30 Kasım 2009 Pazartesi

Futbol ile dolu bir Pazar günü: 3 derbi arka arkaya!

Bu pazar futbol adına dolu dolu geçen bir bayram günü oldu. Artık klasik haline gelmiş üç derbiyi arka arkaya izleyebilmek her zaman nasip olacak bir futbol olayı değildir. Tam 270 dakika dolu dolu futbol. Önce Liverpool derbisinde Everton- Liverpool; arkasından Londra derbisinde Arsenal- Chelsea; en son da dünyanın gelmiş geçmiş en büyük derbisi kabul edilen "El Clasico" yani Barcelona- Real Madrid maçlarını izleme şansı buldum. Fubolseverlere büyük acılar veren Cuma günkü Galatasaray ve Cumartesi günkü Fenerbahçe maçlarından sonra resmen hayata döndüm. Daha önce de yazmıştım; Avrupa' da oynanan şeye futbol diyorsak, bizim Turkcell Super Lig' de oynanan şeye ne diyeceğiz?

İngiltere futbolu ile İspanya futbolu oldukça farklı. Ancak bazı temel özellikleri birbirine benziyor. Her üç maçta da gözlemlediğim ortak nokta, takımların mükemmel bir alan savunması yapmaları, üst düzey mücadele sergilemeleri ve topsuz oyunu inanılmaz başarı ile yerine getirmeleriydi. İngiltere futbolu daha ziyade uzun toplar ve kanat akınları ve güçlü forvet oyuncularını topla buluşturmaya dayanıyor. İspanyol futbolu ise daha kısa paslar, ortadan defansı delme stratejisi ve defansın arkasına adam kaçırmak üzerine odaklanmış. İngiliz futbolunda, bireysel beecerilerden ziyade ekip oyunu ön planda. İspanyol futbolu ise bireysel yeteneklere önem veriyor.

Liverpool rakip sahada Everton' u, Chelsea de deplasmanda Arsenal' i 2-0 yenmeyi başardı. Her iki konuk ekipte iyi kapanıp, hızlı kontra ataklarla sonuca gittiler. Liverpool' da Kuyt, Chelsea' de Ashley Cole iyi futbol sergilediler. Ashley Cole birbirinden güzel iki asist yaparken, bir bek oyuncusunun nasıl oynaması gerektiğini en güzel şekilde gösterdi. Bu iki maçtan dikkatimi çeken noktalar şunlar oldu;

* Tüm takımlar alan savunmasını başarı ile uyguluyorlar. Rakibe ileride basmak yerine, savunmayı dengeli kuruyor, kendi sahalarından itibaren pres yapıyorlar. Deliler gibi önde basmak söz konusu değil. Bu yüzden arkaya kontradan adam kaçırmak mümkün olmuyor.
* Toptan kaçan yok. Top bir oyuncunun ayağına geldiğinde, oyuncu top benden gitsin, adet yerini bulsun diye pas vermiyor. En uygun durumdaki kişiye pas veriyor. Diğer oyuncular da pas almak için devamlı hareketliler ve kendilerini gösteriyorlar. Oyuncular topsuz oyuna da en az toplu oyun kadar önem veriyorlar. Antrenmanlarda topsuz oyun üzerine çalışıldığı görülüyor.
* Takımların forvet oyuncuları gerçekten çok güçlü. Hava topu alabiliyor, ayakta top tutabiliyorlar. Bu durum, takımlarının rakip sahaya yerleşmesine imkan veriyor.
* Oyunlar son derece tempolu. Topun oyunda kaldığı süre çok yüksek.
* Kanat adamlarının (bek- açık) orta yapma becerileri çok yüksek. Maç içinde rahat 15-20 orta yapılıyor. Bunların çoğu da genellikle isabetli. Önemli pozisyonlar bu ortalar ile yakalanıyor.
* Toplu halde ileri çıkılıp, toplu halde geri dönülüyor. Ancak burada önemli olan nokta, bunun son derece hızlı yapılması. Bu ciddi bir fiziksel kondisyon gerektiriyor. Bizdeki gibi çılgınca pres yapılmadığı için, son dakikalara kadar diri kalabiliyorlar.

Gelelim El Clasico' ya. Maçın ilk yarısında Real madrid oyunu daha çok kendi yarı alanında kabullendi ve rakibinin üstüne gelmesini bekleyerek, ani kontra ataklarla sonuca gitmeyi hedefledi. Çok sıkı bir alan savunması yaparak Messi ve İniesta gibi birebir adam eksilten futbolcuları durdurmayı başardılar. Saha içi alan- adam paylaşımları son derece iyiydi. Kademeleri iyi kurdular. Barcelona bu yarı oldukça zorlandı. Hatta Ronaldo ile %100 bir gol pozisyonundan yararlanamadılar. Barcelona bu yarıda rakibini pas varyasyonları ve kanat akınları ile çözmeye çalıştı. Rakibin Ronaldo, Higuain ve Kaka gibi hızlı ve tehlikeli silahlarının pas almalarını engellemeye çalıştılar. Rakibe ileride basarak, Madrid' in oyun kurmasını engellemeye çalıştılar. Her iki takımın orta saha oyuncuları da inanılmaz mücadele ortaya koydular. Adeta bir meydan savaşı yaşandı. İlk yarı bu şekilde kontrollü ve mücadele dolu geçti (0-0).

İkinci yarıda bambaşka bir Barcelona izledik. kanatlardan özellikle Messi ve Dani Alves ile çok tehlikeli ataklar geliştirdiler. Dani Alves bir bek olarak, hayatının en iyi karşılaşmalarından birini çıkardı. İleri geri yorulmaksızın bir makine gibi çalıştı. Yine onun sağ kanattan geliştirdiği bir akında, Henry' nin yerine oyuna giren İbrahimoviç, Barcelona adına maçın tek golünü filelere gönderdi. Barcelona, Busquets' in oyundan atılması ile tam 30 dakika sahada 10 kişi mücadele etti. Real madrid' de ise çalışkan orta saha oyuncusu Diarra, 88' de kırmızı karta oyun dışı kaldı. Ronalda ikinci yarıda da neredeyse %100 lük bir kafa şutunu dışarı gönderdi. Ronaldo' nun oyundan alınması ve rakibin 10 kişi kalması ile Madrid barcelona önünde daha baskılı bir futbol sergilemeye başladı. Ancak gol noktalarında üretken değillerdi. Son 15 dakika tekrar Barcelona oyunun hakimiyetini ele geçirdi ve bildiğimiz o Barca dan görüntüler izletti. Maçı da kazanmayı bildi. Madrid' de Kaka, Barca' da Messi ve Alves maçın en iyi adamları oldular.

Bu maçta gözlemlediğim en önemli olay sahadaki üst düzey mücadele idi. Her biri kendi mevkisinde dünyanın en iyileri olan bu oyuncular canlarını dişlerine takıp mücadele ediyorlar. Her iki takımda toplamda 110 km koşu mesafeleri yakalıyor. O kadar mükemmel paslaşmalar izledik ki, neredeyse top hemen hiç saha dışına çıkmadı. Oyun hiç durmadı. Tempo olarak İngiltere' deki derbilerin de üzerine çıkıldı. Madrid' de, Barcelona' da ayağa pas ve hızlı hücum prensipleri ile oynuyorlar. Elbette dünaynın en iyi takımı olarak kabul edilen Barca, bu konuda bir adım önde. Real Madrid, yapılması gereken her şeyi yaptı ve bana göre başarılı bir maç çıkardı. Nou camp' da Barca' ya kafa tutmak kolay iş değil. Madird sergilediği kora kor mücadele ile taraftarının gönlünü mutlaka kazanmıştır.

Bu maçlar ülkemizde oynanan temposuz, pas hataları ile dolu, etkisiz ve görsel olarak da zevksiz karşılaşmalardan sonra adeta ilaç gibi geldi. Aslında ülkemizde futbol adına tartıştığımız herşey bir anda gözüme anlamsız gelmeye başladı. Yok Alex koşmuyormuş, yok GS yanlış taktikle oynuyormuş, yok Daum şöyle hocaymış, yok Beşiktaş kötü oynasa da kazanmayı biliyormuş! Avrupa düzeyinde futbol için ne sahalarımız, ne futbolcularımız ne de futbol anlayışımız yeterli değil. Bizde topu stop etmeyi bilmeyen adamlar milyon eurolar alırken, adamlarda koca maç üç tane pas hatası yapılmıyor. Bizde yıldız olduğu için koşmaması makul kabul edilen yıldızlar varken; avrupada futbol becerisi bizimkilerden kat be kat yüksek olan Messi' ler, Ronaldo' lar, Drogba' lar, Fabregas' lar eşek gibi koşuyor, deli gibi mücadele ediyor.

Biraz uzun bir yazı olduğunun farkındayım; ama bir yandan büyük keyif aldığım bir yandan da düşüncelere kapıldığım futbol dolu bu günümü ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Futbolseverlerden tek ricam, Avrupa' da oynanan futbolu her hafta takip etmeleri. Üstelik öyle derbileri dalan değil, sıradan maçları da izlemek yeterli. İşte o zaman ülkemizin en iyi takımları olarak kabul ettiğimiz dört büyüklerin kadro yetersizlikleri, sahte yıldızları, futbol fukaralığı ve gayretsizlikleri net bir şekilde ortaya çıkacak. Bizde hala, adam büyük yıldız, oyun stili bu, tüm sistemi onun üzerine kurmak mantıklı, daha üç- beş sene oynar; koşmasa da olur diyen zihniyetler varken, Avrupa' da sergilenen futbol seviyesine ulaşmak korkarım ki mümkün değil. Olsun çok şükür, iletişim teknolojileri, Tv yayıncılığı ilerledi de kendi ligimize mahkum kalmıyoruz.

Herkesin geçmiş bayramını kutluyorum.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Fenerbahçe Kasımpaşaspor maç analizi

Öncelikle şunu söylemek gerekiyor; bu maç iyi ki seyircisiz oynanmış. Seyircili oynansa idi, verilen bilet paralarına hakikaten yazık olacaktı.

Fenerbahçe' nin geçen sezonki kazanamama hastalığı tekrar nüksetmiş gözüküyor. Alex' e dayanan oyun sistemi, Alex rakip tarafından kilitlendiğinde sonuç vermiyor. Son 3 haftadır izlediğimiz Fenerbahçe' nin, Aragones dönemindeki FB' den ne farkı var ki? İyi kapanan, iyi pres yapan, dirençli takımlara karşı geçen sezon sergilenen futbolun ya da başka bir ifade ile "futbolsuzluğun" aynısını izliyoruz.

Maçla ilgili söylenecek fazla şey yok. Karşılaşmanın taraftarsız oynanıyor olması maçın FB adına motivasyonunu bir hayli etkilemiş gözüküyor. Ancak ne olursa olsun, şampiyonluğa oynanan bir takımın böyle bir mazereti olamaz. Fenerbahçe bugün kaybetti, ancak esas üzücü olan kaybedilen 3 puandan çok, sahada sergilenen kişiliksiz futbol.

Haftalardır yazıyoruz; FB' de saha içi mücadelenin azalmış olması önemli bir sorun. Bu da motivasyon ile alakalı. Daum FB takımını motive etmekte güçlük çekiyor. Ayrıca takımda gözle görülür bir fiziksel düşüş var.

Ligde ilk yarı bitmek üzere ama FB' nin hala net bir oyun sistemi yok. Saha içi tam bir keşmekeş. Toplar Alex' e ulaşmaz ise oyun kurulamıyor. Semih- Guiza ikilisine atılan her top, ya geri dönmüyor, ya da rakipte kalıyor. İkisini toplasan bir santrafor etmiyorlar. Bakıyorsun, rakip Kasımpaşaspor' un forveti Cenk işler ikisinden de iyi İŞLER yapıyor. Biri ispanya Milli takımının, diğeri Türk Milli takımının oyuncusu. Akıl ve mantıkla izah etmek mümkün gözükmüyor! Hele ki Guiza. Bırakın Turkcell Super Lig' i, Bank Asya' da kendisinden iyi en az 5 forvet gösterebilirim. Tıpkı Carlos' ta olduğu gibi Guiza' da da Başkan' ın gereksiz inadı FB' yi tüketiyor.

Özer ilk defa bu kadar uzun süre forma şansı buldu ve bence gayet iyi oynadı. FB' nin ileri doğru tüm ciddi akınlarında, ki sayıca çok az, hep onun rolü vardı. Futbolu biliyor, toplu ve topsuz oyunda iyi. Ancak takım arkadaşlarıbu kadar etkisizken, Özer' den tek başına maç kazandırmasını beklemek gerçekçi değil. Mehmet Topuz 9 milyon Euro' nun ağırlığı altında ezilmeye devam ediyor.

Lugano ve Önder ikilisi aynı hataları israrla ve inatla her maç yapmaya devam ediyorlar. Bilica' nın yokluğu aranmaya başlandı. Bilica olmayınca, hem geriden top çıkmıyor, hem de Lugano çok verimsiz oynuyor. Önder birkaç sene önceki Önder değil. Yeri de bence artık FB değil. En azından ilk 11 değil. Son bir iki maçtır Gökhan ' da ipin ucunu bıraktı, o da çok büyük kademe hataları yapıyor. Carlos zaten Türkiye defterini kapatmış, Aziz Başkan zorla defteri açık tutmaya çalışıyor. Olmaz! Bu gidişle, Super Lig' in en sıkıntılı defans dörtlülerinden biri olmaya adaylar.

Tamam FB bu maçta belki de BJK maçından dahi kötüydü, ancak maçı FB kaybetti demek haksızlık olabilir. Kasımpaşaspor gerçekten çok iyi mücadele etti. Yılmaz Vural FB' yi her zamanki gibi iyi analiz etmiş. Gerçi analizlik birşey de kalmadı. Alex' i tutuyorsun işi bitiriyorsun. Hep söylüyoruz, FB' de hala Alex' in misyonunun devam ettiğine, edeceğine inanan var ise ya futboldan anlamıyordur, ya da Alex' e olan sevgisi gözlerini gerçeklere kapatmıştır. Alex büyük oyuncu ama misyonu bitti. Camia bunu ne kadar erken kabullenirse, o kadar iyi olacak. Alex son 20-30 dk oyuna girip kilidi açan oyuncu olarak kullanılırsa fayda sağlayabilir. İlk 11' de yer alması gereksiz bir romantizmden öteye gitmeyecektir.

Hafta içinde Brezilyalılar’ ın Emre' ye tepkili olduğu haberini almıştık. Takımdaki Brezilyalılar’ ın tamamını toplasan mücadele ve özveride bir Emre etmez. Camianın Emre' ye sahip çıkması gerekiyor. Emre gibi savaşçı adamları da küstürürsen, geriye bir FB kalmaz. Vederson, Deivid, Carlos, Guiza, Önder, Selçuk, Uğur gibi adamlarla ŞAMPİYON olmak mümkün değil. İkinci yarı bu adamlar kadroda tutulup, başarı beklenirse sonuç hüsran. Şimdiden söyleyelim.

İşler iyi gitmiyor. Bazıları suçu Daum' a atacaktır. Daum kendisine verilen malzeme kadar iş yapabilir. 2003-2005 arası sahip olduğu kadro ile bu kadroyu karşılaştırın ne demek istediğim anlaşılır. Daum takımı motive edemiyor olabilir, bu makul bir görüştür ama sorunun esas kaynağı kadro yapısıdır. Bu kadar Brezilyalının olduğu bir kadro başarıya ulaşmıyor, ulaşmayacak. Bu kadar Brezilyalının, üstelikte vasat Brezilyalı’ nın olduğu bir takımın TAKIM olabilmeyi başarması çok güç.

22 Kasım 2009 Pazar

Beşiktaş- Fenerbahçe Maç Analizi

Maç öncesi Beşiktaş' ın Fenerbahçe' yi yenemeyeceğini yazmış, nedenlerini belirtmiştim. Beşiktaş maçı kazandı ve benim iddialı tahminim de böylece boşa çıktı. Beşiktaş biri açık ofsayt üç golle Fenerbahçe' yi yenerken; iyi futbol oynamadı. Sadece ölümüne mücadele etti ve bu mücadele sahadaki ruhsuz Fenerbahçe' yi yenmeye yetti. Her iki takımın da kötü bir futbol sergilediğini söyleyebiliriz. Ancak maçı daha fazla isteyen Beşiktaş, maçı kazanmayı bildi. Fenerbahçe ise son 10 yıldır en kötü derbi maçını oynadı. Fenerbahçe' nin geçen sezonki facia kadrosu bile 4-0 kaybedilen kupa maçında dahi bu kadar ezik ve ruhsuz bir futbol sergilememişti.

Fenerbahçe' nin maçı kaybetmesinde 3 temel sebep var:

1. Daum' un rakibinden çekinmesi; bu anlamsız korkunun futbolcuları olumsuz etkilemesi

2. Fenerbahçe' nin maçta rakibi kadar koşmaması (maçı rakibi kadar istememesi)

3. Kazım, Alex, Mehmet üçlüsünün sahada elleri bellerinde gezinmesi ve hiçbir akılcı hücum organizasyonu üretememeleri.

Sahada oynanan futbol resmen ağır çekimdi. Türkiye' nin en iyi üç takımından ikisinin sergiledikleri futbol Türkiye'de oynanan futbolun seviyesini gösteriyor. Şunu sormak gerek; bu ülkede üç büyüklerden ikisinin oynadığı şeye futbol diyorsak; Avrupa' da oynanan şeyin adı nedir?

Beşiktaş ve Fenerbahçe' nin kör döğüşünü ev sahibi kazandı. Bu maç ile sular durulacak, yönetim ve camia rahatlayacaktır. Beşiktaş yeniden şampiyonluk yarışı içine girmiş oldu. Aman aman birşey oynamıyorlar; ancak kazanma azimleri ve mücadeleleri başarıyı getirdi. Fenerbahçe ise açıkça düşüşte. Rahat ve stressiz oynamaları gereken bir maçtı. üstelik yorgun da değillerdi. Fenerbahçe' de fiziksel değil ancak mental bir düşüş var. Daum takımı toparlamakta, motive etmekte başarı sağlayamıyor. Bu şekilde giderse, Fenerbahçe ligin sonunda rakiplerinin ikisinin de gerisine düşecek. Yönetim verdiği 3 yıllık şampiyonluk sözünü tutmak istiyorsa Daum' un kulağını çekmeli. Bu takımda Kazım'a, Carlos' a Guiza' ya, Deivid' e yer yok. Yerlerine mücadeleci ve teknik becerisi yüksek 4 yeni transfer yapılmalı.

Kazım' ın yaptığı şımarıklık kabul edilemez. Teknik kapasitesi zaten olmayan, ağır çekim oynayan bu adamın FB' de geçirdiği her saniyeye yazık. Bir parantez de Vederson' a. Ben bu adamın Brezilya' lı olduğuna inanmıyorum. Ne tipi, ne de futbolu Brezilya özellikleri taşımıyor. Futbol zekası çok düşük. Kazım' ın ve Vederson' un bu takıma vereceği ne olabilir, çok merak ediyorum. Özer gibi bir yetenek kenarda iken, Ali Bilgin gibi ayaklarına hakim futbol oynamayı bilen bir oyuncu yedekte iken, bu adamların forma bulması haksızlık.

Daum inatçı bir adam. Rotasyona inanmam, yıldız adaylarına ilk 11 de şans vermem diye kendi ağzıyla beyanat vermiş bir hoca. Bu anlayış ile başarı nasıl gelecek bilmiyorum? Ancak şunu söylemek gerek; Alex' e dayalı sistem devam ettiği ve bu kadar yeteneksiz oyuncunun yıldız olarak taraftara yutturulduğu bir kadroya Daum fazla bile! Böyle başa böyle tarak!

Son bir söz de genel olarak cefakar FB taraftarına. Bir maç ile herşey bitmiş değil. Ancak şunu açık bir şekilde görmek gerek; şampiyon olmak için GS ve BJK' nin kötü gidişat göstermesi gerekiyor. FB mevcut hoca ve kadro zafiyetleri ile, kendi işini kendi görecek, ipi rahatlıkla göğüsleyebilecek bir futbol ışığı saçmıyor. İkinci yarıda kadroda ve mentalitede revizyon şart.

Maçı hakkıyla kazanmış olan Beşiktaş' ı tebrik ediyorum.

20 Kasım 2009 Cuma

Beşiktaş Fenerbahçe’ yi neden yenemez?

Başlığa bakıp, bu bir derbi; kimin kazanacağı belli olmaz, kesin konuşmak hatalı olur diyebilirsiniz. Top yuvarlak diyenler de çıkacaktır. Derbilerin sonucu kestirilmez diyenler de. Ben ise bu maç ile ilgili yuvarlak bir yorum yapmak yerine daha köşeli bir yorum yapmayı tercih ediyorum. Elbette kesin yorum yapmak, tahminde bulunmak riskli. Ancak bu sefer bu derbi öncesi net bir şeyler söylemek istiyorum; Bu Beşiktaş, kendi sahasında bu Fenerbahçe’ yi yenemez! Neden mi?

1. Mustafa Denizli Faktörü. Mustafa Denizli pek çok derbi maçta olduğu gibi bu maçta da bazı riskli ve beklenmedik taktik adımlar atacaktır. Bu yapısında olan bir durum. Maçların kendi taktik dehası ile kazanıldığını cümle aleme göstermek istediğinden, yine alışılmadık bir şeyler yapacak. Bazı oyuncuların pozisyonları ile oynayabilir, beklenmedik isimlere forma verebilir, beklenmedik yıldızları kenara çekebilir, ya da tuhaf bir oyun planı ile tamamen defansif veya tamamen ofansif kadrolar sahaya çıkartabilir.

Bu durum, oturmuş sistemi ve belirgin kadro yapısı olan, ve daha dengeli olduğunu düşündüğüm Fenerbahçe’ nin rakibe üstünlük sağlamasına neden olur.

2. Beşiktaş camiasındaki huzursuzluklar. Tarih bize göstermemiştir ki, içinde büyük huzursuzluklar olan bir camia başarılı olsun! Bugün Beşiktaş tribünleri maalesef ikiye, üçe bölünmüş durumda. Başkana büyük tepki var. Futbol takımı son haftalarda toparlasa da, iyi futbol oynayamıyor. Oynanan futboldan kimse memnun değil. Tribün, haklı olarak sabırsız ve tahammülsüz. Futbolcuların, yönetim ile alacaklarına ilişkin sorunları var. Futbolcular huzursuz. Bazı futbolcular ile Denizli arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Başkan öfkeli. Denizli öfkeli. Futbolcular öfkeli. Taraftarlar öfkeli. Bu durum, Beşiktaş’ lı futbolcuların performanslarını sahaya yansıtmalarına engel olabilir.

3. Puan durumundan kaynaklanan baskı. Beşiktaş Fenerbahçe’ nin 7 puan gerisinde. Olası bir kayıpta puan farkı 10 olacak. Yönetim ve takım üzerinde taraftar baskısı korkunç boyutlara ulaşabilir. Olası bir mağlubiyette üzülerek söylüyoruz ki İnönü karışabilir. Büyük protestolar yaşanabilir. Sinirler son derece gergin. Denizli ve futbolcular da bu durumun farkındalar. Maça son derece gergin ve agresif çıkacaklar. Sinirlerine fazla hakim olamayacaklarını düşünüyorum. Saha içinde yaşanacak bu gerginlik daha sakin ve stressiz olan Fenerbahçe’ li oyunculara yarayacaktır. Maçın başlarında yoğun taraftar desteği ile rakibine önde basacak ve pres yapacak olan Beşiktaş’ lı futbolcular; duran top veya kontra ataklardan kalelerinde bir gol görürlerse, maçı çıkartmak zor olabilir.

4. Fenerbahçe’ nin son yıllarda Beşiktaş üzerinde kurduğu psikolojik baskı. Fenerbahçe son yıllarda 2’ de 1 serileri ile BJK üzerinde ciddi bir psikolojik baskı kurdu. Fenerbahçe’ li futbolcular derbi maçlarına, özellikle de GS ve BJK maçlarına kazanacaklarından emin olarak çıkıyorlar. FB’ nin ilk 30 dakika rakibi geride kabul edip, son 30 dakikada ise kondisyonu ile oyunun hakimiyetini tamamen alacağını düşünüyorum. FB maça kora kor mücadele ve hızlı kanat akınları ile başlayacaktır. Daum hatanın telafisi olmadığını biliyor, takımına GS maçındaki gibi kontrollü bir futbol oynatacaktır. BJK, seyirci baskısı ile oyunu FB’ nin üzerine yıkarsa, beklenmedik kontra goller yiyebilir.

Özetle, bu maçı Fenerbahçe kazanır demiyorum; ancak Beşiktaş kazanamaz diyorum. Normal şartlarda, normal bir hakem ile standart bir Fenerbahçe; bu maçtan en az 1 puan alır. Tahminim; önce beraberlik, sonra bir Fenerbahçe galibiyetidir.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Fenerbahçe tekrar yedide yedi yapabilecek mi?

Fenerbahçe’ nin önünde birbirinden zor beş hafta ve yedi karşılaşma var. Ligde ve Avrupa Liginde zirvede olan takımın, bu yedi maçlık performansı ilk yarıyı nerede bitireceği değil, ikinci yarıya nasıl başlayacağı açısından önem taşıyor. Diğer bir ifadeyle, bu yedi maç sonundaki tablo, Fenerbahçe yönetiminin ikinci yarı izleyeceği stratejiyi belirleyecek. Fenerbahçe’ nin bu yedi haftada oynayacağı zorlu karşılaşmalara ilişkin fikstür şu şekilde:

Beşiktaş (D)

Kasımpaşa

Twente (D)

Eskişehirspor (D)

Ankaragücü

Sheriff

Trabzonspor (D)

Görüldüğü üzere, 4 deplasman, 3 iç saha maçı var. 4 deplasman maçının dördü de oldukça zorlu takımlar ile. Bunlar arasında belki de en rahat olanı Twente deplasmanı. Diğer üçü, belki de Türkiye’ nin en zor beş deplasmanı arasında.

Diğer taraftan iç sahadaki Kasımpaşaspor, Ankaragücü ve Sheriff maçları nispeten kolay rakiplerle oynanacak. Bunlar arasında en çok zorluk çıkartabilecek takım ise Sheriff.

Görüntü bu şekilde.

Peki ya gerçekte ne olabilir? Kanımca, Fenerbahçe’ nin en çok zorlanacağı karşılaşmalar Beşiktaş ve Eskişehirspor maçları. Bu karşılaşmalardan alınacak 1 puanın dahi son derece kıymetli olduğu düşüncesindeyim. Twente ve Sheriff maçlarından 4 puan, kalan maçlardan ise 3’ er puan alınması olası gözüküyor. Neticede Ankaragücü ve Trabzonspor sıkıntıda olan camialar. Umarız çabuk toparlarlar, ancak oynadıkları futbol pek de gelecek vaad etmiyor. Kasımpaşa ise Yılmaz Hoca ile biraz hareketlenmiş olsa da FB’ ye sürpriz yapabilecek güçte değil.

Yani Ligde 5 maçta minimum 11 puan; Avrupa Liginde ise 2 maçta minimum 4 puan toplanması mümkün. Bunun üstünde bir performans zaten mükemmel bir tabloya işaret eder. Peki, bunun altında bir performans sergilenir ise ne olur? Bu soruya pek çok farklı faktörü göz önünde bulundurarak cevap vermek gerekiyor. Galatasaray ve Beşiktaş’ ın bu dönemdeki performansları, kulüp içi muhalefetin şiddeti ve taraftarın tepkisine göre FB yönetimi bir strateji belirleyecektir. Ligde 5 maçta 11 puan ve Avrupa’ da 2 maçta 4 puan FB’ nin başarılı sayılması ve işlerin bir süre daha yolunda gitmesi için yeterli gözüküyor; ancak bu sınırın altında bir performans, hele de rakipler öne geçmiş ise, camiayı sıkıntıya sokabilir.

FB yönetimi böyle bir durumda tepkileri yatıştırmak ve taraftarı motive etmek için kadroyu kesinlikle takviye edecektir. Hem de oldukça ciddi bir revizyon gerçekleştirmek suretiyle. Guiza, Carlos ve Deivid yerine üç esaslı transfer yapılması gündeme gelebilecektir. Neden mi? Çünkü Başkan’ ın başarısızlığa kredisi yok. Verdiği sözler var ve taraftar bu sözlerin takipçisi. Öyle ya da böyle bu sezon şampiyonluk kupası Kadıköye’ e gelmez ise, taraftar bu kez bu durumu sineye çekmez. İzleyip, göreceğiz. Bu nedenle devre arasına kadarki performans, bu son dönemeç çok kritik. Sınırın üstüne çıkmayı başaran bir takımda ise ciddi bir revizyon söz konusu olmaz. Sakatlık, ceza veya Daum’ un israrları olur ise, yola bir iki takviye ile yola devam edilebilir. Doğrusu da budur. Başarılı takımın kimyası bozulmamalıdır (Guiza’ nın gönderilmesi hariç).

Peki FB bu virajda yedide yedi yapabilir mi? Yaparsa bu bir sürpriz olur mu? Bizce olmaz! Daha önce de yaptı. Neden bir kez daha yapmasın? Her şey Daum’ un kendisine ve takımına güvenmesinde bitiyor.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Fenerbahçe' nin Transfer Gerçekleri

FB son 12 sezonda başarılı mı, başarısız mı bu tartışılır; ancak aşağıda transfer politikalarına ilişkin öyle bir tablo var ki pek de parlak gözükmüyor. FB'nin son 12 sezonki transfer politikalarına ilişkin değerlendirmeler ilginç gerçekleri ortaya koyuyor. Bu tespitlere ilişkin sizlerin de yorumlarını merakla bekliyorum.

1998-1999 Sezonu
Elvir Baliç, Viorel Moldovan, Murat Yakın, Dimas, Sergio, Sergen, Metin Diyadin ve John Lesiba Moshoeu
Transfere toplam 25.785.000 € harcandı. (ligde 3.lük, UEFA' da 2. turda elenme)

1999-2000 Sezonu
Yaw Preko, Samuel Johnson‚ Ogün, Abdullah Ercan, Alpay Özalan, Souleymane Oulare.
Transfere toplam 10.000.000 Euro harcandı. (ligde 4. lük)

2000-2001 Sezonu
Kennet Andersson, Milan Rapaic, Haim Revivo, Zoran Mirkoviç, Nikola Lazetic, Yusuf Şimşek
Transfere toplam 30.000.000 Euro harcandı. (ligde şampiyonluk)

2001-2002 Sezonu
Ümit Özat ve Ceyhun Eriş
Transfere toplam 2.350.000 Euro harcandı. (ligde 2. lik)

2002-2003 Sezonu
Ariel Ortega, Miroslav Stevic, Fatih Akyel, Washington, Tuncay Şanlı, Vladimir Beschastnykh, Kemal Aslan, Serhiy Rebrov
Transfere toplam 13.000.000 Euro harcandı (ligde 6.lık)

2003-2004 Sezonu
Pierre van Hooijdonk, Fabio Luciano, Stjepan Tomas, Selçuk Şahin, Mahmut Hanefi Erdoğdu, Servet Çetin, Mehmet Yozgatlı, Marcio Nobre, Marco Aurelio,
Transfere toplam 10 milyon Euro harcandı (ligde şampiyonluk)

2004-2005 Sezonu
Alexsandro de Souza, Deniz Barış, Serkan Balcı, Önder Turacı, Rüştü Reçber, Nicolas Anelka
Transfere toplam 19.000.000 Euro harcandı (ligde şampiyonluk)

2005-2006 Sezonu
Stephen Appiah, Zafer Biryol
Transferde toplam 9.200.000 Euro (ligde 2.lik)

2006-2007 Sezonu
Tümer Metin, Uğur Boral, Rüştü Reçber, Diego Lugano, Mateja Kezman, Edu Dracena, Deivid De Souza
Transferde toplam 23.500.000 Euro harcandı (ligde şampiyonluk)

2007-2008 Sezonu
Roberto Carlos, Gökçek Vederson, Colin Kazım-Richards, İlhan Parlak, Gökhan Gönül, Yasin Çakmak, Ali Bilgin,
Transferde toplam 8 milyon Euro harcandı (ligde 2. lik)

2008-2009 Sezonu
Daniel Guiza, Emre Belözoğlu, Burak Yılmaz, Josico, Maldonado (önceki sezonun ortasından)
Transferde toplam 21 milyon Euro (ligde 4. lük)

2009-2010
Bekir, Santos, Cristian, Özer, Mehmet Topuz, Bilica
Transferde toplam 24.000.000 Euro

1. FB transfere son 12 sezonda yaklaşık 170 milyon Euro harcamış***
2. 12 sezon boyunca 5 yıl ve üzeri takımda kalan (bu sezon dahil) sadece 6 futbolcu var (Tuncay, Selçuk, Alex, Aurelio, Deniz, Önder)
3. 2005-2006 sezonundan bu yana dünya futbol piyasasında ses getirmiş bir yıldız transferi yok (Carlos geldiği tarih itibariyle 34 yaşında olduğundan ses getirse bile yıldız olarak değerlendirilmemiştir)
4. 2005-2006 sezonundan bu yana transfer politikasında değişiklik yapılmış. Kadro yapısı korunmaya çalışılmış. Özellikle yabancı transferlere sahip çıkılmış. Başarısızlıklarda Hocalar suçlu bulunarak kadrolarda revizyona gidilmemiş.
5. Bu politika değişikliği sonucu 4 yılda 4 hoca değişikliği yapılırken, kadrolar büyük oranda korunmuş.
6. Bu tarihten itibaren yapılan forvet transferlerinden verim alınamamış (Zafer, Kezman, Deivid, Kazım, İlhan, Guiza). İstatistiksel olarak gelen hep gideni aratmış.
7. Marcio Nobre' den bu yana güçlü, hava toplarında etkin, dağıtıcı bir pivot santrafor transfer edilememiş.
8. 12 sezon boyunca, defans dörtlüsü iki sene üst üste aynı oyunculardan kurulmamış. Lugano-Edu ikilisi hariç göbekte üst üste iki sene beraber oynayan oyuncu yok.
9. 12 sezon boyunca, aynı oyuncular ön libero mevkiinde iki sene yan yana oynamamış. Sakatlık ve transferler buna engel olmuş.
10.12 sezon boyunca Fenerbahçe başarısızlık sonrası kadroda ciddi revizyon ve iyi oyuncu takviyesi yapmadığı her sezon, ligde şampiyonluktan uzaklaşmış.

*** Transfer rakamları internetteki muhtelif kaynaklardan derlenmiş olup, kesinlik arz etmemektedir. Sadece okuyucuya bir fikir vermesi açısından belirtilmiştir.

Lafı fazla dolandırmaya gerek yok. Bu 10 tespit ışığında, 10 önerimiz şudur:
1. Son beş sezonki transfer hatalarından ders alınarak, Alex sonrası dönem mutlaka iyi planlanmalıdır.
2. Bu seneki transferlerden Cristian hariç istikrarlı olan ikinci bir isim yok. Santos ve Özer şimdilik sadece umut veriyor. Mehmet Topuz iyi futbolcu ancak şu formuyla iyi bir yedek olabilir. Bu sezon transferde etkin olunamamıştır (Daum hariç).
3. Bekir- Bilica ikilisi Edu- Yasin ikilisinden pek de farklı değil. Sadece yer doldurmak için alınmış gözüküyorlar. Stoper mevkisinde ciddi sorunlar var. Bu mevkide uzun yıllar birlikte oynayacak kaliteli ve genç 2 stoperin transferi gerekiyor. Ayrıca ön liberodaki Emre- Cristian ikilisi mutlaka korunmalı ve devamlılıkları sağlanmalı.
4. Fenerbahçe' nin istikrarlı bir sol beki yok. Carlos' un gönlü olsun diye Santos esas mevkisinde oynatılmaz ise kaybedilir.
5. Özer mutlaka ilk 11 de en az beş maç arka arkaya oynatılmalı. Ancak bu şekilde kazanılabilir.
6. Sayın Başkan son 5 sezonki büyük transfer hatalarını (futbolcu ve hoca) kabul edip, sorumluluğu alıp, taraftardan özür dilemelidir. Hatalarda israr etmeye gerek yoktur. Deivid, Carlos ve Guiza devre arası gönderilip, yerlerine kendisini ispat etmiş üç yabancı oyuncu transfer edilmelidir.(1 forvet, 1 sol kanat, 1 stoper)
7. Transferde tek yetkili Aykut Kocaman olmamalı. Transfer ekip olarak yapılmalı ve bu ekip uluslararası futbol piyasasını bilen, ligleri takip eden, farklı menajerler ile ilişkisi olan kişilerden oluşturulmalıdır.
8. Daum şampiyon olsun olmasın, iki sezon takımda kalmalı, iki sezon sonunda, Avrupa hedefleri olan, büyük bir hoca ile anlaşılmalıdır.
9. Bu sezon sonuda Ümit ve Genç Milli Takımlar düzeyinde yerli ve yabancı en az 6 genç takıma transfer edilerek, monte edilmelidir.
10.Transferde rota Brezilya' dan Avrupa Liglerine çevrilmeli, kaliteli ve kendisini ispat etmiş yabancı oyuncular şimdiden tespit edilerek kadroya dahil edilmelidir.

1 Kasım 2009 Pazar

İki İleri Bir Geri

Fenerbahçe adeta iki ileri bir geri gitmeyi adet edinmiş yeniçeri mangası gibi. Bir hafta mükemmel oynayan takım, ertesi hafta tanınmayacak kadar kötü futbol sergiliyor. Mükemmel futbol sergilenen bir Gençlerbirliği maçı sonrası, Gaziantep’ te tanınmayacak kadar kötü bir FB, ardından mükemmel futbol sergilenen Galatasaray derbisi ve takip eden hafta Kayseri’ de futbol adına yokları oynamak. Kayserispor maçının analizine geçmeden önce bu tuhaf istikrarsızlığı mercek altına almak gerekiyor. Bu istikrarsızlığın sebebi ne?

Türkiye’ de futbol adına bir gerçek var. Bu gerçeğin adı motivasyon. Teknik, taktik, oyuncu kalitesi falan değil, başarıyı işte bu motivasyon getiriyor. FB, GS’ ı bu motivasyon ile yenerken, Antep ve Kayseri FB’ yi yine bu motivasyon ile kendi dahasına hapsedip, mağlup ediyor. Fenerbahçe, ligde derbilere farklı, Anadolu takımlarına farklı motivasyon ile çıkıyor. FB Anadolu takımları ile oynadığı maçları biraz ciddiye alsa, farklı şeyler konuşacağız. Geçen senelerdeki maç seçme hastalığı devam ediyor. Takımın kimyası hala bozuk.Birinci önemli nokta bu. Bazıları GS maçının sarhoşluğuna bağlacak, ben buna katılmıyorum. İki ileri, bir geri sendromu FB’ nin müzmin sıkıntısı. İleri de de sıklıkla yaşanacak bir durum!

İkinci önemli nokta, FB’ nin deplasmanda müthiş bir kendine güvensizlik ile oynaması. Maç sonu Daum, alınan 1 puana sevindiğini söylüyor. Volkan Antep ve Kayseri maçlarında golü bulup geriye yaslandık, puan kayıpları bundan kaynaklandı diyor. İşte bu söylenenler her şeyi özetliyor. Daum deplasmanlarda bir puana razı. Bu düşünce tarzı futbolcuları da etkiliyor. FB golü bulur bulmaz anlaşılmaz şekilde geri çekiliyor. Oysa ileri doğru, baskı kurarak oynasa zaten ikinci, üçüncü golleri bulacak. Bu korku Daum’ dan kaynaklanıyor. Daum hep böyleydi, her zaman da böyle olacak. Bir maç iyi, bir maç kötü olan Fenerbahçe’ de sorumlu futbolcular değil, kesinlikle Daum.

Son olarak, Fenerbahçe’ nin kadro yapısında önemli sorunlar var. Öncelikle Fenerbahçe’ nin Alex olmadığında bir çözümü yok. Haftalardır yazıyoruz, Daum Özer’ i hazır hale getiremiyor. Bunda bir iş var. Ya Özer’ de bir sakatlık, psikolojik problem ya da formsuzluk var; ya da Daum çok feci bir inat içinde. Daum’ u tanıdığımızdan ikinci alternatif daha olası gözüküyor. Ben Arda’ yı dahi ilk 11 de oynatmazdım diyen bir zihniyet nedeni ile Özer’ i daha uzun süre ilk 11 de izleyemeyeceğiz. Yazık! Bu sebeple Alex varken makine gibi işleyen, yokken acemiler mangası gibi sahada dolanan bir FB izlemeye devam edeceğiz.

Fenerbahçe’ nin adam gibi, sahici, etkili bir forvete ihtiyacı var. Ne Guiza, ne de Semih bu yükü kaldıramaz. İkisinde de yazık oluyor. Ancak şunu da söylemek gerek; bu kadar berbat bir Guiza sahadayken, kenarda bekleyen Semih’ e çok haksızlık oluyor. Fenerbahçe devre arası bu iki sorunu mutlaka çözmeli.Kadro ile ilgili diğer bir sorun da Santos. Adam ben solbekim diyor, Dunga milli takımda solbek oynatıyor, dahi! Daum bu adamdan bambaşka bir şeyler yaratmaya çalışıyor. Olmuyor! Santos başka mevkide oynayamıyor. Göz göre göre Brezilya Milli Takımının solbeki harcanıyor.

Kayseri maçının analizine gelince; istatistikler her şeyi açıklıyor. Kayserispor’ un topla oynama oranı % 55. FB’ nin ise % 45 .Daha fazla pozisyon bulan, daha baskılı oynayan, daha iyi organize olan ve takım olarak daha çok koşan Kayserispor maçta 3 puanı hak etmişti aslında. Alınan bir puana üzülmesi gereken takım Kayseri olmalı.

Maçta FB’ nin defansı birbiri ile uyumsuzdu. Bilica’ yı aradılar. Bilica, Carlos’ un da kademe hatalarını kapatan bir oyuncu. Bilica olmayınca, Carlos’ un kademe hatalarını kapatmak mümkün olmadı. Göbekte Önder- Lugano ikilisi son derece uyumsuzlar.


İleride top tutan bir forvet, bir de top dağıtan beyin olmayınca FB dağılıyor. Alex varken idare etmek mümkün oluyor, ancak Alex yokken, forvetsizlik de sırıtıyor. Guiza bir tane olumlu koşu yapamadı, tek bir topu olumlu kullanamadı. Çok güçsüz ve sırtı dönük oynamayı bilmiyor. Oysa Türkiye’ de güçlü bir pivot santraforunuz yoksa, rakip defansı geriye ittiremiyorsunuz. Geçen hafta bu mevkide mükemmel oynayan, adeta defansı tek başına zorlayan Kazım Alex’ in yerinde kayıpları oynadı, Oysa Kazım forvette, Özer forvet arkası başlayabilse, Kayserispor bu denli rahat oynayamazdı.


Kayserispor FB’ yi yenmek için yapılması gereken tek şeyi yaptı. FB’ den fazla koştu, cesurca ileriçıkıp FB’ ye önde bastı. Zaten Guiza’ nın oynadığı tüm maçlarda rakip defansın orta sahaya kadar çıktığını görüyoruz.. O kadar beceriksiz bir futbolcu ki, rakip defans oyuncuları dahi onun pozisyona girmesinden korkmuyor. Rakip takımlar defansı ileride kurmaya başladığında, orta sahalar daha rahat oynuyor. Bu durum FB’ yi özellikle ikinci yarılarda bozuyor.


Bu iki ileri, bir geri fenomeni önümüzdeki haftalarda da yaşanacak. FB sahasında rakiplere yüklenip, deplasmanlarda bir puana razı olacak. Guiza ilk 11 de oynayacak. Özer son 2-3 dakikada forma bulursa bulursa şükredecek. Derbilerde kazanacak, diğer maçlarda zorlanacak. Daum bir dahi, bir korkak olacak! Bu durum devam edip gidecek. Lig sonunda Fenerbahçe rakiplerinden fazla puan toplamış olursa, şampiyon olacak; Daum kahraman, Başkan büyük, taraftarlar mutlu olacak! Bekleyip görmekten başka çaremiz yok… FB bu. Taraftara düşen başarıda da, başarısızlıkta da takıma destek vermek.