daum' u, Zico' yu ve Aragones' i Alex ve çetesine kurban ettiniz. Bari böylesi adam gibi bir adamı, kendi evladımızı bu yeniçeri kılıklı Brezilyalılara yedirmeyin!

5 Ağustos 2010 Perşembe

Fenerbahçe Young Boys maç analizi



İlk defa bir maçtan hemen sonra bilgisayar başına geçip öylece kalakaldım. Maç değerlendirmesi yazmak istiyor ancak yazamıyordum. Adeta kilitlenmiş gibiydim. Şaşkınlık, hüzün, öfke, hırs ve mutsuzluk duyguları içinde yazımda kime yükleneceğimi, faturayı kime keseceğimi düşünürken bir karar verdim. O an maç değerlendirmesi yazmamın doğru olmayacağına kanaat getirdim. Gerçekten de iyi yapmışım. Bu sabah kalktığımda dün geceki maç ile ilgili kafamda daha sağlıklı bazı fikirler oluşmuştu. Duygusallığın değil, mantığın yazıma hakim olması iyi oldu.

Öncelikle iki sezondur blog yazarlığı yaptığımı ifade etmeliyim. Birkaç maç hariç yorum yapmadığım bir Fenerbahçe maçı yoktur. Fenerbahçe ile ilgili haber, gelişme, araştırma veya köşe yazılarını yakından takip etmeye çalışırım. Elimden geldiğince Şükrü Saraçoğlu' nda maç izlerim. Stadyumdan izlenen maçları çok daha iyi yorumlama imkanı olduğunu düşünürüm. Dün geceki maçı ise dışarıda televizyondan izledim. Sıcak havadan mı dersiniz, Fenerbahçe' nin kötü futbolundan mıdır bilmem, maçı her zamanki "teknik boyuttan bakan yorumcu" gözlüğümle izlemedim. Maçı uzun zaman aradan sonra tekrar bir taraftar gözüyle izledim. Bağırdım, çağırdım, yeri geldi küfür ettim, heyecanlandım, kızdım, kırdım ve döktüm. Maç sonunda dedim ki kendi kendime; "İyi ki Saraçoğlu' nda değilim. Allah oradaki tüm kardeşlerime sabır versin". Cefakar taraftarımızı düşündükçe de öfkem arttı. İşte bu öfkeyi ancak dizginleyebildiğimden şu anda yazabiliyorum.

Maçla ilgili tarafsız bir gözle değerlendirme yapmaya çalıştığımda, bu hezimetin faturasının tek bir adrese çıkması gerektiğini düşünüyorum. Ne Aykut Hoca, ne futbolcular ne de taraftar. Bu büyük başarısızlığın tek sorumlusu Aziz Yıldırım ve Yönetimidir. Artık yoruldular, tükendiler, inat veya belki de bizim bilemediğimiz bazı sebeplerle, ki Fenerbahçe sevgisi değil bu, koltuğa yapıştılar. İşte hesap, buyurun ödeyin.

İki senedir yazıyorum. Hemen hemen her hafta yazıyorum. Ama tesisleşiyoruz, ama büyüyoruz, ama dünya kulübüyüz, ama Başkanımız süper, ama böyle başkan bulamayız, ama şu ama bu, diyen zevata rağmen, bu kesimi karşıma ala ala yazıyorum. Bazen sert yazıyorum, bazen mizah kullanıyorum, bazen dolaylı dokunduruyorum ama hep yazıyorum. Aziz Yıldırım son 4 senedir alınan tüm başarısızlıkların açık ara sorumlusudur. Sadece üç sebep yeterlidir bu başarısızlıkları izah etmeye:

1) Her defasında hocalara fatura kesip yetersiz kadroyu sahiplenmesi.

2) Transferden hiç anlamaması ve sürekli hatalı transferler yapması.

3) Yönetici ekibini iyi seçmemesi ve beceriksiz isimlerle çalışmayı tercih etmesi (kontrolü kaybetmemek için)

Aziz Yıldırım sportif başarı peşinde filan değil dostlarım, kendisi günü kurtarma peşinde. Koltuğu korumak istiyor. Fenerbahçe için kazandırdığı tesislerden dolayı kendisini bu camianın doğal lideri, haklı kumandanı gibi görüyor. Kulübün tek sahibi olduğunu düşünüyor. Tek adam! Ne muhalefet, ne eleştiri ne de rakip istemiyor. Kendisinin her düşüncesine, her eylemine kafa sallayan bir grup yönetici ile yola devam etmek istiyor. Çatlak sesleri hemen susturuyor. Dolayısı ile kulüp yerinde sayıyor. İşte Denizli, Trabzonspor ve Young Boys travmaları da aslında sahadaki futboldan çok bu sebeple yaşanıyor.

"Top girmeyince ben ne yapayım" demişti Aziz Başkan Trabzonspor maçından sonra. Taraftarın büyük bölümü de kek gibi kabullendi bu söylemi. Öyle ya ne yapsaydı başkan sahaya çıkıp gol mü atsaydı! Bu güruh (böyle demek zorunda kaldım kusura bakmayın) işin son maça kalmasında yönetimin hatalı hoca ve transfer seçimlerini nasıl göremedi şaşıyorum. Şaşmak yetmiyor, kınıyorum, hatta böylesi gafletleri cefakar taraftarımıza hiç yakıştıramıyorum.

Gelelim Young Boys maçının analizine. Tek cümleyle Fenerbahçe' nin ne organize bir hücumu, ne korneri, ne şutu ne de üst üste 3 pası vardı. Rakip iyi takım, ancak bir üst turda muhtemelen elenirler. İlk 11' de 8 vasat, 3 iyi oyuncuları var. ancak takım olmayı başarmışlar. Doğru bir ekip kurmuşlar, takım oyunu oynuyor, mücadele ediyor ve haklarıyla kazanıyorlar. Belli ki doğru işler yapan bir yönetimleri var. Fenerbahçe' de dün Dia hariç tüm takım tel tel döküldü. Savunma dörtlüsü tam bir kabus. Fenerbahçe tarihinde (son 30 senesi için) Bekir-İlhan-Bilica-Santos' dan daha kötü bir dörtlü hatırlamıyorum. İnanın hatırlamıyorum. Ligi 5., 6. sıralarda bitirdiğimiz sezonlarda bile bundan iyi bir savunma vardı. Bu dörtlü resmen ikinci lig düzeyinde. Acemilikleri, uyumsuzlukları hayret verici. Aykut Hoca yönetimden çekindiği için transfer istemiyor ama santrafordan önce mutlaka adam gibi savunma oyuncuları şart. Lugano' nun da uzun süre olmadığı düşünüldüğünde bu defans kevgirden farksız. Beşiktaş, Bursaspor gibi hızlı forvetleri olan, kanat akınları yapan takımlar bu defansa ortada sıçan oynatır! Bereket Gökhan girdi de biraz toparlandılar. Gökhan olmasa inanın tarihi bir hezimet de yaşanabilirdi.

Dün geceki sonuca rağmen Aykut Hoca' yı destekliyorum. En azından adam gibi adam diyorum. 2 sebeple:

1) Alex' i oyundan alma cesareti gösterdi. Sanırım Alex artık gidici olduğunun farkına varmıştır. İlk defa bir hoca sistemini Alex üzerine kurmuyor.

2) Oyundan alınırken yuhalanmaya başlayan Gökhan' ı oyundan almayarak yuhalanmasını engelledi.

Diyecek fazla söz yok. Bu sene de haklı çıkıyoruz maalesef.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Aykut Kocaman' ın açıklamalarından çarpıcı satır araları



Bugün Young Boys ile son derece kritik bir maça çıkacak olan Fenerbahçe' nin teknik patronu Aykut Kocaman takımın son durumu hakkında bazı açıklamalarda bulundu.

Öncelikle, transfer yapılamamasının plan ve programını bozup bozmadığı sorusuna, camiada böyle bir sıkıntının çok net göründüğünü ifade ederek, ''Benim de beklentim var. Bunu söylemekte sakınca yok'' dedi. Aslında bu soru Hocayı Yönetim ile karşı karşıya getirebilecek bir soruydu. Aykut Kocaman' da yönetime tepkisini son derece akıllıca ve kibarca gösterdi. Daha sezon başında Yönetim ile ters düşmek istemediğinden, transfer ile ilgili sitemde bulunmadı ancak konuşması boyunca üstü kapalı pek çok mesaj verdi. Bunları gözden kaçırmamak gerekiyor.

İşte Aykut Hocanın konuşmasından bazı satır araları:

1) Öncelikle transferde beklenti içinde olduğunu ifade etmesi ve sadece forvet transferi ile yetinmeyebiliriz demesi önemli. Demek ki Aykut Hoca sakatlık ve formsuzluk faktörlerinin, yetersiz kadro derinliğinin verebileceği zararın farkında. Bu çok önemli. Aykut Kocaman bir forvetin yanı sıra, yeni alternatifler arayışında. Mehmet Topuz, Uğur ve Lugano' nun uzun sürecek sakatlıkları, Özer ve Gökhan' ın sakatlıktan yakın zamanda çıksalar dahi bir süre form tutamayacak olmaları, Guiza sorunu ve yetersiz yedek kulübesi düşünüldüğünde Aykut Hocanın bu şekilde açıklama yapması manidar gözüküyor. Yani, Aykut Hoca kadroya açıkça takviye istiyor.

2) Transferde tek yetkili olmadığını da belli etmiş oldu. "Benim de beklentlerim var" demek, transferin gecikmesi planlarımı aksatıyor, şu işleri hızlandırın anlamı taşıyor. "Bunu söylemekte sakınca yok" derken de Yönetime mesaj vermiş oluyor: ARTIK ŞU İŞİ BİTİRİN! Demek ki transferde Aykut Hoca' ya danışılsa da, transferi bizzat yöneticiler yapıyor. Ya Aykut Hoca bazı isimler veriyor ve yöneticiler almaya çabalıyor ya da tam tersi! Hocaya bazı isimler öneriliyor ve hoca bunları kabullenmek zorunda kalıyor. Bunlardan hangisi doğrudur bilemeyiz, ancak Hocanın transferde tek yetkili olmadığı açık. Ne malum Gyan, Gomis ya da Niang' a Başkan' ın şahsen kafayı takmış olmadığı? Geçmişte hocalara sormadan, menejer Figer ile baş başa verip Fenerbahçe' ye Kezman, Maldonado, Josico ve diğer bilimum kötü futbolcuyu kazandıran Başkan bu sefer de acaba Aykut Kocaman' ı devre dışı bırakıp, kendi beğendiği veya kendisini ikna eden menejerlerin önerdiği isimlere odaklanmış olabilir mi? Pekala olabilir.

3) Aykut Hoca takımın defasif anlamda sorunlu olduğunu kabul ediyor. Bu konuda çalışmamız gerek diyor. Ancak asla burada bir eksiklik olduğunu açıkça söyleyemiyor. Aki halde, buraya da transfer istemek zorunda kalacak ki, yönetim ile arası açılabilir. Yönetimin amacı 2-3 oyuncu transfer edip sorumluluğu Aykut Hocanın üstüne atmak olduğundan, takımda gerçekten ne eksikler olduğu ile ilgili değiller. Transfere para harcamak istemiyorlar. Aykut Hoca açıkça dile getirememiş ancak defansta büyük problemlerl karşı karşıya. Bunun farkında ancak önceliği hücum hattına vermiş durumda. Çünkü yönetim son derece kısıtlı bir transfer bütçesi ayırmış durumda (şampiyonlar ligide oynayacak bir takım için). Şampiyonlar liginde oynamaya aday bir takımda, sağ bek Önder, sol bek kilolu Santos, göbekte ise Bekir ve Bilica gibi ağır ve güven vermeyen iki stoper var. Hesaplar Gökhan Gönül ve Lugano' nun tam kapasite dönmesi, Santos' un form tutması, yeni transfer İlhan Eker' in Cannavarovari futbol sergilemeye başlaması veya Önder' in 5 sene evvelki formuna dönmesi üzerine yapılıyorsa, bu hesap çarşıdan döner. Bu mesajları doğru algılayamayan ve defansa oyuncu transferi yapmayı düşünmeyen yönetim, takımı defansını yeterli buluyor. Bu da yönetimin ne kadar futbol fukarası olduğunun en büyük kanıtı.

4) Aykut Hoca Guiza' yı kullanmak zorunda kalacağız derken, Guiza' nın gideceğine ve kendisine bir takım bulabileceğine inanmadığını belirtmek istiyor. Yani yöneticileri de bir anlamda kendisini Guiza belasından kurtaramamakla suçluyor. Guiza' yı da kullanmak zorunda kalacağız derken onu istemediğini açıkça belirtiyor. Guiza kucağında bulduğu bir bomba. Geçen sezon da Guiza gol kaçırdıkça yüzü asılıyordu. Şimdi de kara kara bu sorunlu ve yeteneksiz futbolcu ile ne yapacağını düşünüyor. Endişelerini bu şekilde dile getiriyor.

5) "Daha yakından tanıdığım, performansını kafamda şekillendirebildiğim oyuncuların artık takıma dönmesi önemli" derken, Özer, Gökhan Gönül, Mehmet Topuz, Lugano ve Uğur' dan bahsediyor. Bu oyuncular iyi de oynasa kötü de oynasa sahada en azından mücadele eden oyuncular. Sistemini bu tür oyuncular üzerine kuracağını belirtiyor. Guiza, Deivid, Kzım ve hatta Alex dahi bu tür özverili oyuncular değil. Sakatlar düzelince bu oyuncuların forma şansı bulması çok zor gözüküyor. Özellikle de Alex, Aykut Kocaman' a sitesinde sürekli methiyeler düzse de, bu gerçeğin farkında. Aykut Kocaman' ın sisteminde ona ve diğerlerine yer olmadığı da ortaya çıkmış oldu.

Aykut Hoca son derece akıllı mesajlar verdi. Tabi anlayabilen ve satır aralarını okuyabilenlere. Bu mesajları farklı bir gözlükle değerlendirenler için çarpıcı açıklamalar. Ancak bu mesajları gözüktüğü gibi, kelime arkalarındaki anlama bakmadan algılayanlar için ise yeni birşey yok, sıradan bir basın toplantısı idi.

Young Boys maç analizinde görüşmek üzere.