6 Aralık 2009 Pazar

Bütün suç hakemlerin!

Haftalardır puan kaybeden, ne futbolu ne de ruhu ışık saçmayan Fenerbahçe' nin aziz yöneticileri kötü gidişin sorumlusunu açıkladılar; SORUMLU HAKEMLER! Verilmeyen penaltılar, çalınmayan fauller ve rakip lehine yapılan hatalar olmasa, FB şu an en yakın rakibine 9 puan fark atmıştı! Bu hakemlerle, bu ligin sonu gelmez! Sayın Başkan' da bunu gördü ki, ARTIK KONUŞACAĞIM dedi! Takımımın hakkını yedirtmem dedi. Futbolcumun emeğine saygısızlık ettirmem dedi. Helal olsun. Siz şimdi izleyin Fenerbahçe' yi. Bundan sonra sahada bambaşka bir FB olacak. Rakibi öpmekle kalmayacak; ısıracak, parçalayacak! Hodri meydan.

Ne kadar sık duyduğumuz sözler bunlar.

Ancak, papaz artık aynı pilavı yemek istemiyor. Bu laflar artık kimseye birşey ifade etmiyor. Taraftar bağrına taş basmaktan usandı. Maç kaybedildiğinde artık üzülemeyen taraftarlar var. Bakın etrafınıza; KÖTÜ FUTBOLU, RUHSUZLUĞU, YÖNETİCİLERİN AÇIKLAMALARINI artık kaale dahi almayan bir grup taraftar oluştu camiada. Herkes kırgın, umutsuz ve mutusz. Suçlu ise HAKEMLER! ÖYLE Mİ?

Takımı uğruna maddi manevi her tür fedakarlıkta bulunan, sarı lacivert sevdasını herşeyin üzerinde tutan, saatlerini, günlerini, aylarını, yıllarını FB için gözü kapalı harcayan, doğuştan FB' li, koyu bir taraftar olarak Sayın Başkan' a sesleniyorum;

* Futbolcularınızın emeğine saygısızlık eden falan yok; esas saygısızlar taşıdıkları formanın ağırlığını kavrayamamış futbolcularınızdır. Tamam yenilebilirsin, fark da yiyebilrsin ama mücadele edersin, formanı terletirsin. O laf ettiğiniz hakemler dahi sizin futbolcularınızdan fazla koşuyor, fazla mücadele ediyorlar!
* Ben inşaattan da futboldan da anlarım diyorsunuz; bu mu sizin anlayışınız. Bu takım 4 senedir sürekli geriye gidiyor. Bir yerde hata yaptığınızı düşünmüyo rmusunuz? Hep suçlu hocalar mı? Hep hatalı hakemler mi? Kazanırken iyi de, kaybederken kötü mü?
* 3 sene üst üste şampiyonluk hedefi koydunuz. Futboldan anlayan biri, bu kadro ile üç sezon üst üste ikincilik hedefi bile koymaz! Geçen sezon Deivid ile, Carlos ile neden sözleşme yenilediniz? Guiza' ya talipler varken bu futbolcuyu neden elden çıkarmadınız? Mehmet Topuz gibi iyi ancak, FB' de benzerleri fazlası ile mevcut olan bir futbolcuya KULÜBÜN 9 milyon euro' sunu nasıl bir çırpıda verebildiniz?
* Maldonado ve Josico gibi fiyasko transfer ile Aragones seçimi nedeni ile sorumluluğu üzerinize alıp, camiadan açıkça özür dilediniz mi?
* Aykut' a ne yetki verdiniz? Ne iş yapar? Buna karar verebildiniz mi? Kimsenin ne görev üstlendiğini bilemediği, anlamadığı değerli Aykut Kocaman, acaba kendisi ne iş yapacağının ayırdında mıdır?
Ceza vermenin, kadro dışı bırakmanın, kızmanın, bağırmanın, dövmenin, sövmenin bu futbolculara hiç bir etki yaratmayacağını hala anlayamadınız mı?
* Takımda bu kadar rahat, aldığı paraya bakan, gruplaşmış ve umursamaz yabancı varken, alınacak hiçbir tedbirin fayda sağlayamayacağını bilmiyor musunuz?
* FB' nin yıllardır oynadığı 4-4-1-1, 4-2-3-1 taktiklerinin mevcut kadro yapısı ile örtüşmediğini, ya kadroyu ya da taktiği radikal bir şekilde değiştirmek gerektiğini göremiyor musunuz?
* Son üç maçta toplam 3 pozisyonu olan FB' nin, hakem penaltı verse veya rakip lehine hata yapmasa dahi maç kazanma ihtimali olmadığını anlayamıyor musunuz?

Bence hepsini görüyor, anlıyor, kavrıyorsunuz. Çünkü tecrübeniz, kapasiteniz ve zekanız çok yüksek. Bizler size yıllardır inanıyoruz, son ana kadar da muhtemelen inanmaya devam edeceğiz. Anlıyoruz ki yenilikten, radikal değişimlerden yana değilsiniz. Bunun başarıyı getirmeyeceğine dair çok ama çok güçlü bir inancınız var. İyi de sayın başkan, bu şekilde de başarı gelmiyor, gelmeyecek. En azından bir kere olsun devrimci bir yenilik yapsanız, ezberleri bozsanız, kökten bir reforma imza atsanız ne olur?

Ne mi yapmak gerekiyor? İşte bir futbol yorumcusu olarak nacizane önerilerim:

* 3 sene üst üste şampiyonluk hedefini unutun. Camianın karşısına geçin ve bir reform yapacağınızı açıklayın. 2 sene süre isteyin. Önümüzdeki 10 yılın takımını kuracağınız beyan edin. Gerçekten kendine has sistemi olan (Manchester, Barcelona, Lyon, Inter gbi) bir takım oluşturacağınızı, genç savaşan, diri ve uluslararası futbol piyasasında değer olan oyuncular alacağınızı açıklayın. İnanın ben dahil, size en çok muhalif olanlar dahi bu teklifinize hayır demez. 2 sene helal olsun derler.
* Mevcut kadrodan, Bilica, Lugano, Santos ve Cristian hariç tüm yabancıları yollayın. En başta da Alex. Devre arasında sadece 2 yabancı, 4 tane yerli oyuncu transferi yapın (iyi bir stoper, iyi bir santrafor, iyi bir sol kanat, iyi bir sağ kanat). Fatih, Gökdeniz, Tuncay ve Hamit' i kadroya katmaya çalışın ve ne pahasına olursa olsun katın. Yabancılar gelecek vaat eden gençler olsun. Tercihen Afrika kökenli, şımarma potansiyeli olmayan ve gayretli adamlar buradan çıkıyor. Takım fiziksel direncini ve oyun kapasitesini artırmış olursunuz. Önerdiğimiz 4 yerli oyuncudan alınmayanların yerine, yabancı oyuncu alabilirsiniz. Ne de olsa 4 futbolculuk yabancı kontenjanınız olacak. Takımda YERLİ oyuncu ağırlığını mutlaka oluşturun.
* Bir daha asla bu kadar çok Brezilyalıyı bir araya getirmeyin. Dünyanın önde gelen takımları dahi kadrolarında bu kadar sambacı tutmaz. Nedenini araştırın? Sizden fakir oldukları için değil elbet.
* Hoca olarak mutlaka bir ekol, sistem yaratabilecek birini iş başına getirin. Daum ile sezon sonu yolları ayırın. Daum doymuş ve tamamen hırsını kaybetmiş bir hoca. Bize bu Daum' dan fayda gelmez.
* Gelecek sezon için şimdiden 21 yaş ve altı tüm milli takımları tarayın. Eski FB' li hocalar ile temasa geçin. Yetenek avcıları ile bağlantı kurun. Avrupa' daki gurbetçileri, Afrika'daki yetenekleri, Avrupa' nın genç isimlerini takibe alın. Gelecek 10 yılın takımı için yeni sezonda en az 10 genci transfer edin.
Mevcut kadrodaki Deniz, Selçuk, Ali Bilgin, Özer, Önder, Furkan, Onur gibi küskün ve motivasyonsuz isimleri kazanmaya çalışın. Bu çocuklar yetenekleri sınırlı olsa da (Özer hariç) sezonun geri kalanında sizi ekstra gayretle şampiyon dahi yapabilirler. İddia ediyorum; bu çocukları motive edin, FB' deki Brezilyalılardan daha fazla iş yaparlar. En azından daha fazla mücadele ederler. Yenilseler bile başları önde yenilmezler. Alex ve arkadaşları kadar ruhsuz olamazlar.
* Prim sistemini değiştirin. Mücadeleye, koşmaya, gayrete prim verin. Galibiyete değil. Bunu ölçmek günümüz teknolojisinde mümkündür.
* Birinci kaptanlığı acilen Emre' ye, ikinci kaptanlığı Semih' e, üçüncü kaptanlığı Gökhan' a verin. Özveriyi ödüllendirin.

Unutmayın, radikal değişiklik yapmazsanız sonuç sizi, en çok da bizleri yani FB için kahrolan taraftarlarınızı üzecektir. Bu taraftar büyük hedefler koymanız halinde hep arkanızda olmuştur; yine olacaktır. Bunu bilin!

Saygılar.

3 Aralık 2009 Perşembe

Fenerbahçe' nin Yıllardır Kanayan Yarası ve Çözümü

Son haftalarda ciddi bir düşüş içine giren Fenerbahçe' de esas sorun ne? Daum' un hatalı oyuncu seçimleri mi? Alex' in formsuzluğu mu? Yoksa, futbolcuların motivasyon eksikliği mi? Ya da takımın iyi antrenman yapmaması. Aykut- Daum çekişmesi mi? Belki de takım içindeki gruplaşmalar. Yoksa daha radikal birşeyler mi? Pek çok kişinin düşündüğünün aksine sorunun kaynağının, uzun süredir var olan kronik bir hata olduğunu düşünüyorum. Bu 4-5 sezondur var olan bir sorun ve maalesef her sezon tekrar tekrar yaşanıyor. Her sezon başında gözden kaçırılıyor. Bilerek veya bilmeyerek devamlı atlanıyor. Sorun ne FB' nin hoca seçimi, ne de futbolcuların gayretsizliği. Ne de takım içindeki huzursuzluklar.

Sorun basitçe "UYUŞMAZLIK". Neyin uyuşmazlığı mı? KADRO SEÇİMLERİ ile 2004 yılından bu yana uygulanan TAKTİK SEÇİMLER arasındaki bir UYUŞMAZLIK! FB, 1. Daum, Zico ve Aragones dönemlerinden bu yana hep aynı taktik düzen çerçevesinde yapılandırılıyor. 2. Daum döneminde de bu taktik anlayışa aynen devam ediliyor. FB son birkaç sezondur hep 4-4-2 den türetilen; 4-4-1-1 veya 4-2-3-1 taktikleri ile sahaya çıkıyor. KADRO yapısı ne olursa olsun, futbolcuların becerileri ve oynadığı mevkiler ne olursa olsun KADRO bir şekilde bu TAKTİK yapıya uydurulmaya çalışıyor. Bunu yukarıda adı geçen tüm HOCALAR istisnasız uyguladı. Bunun nedenlerine geçmeden, bu taktik ile ilgili kısa bir hatırlatma yapayım.

4-4-2 ve türevlerini başarı ile uygulayabilmek için 4 temel nokta önem taşır:

* 1- Orta sahada görebekte oyunu her iki yönde de oynayabilen iki çalışkan futbolcu.
* İleride bir adet hızlı ve delici forvet ile bir adet güçlü ve yıpratıcı santrafor.
* Kanatlarda son derece yetenekli, çizgiye inebilen, ceza sahasına kat edebilen, orta yapabilen klasik 2 kanat oyuncusu (açıklar).
* Defansta, iki adet ortalamanın üzerinde hız ve güçte stoper. Yani vasatın üzerinde, fizikli, kalburüstü 2 kesici.

Elbette bu kadar şartı Machester United veya Milan değilseniz sağlamak oldukça zordur. O sebeple bu taktiği tercih eden hocalar genellikle bunlardan birer tanesine sahip olmayı yeterli görür. Yani geride bir iyi stoper, ortada bir çalışkan ve teknik orta saha oyuncusu, ileride ya hızlı bir forvet, ya da pivot santrafor. .Son olarak da sağ ya da sol bir tane sıkı kanat adamı. Bunların üst düzey olması önemlidir. Diğerleri ortalama olabilir. Bu taktikten verim elde etmek için en azından bu şartları yerine getirmeniz gerekir. İşte bunun dışında kadro yapısına ve oyuncuların kalitesine göre hücum ve savunma taktikleriniz şekillenir. Örneğin pas altyapınız uzun top, karışık, direkt veya kısa pas gibi farklı taktiklerden birine dayanabilir. Ancak 4-4-2 ve türevlerinde önemli olan esas unsur KADRO yapısıdır.

FB son 4-5 senedir, 4-4-2 ve türevleri ile oynuyor. Genellikle bu şartların bazılarını sağlıyor. Bazılarında ise çuvallıyor. İşte son 4-5 senedir;

* FB' de stoper ikilileri vasat oluyor. (Bazen biri, bazen ikisi de)
* Orta sahada Aurelio- Appiah ikilisi hariç sağlam bir ikili oluşturulamadı.
* Ne sağda ne de solda gerçek anlamda kanat adamı bulunamadı.
* İleride hep ya iyi bir pivot santrafor (pierre), ya da hızlı bir adam oldu (alex, kezman) Hızlı forvet-pivot santraforun beraber oynadığı bir dönem yok.

FB' de esas sorun, Hoca değişse de değişmeyen TAKTİK anlayış ile, KADRO yapılarının UYUŞMAZLIĞI!

Bu sezon da farklı değil. Aynı sorunlar yaşanıyor. Geçmişte; Serkan, Ümit, Tuncay, Anelka, Deivid, Ali Bilgin' den kanat adamları yaratılmaya çalışıldı. Bu sezon da Mehmet, Deivid, Kazım, Özer, Santos ve Vederson' dan kanat adamı (hücuma dönük, açık)yaratmaya çalışılıyor. Olmaz. Olmayacak. Bunu görmek bu kadar zor olmamalı. Üstüne basa basa yazıyorum; FB' de yıllardır gerçek mevkisi sağ ve sol açık kanat olan hücuma dönük (açık) kanat oyuncusu transfer edilmedi. Devşirme kanat oyuncuları ile 4-4-2 oynayamazsınız. Neden mi? Çünkü bu adamlar çizgiye kat edemezler. İsabetli orta yapamazlar. Hatta kanat bölgesinde fazlaca duramazlar. Çünkü alışkın değildirler. Futbola yeni başlayan genç değildirler. Eğilip, bükülüp kanat adamı haline getirilemezler. Döner dolaşır orta sahaya, içe

Bu taktikte kanatlar herşey demektir. İki tane iyi bekiniz olması elbette önemlidir, ama esas işi açıklar yapar. Ronaldo, Park, Giggs, Nani, Kuyt, Benayoun, Babbel, Ribery, Evra, Robben gibi oyuncular buna en iyi örnektir. Bu nedenle bu taktikte oynayan hücumcu kanat oyuncuları neredeyse forvetler kadar gol atarlar. Asist listelerinde en tepelerde yer alırlar.

Defans, forvet ve orta sahadaki diğer sorunları ise sizlerin takdirine bırakıyorum. Detaya girmeye gerek yok. FB' nin Pierre' den beri adam gibi bir forvet oyuncusu olmadı. FB' nin ihtiyaç duyduğu stoperler, asla Edu, Yasin, Bekir ve Lugano değildi. FB' nin orta sahası Maldonado, Selçuk, Josico' lara emanet edilmemeliydi. Kazımların, Serkanların kanatlarda ne işi var! Ama bu hataların hepsi yapıldı. Her birini teknik açıdan uzun uzun yazar anlatmaya çalışırım ama yeterince anlaşıldığımı düşünerek bunu yapmayacağım. Sorun açık!

Peki ya çözüm. Öyle ya Türkiye' de herkes sorunları yazıyor ama iş çözüm üretmeye geldiğinde meydan boşalıveriyor. Çözüm açık. Ya, Sayın BAŞKAN, bu kurumsal 4-4-1-1 ve 4-2-3-1 stratejilerini FB' nin anayasasından silecek ve kadro yapısına daha uygun bir taktik düzene geçilecek; ya da bu taktik düzende israr edilecekse kadro yapısı revize edilecek.

FB' nin mevcut kadrosu başarı ile 4-2-1-2-1 oynar (4-5-1) türevi. Bu kadro 4-3-2-1 oynar (4-5-1 türevi), hatta direkt 4-5-1 dahi oynar; ancak asla 4-4-2 oynayamaz, oynarsa da ANCAK BU KADAR oynar!

FB' de esas sorun futbolcuların gayretsizliği, ciddiyetsizliği, hocanın hataları, prim sistemi, takım içi çekişmeler ve hakem hataları değildir. EVET, bu sorunlar da önemsiz değildir ve çözülür ise ŞAMPİYON dahi olunabilir.Ki olunmuştur da; ancak İTE KAKA. Zorla. Son haftada. Taraftarı psikoza sokarak. Kötü futbol ile... TARAFTARIN BEKLENTİSİ ASLA BU DEĞİLDİR !

FB Avrupa' da kupa kaldırmak istiyorsa, ya doğru taktiği, ya da doğru kadro seçimlerini yapmalıdır. Yoksa FB bir iner, bir çıkar, bir kazanır, bir kaybeder, ne uzar ne kısalır. Stadlar dolar, tesisler yapılır, taraftarlar inandırılır, yıldız transferler yapılır, ünlü hocalar getirilir ama kalıcı bir BAŞARI veya BAŞARIDA DEVAMLILIK yaratmak mümkün olmaz.

GÜNÜ KURTARMAK ne Fenerbahçelinin beklediğidir, ne umduğudur, ne de hak ettiğidir! Gereken yapılmalı, sorunların kaynağı artık görülmelidir.

30 Kasım 2009 Pazartesi

Futbol ile dolu bir Pazar günü: 3 derbi arka arkaya!

Bu pazar futbol adına dolu dolu geçen bir bayram günü oldu. Artık klasik haline gelmiş üç derbiyi arka arkaya izleyebilmek her zaman nasip olacak bir futbol olayı değildir. Tam 270 dakika dolu dolu futbol. Önce Liverpool derbisinde Everton- Liverpool; arkasından Londra derbisinde Arsenal- Chelsea; en son da dünyanın gelmiş geçmiş en büyük derbisi kabul edilen "El Clasico" yani Barcelona- Real Madrid maçlarını izleme şansı buldum. Fubolseverlere büyük acılar veren Cuma günkü Galatasaray ve Cumartesi günkü Fenerbahçe maçlarından sonra resmen hayata döndüm. Daha önce de yazmıştım; Avrupa' da oynanan şeye futbol diyorsak, bizim Turkcell Super Lig' de oynanan şeye ne diyeceğiz?

İngiltere futbolu ile İspanya futbolu oldukça farklı. Ancak bazı temel özellikleri birbirine benziyor. Her üç maçta da gözlemlediğim ortak nokta, takımların mükemmel bir alan savunması yapmaları, üst düzey mücadele sergilemeleri ve topsuz oyunu inanılmaz başarı ile yerine getirmeleriydi. İngiltere futbolu daha ziyade uzun toplar ve kanat akınları ve güçlü forvet oyuncularını topla buluşturmaya dayanıyor. İspanyol futbolu ise daha kısa paslar, ortadan defansı delme stratejisi ve defansın arkasına adam kaçırmak üzerine odaklanmış. İngiliz futbolunda, bireysel beecerilerden ziyade ekip oyunu ön planda. İspanyol futbolu ise bireysel yeteneklere önem veriyor.

Liverpool rakip sahada Everton' u, Chelsea de deplasmanda Arsenal' i 2-0 yenmeyi başardı. Her iki konuk ekipte iyi kapanıp, hızlı kontra ataklarla sonuca gittiler. Liverpool' da Kuyt, Chelsea' de Ashley Cole iyi futbol sergilediler. Ashley Cole birbirinden güzel iki asist yaparken, bir bek oyuncusunun nasıl oynaması gerektiğini en güzel şekilde gösterdi. Bu iki maçtan dikkatimi çeken noktalar şunlar oldu;

* Tüm takımlar alan savunmasını başarı ile uyguluyorlar. Rakibe ileride basmak yerine, savunmayı dengeli kuruyor, kendi sahalarından itibaren pres yapıyorlar. Deliler gibi önde basmak söz konusu değil. Bu yüzden arkaya kontradan adam kaçırmak mümkün olmuyor.
* Toptan kaçan yok. Top bir oyuncunun ayağına geldiğinde, oyuncu top benden gitsin, adet yerini bulsun diye pas vermiyor. En uygun durumdaki kişiye pas veriyor. Diğer oyuncular da pas almak için devamlı hareketliler ve kendilerini gösteriyorlar. Oyuncular topsuz oyuna da en az toplu oyun kadar önem veriyorlar. Antrenmanlarda topsuz oyun üzerine çalışıldığı görülüyor.
* Takımların forvet oyuncuları gerçekten çok güçlü. Hava topu alabiliyor, ayakta top tutabiliyorlar. Bu durum, takımlarının rakip sahaya yerleşmesine imkan veriyor.
* Oyunlar son derece tempolu. Topun oyunda kaldığı süre çok yüksek.
* Kanat adamlarının (bek- açık) orta yapma becerileri çok yüksek. Maç içinde rahat 15-20 orta yapılıyor. Bunların çoğu da genellikle isabetli. Önemli pozisyonlar bu ortalar ile yakalanıyor.
* Toplu halde ileri çıkılıp, toplu halde geri dönülüyor. Ancak burada önemli olan nokta, bunun son derece hızlı yapılması. Bu ciddi bir fiziksel kondisyon gerektiriyor. Bizdeki gibi çılgınca pres yapılmadığı için, son dakikalara kadar diri kalabiliyorlar.

Gelelim El Clasico' ya. Maçın ilk yarısında Real madrid oyunu daha çok kendi yarı alanında kabullendi ve rakibinin üstüne gelmesini bekleyerek, ani kontra ataklarla sonuca gitmeyi hedefledi. Çok sıkı bir alan savunması yaparak Messi ve İniesta gibi birebir adam eksilten futbolcuları durdurmayı başardılar. Saha içi alan- adam paylaşımları son derece iyiydi. Kademeleri iyi kurdular. Barcelona bu yarı oldukça zorlandı. Hatta Ronaldo ile %100 bir gol pozisyonundan yararlanamadılar. Barcelona bu yarıda rakibini pas varyasyonları ve kanat akınları ile çözmeye çalıştı. Rakibin Ronaldo, Higuain ve Kaka gibi hızlı ve tehlikeli silahlarının pas almalarını engellemeye çalıştılar. Rakibe ileride basarak, Madrid' in oyun kurmasını engellemeye çalıştılar. Her iki takımın orta saha oyuncuları da inanılmaz mücadele ortaya koydular. Adeta bir meydan savaşı yaşandı. İlk yarı bu şekilde kontrollü ve mücadele dolu geçti (0-0).

İkinci yarıda bambaşka bir Barcelona izledik. kanatlardan özellikle Messi ve Dani Alves ile çok tehlikeli ataklar geliştirdiler. Dani Alves bir bek olarak, hayatının en iyi karşılaşmalarından birini çıkardı. İleri geri yorulmaksızın bir makine gibi çalıştı. Yine onun sağ kanattan geliştirdiği bir akında, Henry' nin yerine oyuna giren İbrahimoviç, Barcelona adına maçın tek golünü filelere gönderdi. Barcelona, Busquets' in oyundan atılması ile tam 30 dakika sahada 10 kişi mücadele etti. Real madrid' de ise çalışkan orta saha oyuncusu Diarra, 88' de kırmızı karta oyun dışı kaldı. Ronalda ikinci yarıda da neredeyse %100 lük bir kafa şutunu dışarı gönderdi. Ronaldo' nun oyundan alınması ve rakibin 10 kişi kalması ile Madrid barcelona önünde daha baskılı bir futbol sergilemeye başladı. Ancak gol noktalarında üretken değillerdi. Son 15 dakika tekrar Barcelona oyunun hakimiyetini ele geçirdi ve bildiğimiz o Barca dan görüntüler izletti. Maçı da kazanmayı bildi. Madrid' de Kaka, Barca' da Messi ve Alves maçın en iyi adamları oldular.

Bu maçta gözlemlediğim en önemli olay sahadaki üst düzey mücadele idi. Her biri kendi mevkisinde dünyanın en iyileri olan bu oyuncular canlarını dişlerine takıp mücadele ediyorlar. Her iki takımda toplamda 110 km koşu mesafeleri yakalıyor. O kadar mükemmel paslaşmalar izledik ki, neredeyse top hemen hiç saha dışına çıkmadı. Oyun hiç durmadı. Tempo olarak İngiltere' deki derbilerin de üzerine çıkıldı. Madrid' de, Barcelona' da ayağa pas ve hızlı hücum prensipleri ile oynuyorlar. Elbette dünaynın en iyi takımı olarak kabul edilen Barca, bu konuda bir adım önde. Real Madrid, yapılması gereken her şeyi yaptı ve bana göre başarılı bir maç çıkardı. Nou camp' da Barca' ya kafa tutmak kolay iş değil. Madird sergilediği kora kor mücadele ile taraftarının gönlünü mutlaka kazanmıştır.

Bu maçlar ülkemizde oynanan temposuz, pas hataları ile dolu, etkisiz ve görsel olarak da zevksiz karşılaşmalardan sonra adeta ilaç gibi geldi. Aslında ülkemizde futbol adına tartıştığımız herşey bir anda gözüme anlamsız gelmeye başladı. Yok Alex koşmuyormuş, yok GS yanlış taktikle oynuyormuş, yok Daum şöyle hocaymış, yok Beşiktaş kötü oynasa da kazanmayı biliyormuş! Avrupa düzeyinde futbol için ne sahalarımız, ne futbolcularımız ne de futbol anlayışımız yeterli değil. Bizde topu stop etmeyi bilmeyen adamlar milyon eurolar alırken, adamlarda koca maç üç tane pas hatası yapılmıyor. Bizde yıldız olduğu için koşmaması makul kabul edilen yıldızlar varken; avrupada futbol becerisi bizimkilerden kat be kat yüksek olan Messi' ler, Ronaldo' lar, Drogba' lar, Fabregas' lar eşek gibi koşuyor, deli gibi mücadele ediyor.

Biraz uzun bir yazı olduğunun farkındayım; ama bir yandan büyük keyif aldığım bir yandan da düşüncelere kapıldığım futbol dolu bu günümü ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Futbolseverlerden tek ricam, Avrupa' da oynanan futbolu her hafta takip etmeleri. Üstelik öyle derbileri dalan değil, sıradan maçları da izlemek yeterli. İşte o zaman ülkemizin en iyi takımları olarak kabul ettiğimiz dört büyüklerin kadro yetersizlikleri, sahte yıldızları, futbol fukaralığı ve gayretsizlikleri net bir şekilde ortaya çıkacak. Bizde hala, adam büyük yıldız, oyun stili bu, tüm sistemi onun üzerine kurmak mantıklı, daha üç- beş sene oynar; koşmasa da olur diyen zihniyetler varken, Avrupa' da sergilenen futbol seviyesine ulaşmak korkarım ki mümkün değil. Olsun çok şükür, iletişim teknolojileri, Tv yayıncılığı ilerledi de kendi ligimize mahkum kalmıyoruz.

Herkesin geçmiş bayramını kutluyorum.

28 Kasım 2009 Cumartesi

Fenerbahçe Kasımpaşaspor maç analizi

Öncelikle şunu söylemek gerekiyor; bu maç iyi ki seyircisiz oynanmış. Seyircili oynansa idi, verilen bilet paralarına hakikaten yazık olacaktı.

Fenerbahçe' nin geçen sezonki kazanamama hastalığı tekrar nüksetmiş gözüküyor. Alex' e dayanan oyun sistemi, Alex rakip tarafından kilitlendiğinde sonuç vermiyor. Son 3 haftadır izlediğimiz Fenerbahçe' nin, Aragones dönemindeki FB' den ne farkı var ki? İyi kapanan, iyi pres yapan, dirençli takımlara karşı geçen sezon sergilenen futbolun ya da başka bir ifade ile "futbolsuzluğun" aynısını izliyoruz.

Maçla ilgili söylenecek fazla şey yok. Karşılaşmanın taraftarsız oynanıyor olması maçın FB adına motivasyonunu bir hayli etkilemiş gözüküyor. Ancak ne olursa olsun, şampiyonluğa oynanan bir takımın böyle bir mazereti olamaz. Fenerbahçe bugün kaybetti, ancak esas üzücü olan kaybedilen 3 puandan çok, sahada sergilenen kişiliksiz futbol.

Haftalardır yazıyoruz; FB' de saha içi mücadelenin azalmış olması önemli bir sorun. Bu da motivasyon ile alakalı. Daum FB takımını motive etmekte güçlük çekiyor. Ayrıca takımda gözle görülür bir fiziksel düşüş var.

Ligde ilk yarı bitmek üzere ama FB' nin hala net bir oyun sistemi yok. Saha içi tam bir keşmekeş. Toplar Alex' e ulaşmaz ise oyun kurulamıyor. Semih- Guiza ikilisine atılan her top, ya geri dönmüyor, ya da rakipte kalıyor. İkisini toplasan bir santrafor etmiyorlar. Bakıyorsun, rakip Kasımpaşaspor' un forveti Cenk işler ikisinden de iyi İŞLER yapıyor. Biri ispanya Milli takımının, diğeri Türk Milli takımının oyuncusu. Akıl ve mantıkla izah etmek mümkün gözükmüyor! Hele ki Guiza. Bırakın Turkcell Super Lig' i, Bank Asya' da kendisinden iyi en az 5 forvet gösterebilirim. Tıpkı Carlos' ta olduğu gibi Guiza' da da Başkan' ın gereksiz inadı FB' yi tüketiyor.

Özer ilk defa bu kadar uzun süre forma şansı buldu ve bence gayet iyi oynadı. FB' nin ileri doğru tüm ciddi akınlarında, ki sayıca çok az, hep onun rolü vardı. Futbolu biliyor, toplu ve topsuz oyunda iyi. Ancak takım arkadaşlarıbu kadar etkisizken, Özer' den tek başına maç kazandırmasını beklemek gerçekçi değil. Mehmet Topuz 9 milyon Euro' nun ağırlığı altında ezilmeye devam ediyor.

Lugano ve Önder ikilisi aynı hataları israrla ve inatla her maç yapmaya devam ediyorlar. Bilica' nın yokluğu aranmaya başlandı. Bilica olmayınca, hem geriden top çıkmıyor, hem de Lugano çok verimsiz oynuyor. Önder birkaç sene önceki Önder değil. Yeri de bence artık FB değil. En azından ilk 11 değil. Son bir iki maçtır Gökhan ' da ipin ucunu bıraktı, o da çok büyük kademe hataları yapıyor. Carlos zaten Türkiye defterini kapatmış, Aziz Başkan zorla defteri açık tutmaya çalışıyor. Olmaz! Bu gidişle, Super Lig' in en sıkıntılı defans dörtlülerinden biri olmaya adaylar.

Tamam FB bu maçta belki de BJK maçından dahi kötüydü, ancak maçı FB kaybetti demek haksızlık olabilir. Kasımpaşaspor gerçekten çok iyi mücadele etti. Yılmaz Vural FB' yi her zamanki gibi iyi analiz etmiş. Gerçi analizlik birşey de kalmadı. Alex' i tutuyorsun işi bitiriyorsun. Hep söylüyoruz, FB' de hala Alex' in misyonunun devam ettiğine, edeceğine inanan var ise ya futboldan anlamıyordur, ya da Alex' e olan sevgisi gözlerini gerçeklere kapatmıştır. Alex büyük oyuncu ama misyonu bitti. Camia bunu ne kadar erken kabullenirse, o kadar iyi olacak. Alex son 20-30 dk oyuna girip kilidi açan oyuncu olarak kullanılırsa fayda sağlayabilir. İlk 11' de yer alması gereksiz bir romantizmden öteye gitmeyecektir.

Hafta içinde Brezilyalılar’ ın Emre' ye tepkili olduğu haberini almıştık. Takımdaki Brezilyalılar’ ın tamamını toplasan mücadele ve özveride bir Emre etmez. Camianın Emre' ye sahip çıkması gerekiyor. Emre gibi savaşçı adamları da küstürürsen, geriye bir FB kalmaz. Vederson, Deivid, Carlos, Guiza, Önder, Selçuk, Uğur gibi adamlarla ŞAMPİYON olmak mümkün değil. İkinci yarı bu adamlar kadroda tutulup, başarı beklenirse sonuç hüsran. Şimdiden söyleyelim.

İşler iyi gitmiyor. Bazıları suçu Daum' a atacaktır. Daum kendisine verilen malzeme kadar iş yapabilir. 2003-2005 arası sahip olduğu kadro ile bu kadroyu karşılaştırın ne demek istediğim anlaşılır. Daum takımı motive edemiyor olabilir, bu makul bir görüştür ama sorunun esas kaynağı kadro yapısıdır. Bu kadar Brezilyalının olduğu bir kadro başarıya ulaşmıyor, ulaşmayacak. Bu kadar Brezilyalının, üstelikte vasat Brezilyalı’ nın olduğu bir takımın TAKIM olabilmeyi başarması çok güç.

22 Kasım 2009 Pazar

Beşiktaş- Fenerbahçe Maç Analizi

Maç öncesi Beşiktaş' ın Fenerbahçe' yi yenemeyeceğini yazmış, nedenlerini belirtmiştim. Beşiktaş maçı kazandı ve benim iddialı tahminim de böylece boşa çıktı. Beşiktaş biri açık ofsayt üç golle Fenerbahçe' yi yenerken; iyi futbol oynamadı. Sadece ölümüne mücadele etti ve bu mücadele sahadaki ruhsuz Fenerbahçe' yi yenmeye yetti. Her iki takımın da kötü bir futbol sergilediğini söyleyebiliriz. Ancak maçı daha fazla isteyen Beşiktaş, maçı kazanmayı bildi. Fenerbahçe ise son 10 yıldır en kötü derbi maçını oynadı. Fenerbahçe' nin geçen sezonki facia kadrosu bile 4-0 kaybedilen kupa maçında dahi bu kadar ezik ve ruhsuz bir futbol sergilememişti.

Fenerbahçe' nin maçı kaybetmesinde 3 temel sebep var:

1. Daum' un rakibinden çekinmesi; bu anlamsız korkunun futbolcuları olumsuz etkilemesi

2. Fenerbahçe' nin maçta rakibi kadar koşmaması (maçı rakibi kadar istememesi)

3. Kazım, Alex, Mehmet üçlüsünün sahada elleri bellerinde gezinmesi ve hiçbir akılcı hücum organizasyonu üretememeleri.

Sahada oynanan futbol resmen ağır çekimdi. Türkiye' nin en iyi üç takımından ikisinin sergiledikleri futbol Türkiye'de oynanan futbolun seviyesini gösteriyor. Şunu sormak gerek; bu ülkede üç büyüklerden ikisinin oynadığı şeye futbol diyorsak; Avrupa' da oynanan şeyin adı nedir?

Beşiktaş ve Fenerbahçe' nin kör döğüşünü ev sahibi kazandı. Bu maç ile sular durulacak, yönetim ve camia rahatlayacaktır. Beşiktaş yeniden şampiyonluk yarışı içine girmiş oldu. Aman aman birşey oynamıyorlar; ancak kazanma azimleri ve mücadeleleri başarıyı getirdi. Fenerbahçe ise açıkça düşüşte. Rahat ve stressiz oynamaları gereken bir maçtı. üstelik yorgun da değillerdi. Fenerbahçe' de fiziksel değil ancak mental bir düşüş var. Daum takımı toparlamakta, motive etmekte başarı sağlayamıyor. Bu şekilde giderse, Fenerbahçe ligin sonunda rakiplerinin ikisinin de gerisine düşecek. Yönetim verdiği 3 yıllık şampiyonluk sözünü tutmak istiyorsa Daum' un kulağını çekmeli. Bu takımda Kazım'a, Carlos' a Guiza' ya, Deivid' e yer yok. Yerlerine mücadeleci ve teknik becerisi yüksek 4 yeni transfer yapılmalı.

Kazım' ın yaptığı şımarıklık kabul edilemez. Teknik kapasitesi zaten olmayan, ağır çekim oynayan bu adamın FB' de geçirdiği her saniyeye yazık. Bir parantez de Vederson' a. Ben bu adamın Brezilya' lı olduğuna inanmıyorum. Ne tipi, ne de futbolu Brezilya özellikleri taşımıyor. Futbol zekası çok düşük. Kazım' ın ve Vederson' un bu takıma vereceği ne olabilir, çok merak ediyorum. Özer gibi bir yetenek kenarda iken, Ali Bilgin gibi ayaklarına hakim futbol oynamayı bilen bir oyuncu yedekte iken, bu adamların forma bulması haksızlık.

Daum inatçı bir adam. Rotasyona inanmam, yıldız adaylarına ilk 11 de şans vermem diye kendi ağzıyla beyanat vermiş bir hoca. Bu anlayış ile başarı nasıl gelecek bilmiyorum? Ancak şunu söylemek gerek; Alex' e dayalı sistem devam ettiği ve bu kadar yeteneksiz oyuncunun yıldız olarak taraftara yutturulduğu bir kadroya Daum fazla bile! Böyle başa böyle tarak!

Son bir söz de genel olarak cefakar FB taraftarına. Bir maç ile herşey bitmiş değil. Ancak şunu açık bir şekilde görmek gerek; şampiyon olmak için GS ve BJK' nin kötü gidişat göstermesi gerekiyor. FB mevcut hoca ve kadro zafiyetleri ile, kendi işini kendi görecek, ipi rahatlıkla göğüsleyebilecek bir futbol ışığı saçmıyor. İkinci yarıda kadroda ve mentalitede revizyon şart.

Maçı hakkıyla kazanmış olan Beşiktaş' ı tebrik ediyorum.

20 Kasım 2009 Cuma

Beşiktaş Fenerbahçe’ yi neden yenemez?

Başlığa bakıp, bu bir derbi; kimin kazanacağı belli olmaz, kesin konuşmak hatalı olur diyebilirsiniz. Top yuvarlak diyenler de çıkacaktır. Derbilerin sonucu kestirilmez diyenler de. Ben ise bu maç ile ilgili yuvarlak bir yorum yapmak yerine daha köşeli bir yorum yapmayı tercih ediyorum. Elbette kesin yorum yapmak, tahminde bulunmak riskli. Ancak bu sefer bu derbi öncesi net bir şeyler söylemek istiyorum; Bu Beşiktaş, kendi sahasında bu Fenerbahçe’ yi yenemez! Neden mi?

1. Mustafa Denizli Faktörü. Mustafa Denizli pek çok derbi maçta olduğu gibi bu maçta da bazı riskli ve beklenmedik taktik adımlar atacaktır. Bu yapısında olan bir durum. Maçların kendi taktik dehası ile kazanıldığını cümle aleme göstermek istediğinden, yine alışılmadık bir şeyler yapacak. Bazı oyuncuların pozisyonları ile oynayabilir, beklenmedik isimlere forma verebilir, beklenmedik yıldızları kenara çekebilir, ya da tuhaf bir oyun planı ile tamamen defansif veya tamamen ofansif kadrolar sahaya çıkartabilir.

Bu durum, oturmuş sistemi ve belirgin kadro yapısı olan, ve daha dengeli olduğunu düşündüğüm Fenerbahçe’ nin rakibe üstünlük sağlamasına neden olur.

2. Beşiktaş camiasındaki huzursuzluklar. Tarih bize göstermemiştir ki, içinde büyük huzursuzluklar olan bir camia başarılı olsun! Bugün Beşiktaş tribünleri maalesef ikiye, üçe bölünmüş durumda. Başkana büyük tepki var. Futbol takımı son haftalarda toparlasa da, iyi futbol oynayamıyor. Oynanan futboldan kimse memnun değil. Tribün, haklı olarak sabırsız ve tahammülsüz. Futbolcuların, yönetim ile alacaklarına ilişkin sorunları var. Futbolcular huzursuz. Bazı futbolcular ile Denizli arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Başkan öfkeli. Denizli öfkeli. Futbolcular öfkeli. Taraftarlar öfkeli. Bu durum, Beşiktaş’ lı futbolcuların performanslarını sahaya yansıtmalarına engel olabilir.

3. Puan durumundan kaynaklanan baskı. Beşiktaş Fenerbahçe’ nin 7 puan gerisinde. Olası bir kayıpta puan farkı 10 olacak. Yönetim ve takım üzerinde taraftar baskısı korkunç boyutlara ulaşabilir. Olası bir mağlubiyette üzülerek söylüyoruz ki İnönü karışabilir. Büyük protestolar yaşanabilir. Sinirler son derece gergin. Denizli ve futbolcular da bu durumun farkındalar. Maça son derece gergin ve agresif çıkacaklar. Sinirlerine fazla hakim olamayacaklarını düşünüyorum. Saha içinde yaşanacak bu gerginlik daha sakin ve stressiz olan Fenerbahçe’ li oyunculara yarayacaktır. Maçın başlarında yoğun taraftar desteği ile rakibine önde basacak ve pres yapacak olan Beşiktaş’ lı futbolcular; duran top veya kontra ataklardan kalelerinde bir gol görürlerse, maçı çıkartmak zor olabilir.

4. Fenerbahçe’ nin son yıllarda Beşiktaş üzerinde kurduğu psikolojik baskı. Fenerbahçe son yıllarda 2’ de 1 serileri ile BJK üzerinde ciddi bir psikolojik baskı kurdu. Fenerbahçe’ li futbolcular derbi maçlarına, özellikle de GS ve BJK maçlarına kazanacaklarından emin olarak çıkıyorlar. FB’ nin ilk 30 dakika rakibi geride kabul edip, son 30 dakikada ise kondisyonu ile oyunun hakimiyetini tamamen alacağını düşünüyorum. FB maça kora kor mücadele ve hızlı kanat akınları ile başlayacaktır. Daum hatanın telafisi olmadığını biliyor, takımına GS maçındaki gibi kontrollü bir futbol oynatacaktır. BJK, seyirci baskısı ile oyunu FB’ nin üzerine yıkarsa, beklenmedik kontra goller yiyebilir.

Özetle, bu maçı Fenerbahçe kazanır demiyorum; ancak Beşiktaş kazanamaz diyorum. Normal şartlarda, normal bir hakem ile standart bir Fenerbahçe; bu maçtan en az 1 puan alır. Tahminim; önce beraberlik, sonra bir Fenerbahçe galibiyetidir.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Fenerbahçe tekrar yedide yedi yapabilecek mi?

Fenerbahçe’ nin önünde birbirinden zor beş hafta ve yedi karşılaşma var. Ligde ve Avrupa Liginde zirvede olan takımın, bu yedi maçlık performansı ilk yarıyı nerede bitireceği değil, ikinci yarıya nasıl başlayacağı açısından önem taşıyor. Diğer bir ifadeyle, bu yedi maç sonundaki tablo, Fenerbahçe yönetiminin ikinci yarı izleyeceği stratejiyi belirleyecek. Fenerbahçe’ nin bu yedi haftada oynayacağı zorlu karşılaşmalara ilişkin fikstür şu şekilde:

Beşiktaş (D)

Kasımpaşa

Twente (D)

Eskişehirspor (D)

Ankaragücü

Sheriff

Trabzonspor (D)

Görüldüğü üzere, 4 deplasman, 3 iç saha maçı var. 4 deplasman maçının dördü de oldukça zorlu takımlar ile. Bunlar arasında belki de en rahat olanı Twente deplasmanı. Diğer üçü, belki de Türkiye’ nin en zor beş deplasmanı arasında.

Diğer taraftan iç sahadaki Kasımpaşaspor, Ankaragücü ve Sheriff maçları nispeten kolay rakiplerle oynanacak. Bunlar arasında en çok zorluk çıkartabilecek takım ise Sheriff.

Görüntü bu şekilde.

Peki ya gerçekte ne olabilir? Kanımca, Fenerbahçe’ nin en çok zorlanacağı karşılaşmalar Beşiktaş ve Eskişehirspor maçları. Bu karşılaşmalardan alınacak 1 puanın dahi son derece kıymetli olduğu düşüncesindeyim. Twente ve Sheriff maçlarından 4 puan, kalan maçlardan ise 3’ er puan alınması olası gözüküyor. Neticede Ankaragücü ve Trabzonspor sıkıntıda olan camialar. Umarız çabuk toparlarlar, ancak oynadıkları futbol pek de gelecek vaad etmiyor. Kasımpaşa ise Yılmaz Hoca ile biraz hareketlenmiş olsa da FB’ ye sürpriz yapabilecek güçte değil.

Yani Ligde 5 maçta minimum 11 puan; Avrupa Liginde ise 2 maçta minimum 4 puan toplanması mümkün. Bunun üstünde bir performans zaten mükemmel bir tabloya işaret eder. Peki, bunun altında bir performans sergilenir ise ne olur? Bu soruya pek çok farklı faktörü göz önünde bulundurarak cevap vermek gerekiyor. Galatasaray ve Beşiktaş’ ın bu dönemdeki performansları, kulüp içi muhalefetin şiddeti ve taraftarın tepkisine göre FB yönetimi bir strateji belirleyecektir. Ligde 5 maçta 11 puan ve Avrupa’ da 2 maçta 4 puan FB’ nin başarılı sayılması ve işlerin bir süre daha yolunda gitmesi için yeterli gözüküyor; ancak bu sınırın altında bir performans, hele de rakipler öne geçmiş ise, camiayı sıkıntıya sokabilir.

FB yönetimi böyle bir durumda tepkileri yatıştırmak ve taraftarı motive etmek için kadroyu kesinlikle takviye edecektir. Hem de oldukça ciddi bir revizyon gerçekleştirmek suretiyle. Guiza, Carlos ve Deivid yerine üç esaslı transfer yapılması gündeme gelebilecektir. Neden mi? Çünkü Başkan’ ın başarısızlığa kredisi yok. Verdiği sözler var ve taraftar bu sözlerin takipçisi. Öyle ya da böyle bu sezon şampiyonluk kupası Kadıköye’ e gelmez ise, taraftar bu kez bu durumu sineye çekmez. İzleyip, göreceğiz. Bu nedenle devre arasına kadarki performans, bu son dönemeç çok kritik. Sınırın üstüne çıkmayı başaran bir takımda ise ciddi bir revizyon söz konusu olmaz. Sakatlık, ceza veya Daum’ un israrları olur ise, yola bir iki takviye ile yola devam edilebilir. Doğrusu da budur. Başarılı takımın kimyası bozulmamalıdır (Guiza’ nın gönderilmesi hariç).

Peki FB bu virajda yedide yedi yapabilir mi? Yaparsa bu bir sürpriz olur mu? Bizce olmaz! Daha önce de yaptı. Neden bir kez daha yapmasın? Her şey Daum’ un kendisine ve takımına güvenmesinde bitiyor.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Fenerbahçe' nin Transfer Gerçekleri

FB son 12 sezonda başarılı mı, başarısız mı bu tartışılır; ancak aşağıda transfer politikalarına ilişkin öyle bir tablo var ki pek de parlak gözükmüyor. FB'nin son 12 sezonki transfer politikalarına ilişkin değerlendirmeler ilginç gerçekleri ortaya koyuyor. Bu tespitlere ilişkin sizlerin de yorumlarını merakla bekliyorum.

1998-1999 Sezonu
Elvir Baliç, Viorel Moldovan, Murat Yakın, Dimas, Sergio, Sergen, Metin Diyadin ve John Lesiba Moshoeu
Transfere toplam 25.785.000 € harcandı. (ligde 3.lük, UEFA' da 2. turda elenme)

1999-2000 Sezonu
Yaw Preko, Samuel Johnson‚ Ogün, Abdullah Ercan, Alpay Özalan, Souleymane Oulare.
Transfere toplam 10.000.000 Euro harcandı. (ligde 4. lük)

2000-2001 Sezonu
Kennet Andersson, Milan Rapaic, Haim Revivo, Zoran Mirkoviç, Nikola Lazetic, Yusuf Şimşek
Transfere toplam 30.000.000 Euro harcandı. (ligde şampiyonluk)

2001-2002 Sezonu
Ümit Özat ve Ceyhun Eriş
Transfere toplam 2.350.000 Euro harcandı. (ligde 2. lik)

2002-2003 Sezonu
Ariel Ortega, Miroslav Stevic, Fatih Akyel, Washington, Tuncay Şanlı, Vladimir Beschastnykh, Kemal Aslan, Serhiy Rebrov
Transfere toplam 13.000.000 Euro harcandı (ligde 6.lık)

2003-2004 Sezonu
Pierre van Hooijdonk, Fabio Luciano, Stjepan Tomas, Selçuk Şahin, Mahmut Hanefi Erdoğdu, Servet Çetin, Mehmet Yozgatlı, Marcio Nobre, Marco Aurelio,
Transfere toplam 10 milyon Euro harcandı (ligde şampiyonluk)

2004-2005 Sezonu
Alexsandro de Souza, Deniz Barış, Serkan Balcı, Önder Turacı, Rüştü Reçber, Nicolas Anelka
Transfere toplam 19.000.000 Euro harcandı (ligde şampiyonluk)

2005-2006 Sezonu
Stephen Appiah, Zafer Biryol
Transferde toplam 9.200.000 Euro (ligde 2.lik)

2006-2007 Sezonu
Tümer Metin, Uğur Boral, Rüştü Reçber, Diego Lugano, Mateja Kezman, Edu Dracena, Deivid De Souza
Transferde toplam 23.500.000 Euro harcandı (ligde şampiyonluk)

2007-2008 Sezonu
Roberto Carlos, Gökçek Vederson, Colin Kazım-Richards, İlhan Parlak, Gökhan Gönül, Yasin Çakmak, Ali Bilgin,
Transferde toplam 8 milyon Euro harcandı (ligde 2. lik)

2008-2009 Sezonu
Daniel Guiza, Emre Belözoğlu, Burak Yılmaz, Josico, Maldonado (önceki sezonun ortasından)
Transferde toplam 21 milyon Euro (ligde 4. lük)

2009-2010
Bekir, Santos, Cristian, Özer, Mehmet Topuz, Bilica
Transferde toplam 24.000.000 Euro

1. FB transfere son 12 sezonda yaklaşık 170 milyon Euro harcamış***
2. 12 sezon boyunca 5 yıl ve üzeri takımda kalan (bu sezon dahil) sadece 6 futbolcu var (Tuncay, Selçuk, Alex, Aurelio, Deniz, Önder)
3. 2005-2006 sezonundan bu yana dünya futbol piyasasında ses getirmiş bir yıldız transferi yok (Carlos geldiği tarih itibariyle 34 yaşında olduğundan ses getirse bile yıldız olarak değerlendirilmemiştir)
4. 2005-2006 sezonundan bu yana transfer politikasında değişiklik yapılmış. Kadro yapısı korunmaya çalışılmış. Özellikle yabancı transferlere sahip çıkılmış. Başarısızlıklarda Hocalar suçlu bulunarak kadrolarda revizyona gidilmemiş.
5. Bu politika değişikliği sonucu 4 yılda 4 hoca değişikliği yapılırken, kadrolar büyük oranda korunmuş.
6. Bu tarihten itibaren yapılan forvet transferlerinden verim alınamamış (Zafer, Kezman, Deivid, Kazım, İlhan, Guiza). İstatistiksel olarak gelen hep gideni aratmış.
7. Marcio Nobre' den bu yana güçlü, hava toplarında etkin, dağıtıcı bir pivot santrafor transfer edilememiş.
8. 12 sezon boyunca, defans dörtlüsü iki sene üst üste aynı oyunculardan kurulmamış. Lugano-Edu ikilisi hariç göbekte üst üste iki sene beraber oynayan oyuncu yok.
9. 12 sezon boyunca, aynı oyuncular ön libero mevkiinde iki sene yan yana oynamamış. Sakatlık ve transferler buna engel olmuş.
10.12 sezon boyunca Fenerbahçe başarısızlık sonrası kadroda ciddi revizyon ve iyi oyuncu takviyesi yapmadığı her sezon, ligde şampiyonluktan uzaklaşmış.

*** Transfer rakamları internetteki muhtelif kaynaklardan derlenmiş olup, kesinlik arz etmemektedir. Sadece okuyucuya bir fikir vermesi açısından belirtilmiştir.

Lafı fazla dolandırmaya gerek yok. Bu 10 tespit ışığında, 10 önerimiz şudur:
1. Son beş sezonki transfer hatalarından ders alınarak, Alex sonrası dönem mutlaka iyi planlanmalıdır.
2. Bu seneki transferlerden Cristian hariç istikrarlı olan ikinci bir isim yok. Santos ve Özer şimdilik sadece umut veriyor. Mehmet Topuz iyi futbolcu ancak şu formuyla iyi bir yedek olabilir. Bu sezon transferde etkin olunamamıştır (Daum hariç).
3. Bekir- Bilica ikilisi Edu- Yasin ikilisinden pek de farklı değil. Sadece yer doldurmak için alınmış gözüküyorlar. Stoper mevkisinde ciddi sorunlar var. Bu mevkide uzun yıllar birlikte oynayacak kaliteli ve genç 2 stoperin transferi gerekiyor. Ayrıca ön liberodaki Emre- Cristian ikilisi mutlaka korunmalı ve devamlılıkları sağlanmalı.
4. Fenerbahçe' nin istikrarlı bir sol beki yok. Carlos' un gönlü olsun diye Santos esas mevkisinde oynatılmaz ise kaybedilir.
5. Özer mutlaka ilk 11 de en az beş maç arka arkaya oynatılmalı. Ancak bu şekilde kazanılabilir.
6. Sayın Başkan son 5 sezonki büyük transfer hatalarını (futbolcu ve hoca) kabul edip, sorumluluğu alıp, taraftardan özür dilemelidir. Hatalarda israr etmeye gerek yoktur. Deivid, Carlos ve Guiza devre arası gönderilip, yerlerine kendisini ispat etmiş üç yabancı oyuncu transfer edilmelidir.(1 forvet, 1 sol kanat, 1 stoper)
7. Transferde tek yetkili Aykut Kocaman olmamalı. Transfer ekip olarak yapılmalı ve bu ekip uluslararası futbol piyasasını bilen, ligleri takip eden, farklı menajerler ile ilişkisi olan kişilerden oluşturulmalıdır.
8. Daum şampiyon olsun olmasın, iki sezon takımda kalmalı, iki sezon sonunda, Avrupa hedefleri olan, büyük bir hoca ile anlaşılmalıdır.
9. Bu sezon sonuda Ümit ve Genç Milli Takımlar düzeyinde yerli ve yabancı en az 6 genç takıma transfer edilerek, monte edilmelidir.
10.Transferde rota Brezilya' dan Avrupa Liglerine çevrilmeli, kaliteli ve kendisini ispat etmiş yabancı oyuncular şimdiden tespit edilerek kadroya dahil edilmelidir.

1 Kasım 2009 Pazar

İki İleri Bir Geri

Fenerbahçe adeta iki ileri bir geri gitmeyi adet edinmiş yeniçeri mangası gibi. Bir hafta mükemmel oynayan takım, ertesi hafta tanınmayacak kadar kötü futbol sergiliyor. Mükemmel futbol sergilenen bir Gençlerbirliği maçı sonrası, Gaziantep’ te tanınmayacak kadar kötü bir FB, ardından mükemmel futbol sergilenen Galatasaray derbisi ve takip eden hafta Kayseri’ de futbol adına yokları oynamak. Kayserispor maçının analizine geçmeden önce bu tuhaf istikrarsızlığı mercek altına almak gerekiyor. Bu istikrarsızlığın sebebi ne?

Türkiye’ de futbol adına bir gerçek var. Bu gerçeğin adı motivasyon. Teknik, taktik, oyuncu kalitesi falan değil, başarıyı işte bu motivasyon getiriyor. FB, GS’ ı bu motivasyon ile yenerken, Antep ve Kayseri FB’ yi yine bu motivasyon ile kendi dahasına hapsedip, mağlup ediyor. Fenerbahçe, ligde derbilere farklı, Anadolu takımlarına farklı motivasyon ile çıkıyor. FB Anadolu takımları ile oynadığı maçları biraz ciddiye alsa, farklı şeyler konuşacağız. Geçen senelerdeki maç seçme hastalığı devam ediyor. Takımın kimyası hala bozuk.Birinci önemli nokta bu. Bazıları GS maçının sarhoşluğuna bağlacak, ben buna katılmıyorum. İki ileri, bir geri sendromu FB’ nin müzmin sıkıntısı. İleri de de sıklıkla yaşanacak bir durum!

İkinci önemli nokta, FB’ nin deplasmanda müthiş bir kendine güvensizlik ile oynaması. Maç sonu Daum, alınan 1 puana sevindiğini söylüyor. Volkan Antep ve Kayseri maçlarında golü bulup geriye yaslandık, puan kayıpları bundan kaynaklandı diyor. İşte bu söylenenler her şeyi özetliyor. Daum deplasmanlarda bir puana razı. Bu düşünce tarzı futbolcuları da etkiliyor. FB golü bulur bulmaz anlaşılmaz şekilde geri çekiliyor. Oysa ileri doğru, baskı kurarak oynasa zaten ikinci, üçüncü golleri bulacak. Bu korku Daum’ dan kaynaklanıyor. Daum hep böyleydi, her zaman da böyle olacak. Bir maç iyi, bir maç kötü olan Fenerbahçe’ de sorumlu futbolcular değil, kesinlikle Daum.

Son olarak, Fenerbahçe’ nin kadro yapısında önemli sorunlar var. Öncelikle Fenerbahçe’ nin Alex olmadığında bir çözümü yok. Haftalardır yazıyoruz, Daum Özer’ i hazır hale getiremiyor. Bunda bir iş var. Ya Özer’ de bir sakatlık, psikolojik problem ya da formsuzluk var; ya da Daum çok feci bir inat içinde. Daum’ u tanıdığımızdan ikinci alternatif daha olası gözüküyor. Ben Arda’ yı dahi ilk 11 de oynatmazdım diyen bir zihniyet nedeni ile Özer’ i daha uzun süre ilk 11 de izleyemeyeceğiz. Yazık! Bu sebeple Alex varken makine gibi işleyen, yokken acemiler mangası gibi sahada dolanan bir FB izlemeye devam edeceğiz.

Fenerbahçe’ nin adam gibi, sahici, etkili bir forvete ihtiyacı var. Ne Guiza, ne de Semih bu yükü kaldıramaz. İkisinde de yazık oluyor. Ancak şunu da söylemek gerek; bu kadar berbat bir Guiza sahadayken, kenarda bekleyen Semih’ e çok haksızlık oluyor. Fenerbahçe devre arası bu iki sorunu mutlaka çözmeli.Kadro ile ilgili diğer bir sorun da Santos. Adam ben solbekim diyor, Dunga milli takımda solbek oynatıyor, dahi! Daum bu adamdan bambaşka bir şeyler yaratmaya çalışıyor. Olmuyor! Santos başka mevkide oynayamıyor. Göz göre göre Brezilya Milli Takımının solbeki harcanıyor.

Kayseri maçının analizine gelince; istatistikler her şeyi açıklıyor. Kayserispor’ un topla oynama oranı % 55. FB’ nin ise % 45 .Daha fazla pozisyon bulan, daha baskılı oynayan, daha iyi organize olan ve takım olarak daha çok koşan Kayserispor maçta 3 puanı hak etmişti aslında. Alınan bir puana üzülmesi gereken takım Kayseri olmalı.

Maçta FB’ nin defansı birbiri ile uyumsuzdu. Bilica’ yı aradılar. Bilica, Carlos’ un da kademe hatalarını kapatan bir oyuncu. Bilica olmayınca, Carlos’ un kademe hatalarını kapatmak mümkün olmadı. Göbekte Önder- Lugano ikilisi son derece uyumsuzlar.


İleride top tutan bir forvet, bir de top dağıtan beyin olmayınca FB dağılıyor. Alex varken idare etmek mümkün oluyor, ancak Alex yokken, forvetsizlik de sırıtıyor. Guiza bir tane olumlu koşu yapamadı, tek bir topu olumlu kullanamadı. Çok güçsüz ve sırtı dönük oynamayı bilmiyor. Oysa Türkiye’ de güçlü bir pivot santraforunuz yoksa, rakip defansı geriye ittiremiyorsunuz. Geçen hafta bu mevkide mükemmel oynayan, adeta defansı tek başına zorlayan Kazım Alex’ in yerinde kayıpları oynadı, Oysa Kazım forvette, Özer forvet arkası başlayabilse, Kayserispor bu denli rahat oynayamazdı.


Kayserispor FB’ yi yenmek için yapılması gereken tek şeyi yaptı. FB’ den fazla koştu, cesurca ileriçıkıp FB’ ye önde bastı. Zaten Guiza’ nın oynadığı tüm maçlarda rakip defansın orta sahaya kadar çıktığını görüyoruz.. O kadar beceriksiz bir futbolcu ki, rakip defans oyuncuları dahi onun pozisyona girmesinden korkmuyor. Rakip takımlar defansı ileride kurmaya başladığında, orta sahalar daha rahat oynuyor. Bu durum FB’ yi özellikle ikinci yarılarda bozuyor.


Bu iki ileri, bir geri fenomeni önümüzdeki haftalarda da yaşanacak. FB sahasında rakiplere yüklenip, deplasmanlarda bir puana razı olacak. Guiza ilk 11 de oynayacak. Özer son 2-3 dakikada forma bulursa bulursa şükredecek. Derbilerde kazanacak, diğer maçlarda zorlanacak. Daum bir dahi, bir korkak olacak! Bu durum devam edip gidecek. Lig sonunda Fenerbahçe rakiplerinden fazla puan toplamış olursa, şampiyon olacak; Daum kahraman, Başkan büyük, taraftarlar mutlu olacak! Bekleyip görmekten başka çaremiz yok… FB bu. Taraftara düşen başarıda da, başarısızlıkta da takıma destek vermek.

25 Ekim 2009 Pazar

Derbinin Hikayesi: Öğrenilmiş Çaresizlik!

Psikolojide bir kavram var; öğrenilmiş çaresizlik. Organizmanın davranışlarıyla olumsuz bir sonucu kontrol edemeyeceğini öğrenmesinden sonra, davranışlarıyla olumsuz sonucu ortadan kaldırabileceği durumlarda gereken çabayı gösterememesi olarak tanımlanıyor. Karışık gibi duruyor ama mantığı çok basit: belirli sayıda başarısız tekrardan sonra başarısızlık alışkanlık oluyor! Bu durum çaresizliğe yol açıyor.

İşte FB- GS derbilerinin geldiği nokta budur. GS tarihinin en iyi kadrolarından biri ile ve üst düzey form ile çıktığı bir FB derbisini daha kaybetti. Muhteşem seyirci, baskılı atmosfer ve FB' li futbolcularınn büyük kazanma hırsı ve mücadele gücü; GS' ın öğrenilmiş çaresizliği ile birleşti ve FB maçı bol pozisyon ve iyi futbol ile kazanmayı bildi. Galatasaray bu öğrenilmiş çaresizlik psikolojisinden çıkmayı başarmak zorunda. Aksi halde, FB derbilerinde taraftarını üzmeye devam edecek.

Maçın analizine bakarsak, FB' de geçtiğimiz hafta Gaziantep' de yenilginin mimarı olarak belirlediğimiz Daum, bu maçta da galibiyetin mimarı oldu. Kazım' ı forvette oynatması, sağda Mehmet Topuz' a yer vermesi ve futbolcularına verdiği motivasyon ile maçın adamı olmayı hak etti. Maçın diğer göze batan adamları Kazım, Emre ve Alex idi. Takımın kalanı da defansif olarak mükemmele yakın oynadı. Özellikle de Mehmet Topuz ve Vederson GS' ın kanat akınlarını resmen bloke ettiler. Kazım forvette, Semih ve Guiza' dan daha iyi. Bu açıkça gözüküyor. Son vuruşları sorunlu olsa da, ayağında iyi top tutuyor. Servet ve Zan' ı çok zorladı. Tek başına GS defansını inanılmaz rahatsız etti. Emre ise FB' nin orta sahadaki dinamosu idi. Kazandığı toplar, presi, pasları ile FB taraftarını mest etti. Alex için söylenecek tek bir şey var; kaptan dümeni eline alıyor ve FB' yi fırtınalı havalarda limana sağ salim ulaştırıyor.

FB ölçülü, kendini bilen ve sinirlerine hakim olan taraftı. Kazım, Guiza ve Lugaono' nun direkten dönen topları olmasa, maçın skoru 4-1 veya 5-1 ' de olabilirdi. GS' a gelince, Rijkaard hatalı bir takım tertibi ile sahaya çıktı. Elano yerine Mehmet Topal ile başlasa, FB' nin ilk 20 dakikadaki baskısını rahat aşabilirdi. Üstelik Elano' nun oynaması Arda' yı sola hapsetti ve Arda, Topuz ve Gökhan Gönül gibi iki güçlü oyuncu karşısında silindi gitti. Baros' un maçın başındaki sakatlığı ise GS adına büyük şanssızlıktı.

Sahaya atılan maddeler bir kısım FB taraftarına hiç yakışmadı. Bu maç ne ligin finali ne de 15 puanlık bir maç. Tansiyonun bu denli yükseltilmesi ve bir kısım taraftarın kendini kaybetmesi hoş olmadı. Umarım saha kapatma veya seyircisiz oynama cezası verilmez. Ancak bu olayların cezasız atlatılması mümkün değil. FB taraftarı birkaç kendini bilmez nedeni ile takımını bir maçta destekleme şansını kaybetmiş oldu.

FB buna benzer bir oyunu Gençlerbirliği maçında da sergilemişti. Futbolcular tüm maçları ciddiye alır, Daum' da dehasını konuşturmaya devam ederse fark açılır. Ancak lig uzun bir maraton ve bu sadece bir üç puan. Haftaya kaybedilecek puan veya puanlar, bu maçta alınan üç puanı değersiz kılabilir. Her maça aynı ciddiyetle çıkılması gerekiyor.

Herkese iyi haftalar dilerim.

18 Ekim 2009 Pazar

Daum' un İnadı

Sezon başından bu yana en kötü FB' yi izledik. Maçın değerlendirmesine bakarsak, sahada 70 dakika boyunca birbirlerine üstünlük sağlayamayan iki ekip vardı.Her iki takım da orta sahayı kalabalık tutma ve gol atmaktan çok gol yememeyi ön planda tutarak oynadılar. Bu dakikaya kadar FB' nin bulduğu gol dışında pozisyonu yoktu. Gaziantepspor ise bu dakikaya kadar sadece iki pozisyona girebildi. Ancak 70. dakikadan sonra FB maçı tamamen kendi sahasında kabul etti. Takım halinde pres yapmayı bıraktı. Emre ve Cristian ikilisi diri ve çabuk Gaziantep orta sahası karşısında düşüş göstermeye başladılar. Özellikle 70. dakikadan sonra topa daha çok sahip olan, hücuma iyi yön veren Gaziantepspor pozisyon ve goller buldu.

Peki FB adına kötü oyunun sebebi neydi? Bizce bu kötü sonucun en büyük sebebi Daum' dur. Değişmiş, kendisini yenilemiş, bambaşka bir hoca olmuş dediğimiz anda, yine eski Daum' dan sinyaller verdi. Eski Daum gibi, 79-80 dk. oyuncu değiiştirmeyerek, FB' nin takım olarak çökmesine neden oldu. Adeta oyuncu değiştirmemeye inat etti. Bir Hoca nasıl olur da takımının bu kadar yorgun, bitkin ve çaresiz oynamasına 80 dakika göz yumar bunu anlamak mümkün değil. Oyuncu değişikliklerinde geç kaldı. Sahada adeta dökülen, Mehmet Topuz, Vederson ve Kazım' a neredeyse 80 dakikaya yakın tahammül etmeyi başardı. Özer gibi büyük bir yetenek, hatta Alex' in yokluğunda banko oynaması gereken bir hücum silahını son 5 dakika oyuna sokarak, adeta taraftarlara saç baş yoldurttu.

Kaybedilen üç puan, sorun değil. Lige çok iyi başlamış olan FB' nin kredisi var. Ancak FB' nin ESKİ DAUM' u görmeye toleransı yok. Daum hafta içinde Özer ile ilgili açıklamalar yaptığında, bu oyuncuya en az 30 dakika forma verceeğini düşünmüştük. Yanılmışız. Maçın sonunda ortaya çıkan tablo şu:

1. En büyük tehlike Daum' un eskisi gibi kötü oynayan oyuncuları küstürmemek pahasına oyunda tutma inadı içinde olması. Aynı inadı GS maçında da sergilerse, FB büyük sorun yaşar.
2. Aynı 11 ile Galatarasay karşılaşmasına çıkarsa, GS maçını kazanma şansı yok.
3. Mehmet Topuz, Alex' in mevkisinde zorlanıyor. Esas yeri sağ kanat veya ön libero. Burada kayıpları oynuyor, verimi düşüyor.
4. Özer Hurmacı bu takımda her şekilde oynar. Daum' un bu oyuncuyu kenarda oturttuğu her maç kendi kredisinin azalması demektir.
5. FB' nin iyi bir forvete ihtiyacı var. Devre arası bu transfer mutlaka yapılmalı. Ne Semih, ne de Guiza bu takımın ilk 11 oyuncusu değil.
6. FB' de Bekir' e yazık oluyor. Kimyasının uyuşmadığı bir takımda, zorla tutulması ve oynatılması hem ona hem FB' ye yazık.
7. Kazım' ı bu formsuzluğuna rağmen ısrarla sağ kanatta oynatan Daum ve Terim' i anlamak mümkün değil. Kazım hem milli maçta, hemde bugün sahanın en kötülerinden bir tanesiydi. Haftalardır düşüşte. Bir süre kenarda dinlenmesi, onun yerine Mehmet Topuz' un esas mevkisinde forma giymesi iyi olacak. Aksi halde onun boşluğunu doldurmaya çalışırken hırpalanan Gökhan Gönül' ü de kaybedeceğiz.

FB' nin bu maçta aldığı bu mağlubiyeti GS derbisi öncesi bir uyarı olarak görüyor ve her şerde bir hayır vardır diyerek, haftaya oynanacak olan derbide bu kaybın telafi edilebileceğini düşünüyorum.Ancak, Daum eski Daum gibi saçmalar, inat ederse, buna benzer çok kayıp olacaktır.

4 Ekim 2009 Pazar

Fenerbahçe Gençlerbirliği maç analizi

8 maçta 8 galibiyetle gelen rekor mu? Son yıllarda oynanan en hırslı ve mücadeleli futbol mu? En yakın takipçi GS' a atılan 5 puan fark mı? Yoksa, yıllardır özlemi çekilen rakibi ısıran, adeta ezen bir takım izlemek mi? Hangisi FB taraftarını en çok mutlu etti bilmiyorum, ama ben uzun yıllardır ilk defa bu kadar keyifli bir FB izledim. Üstelik hakem Kuddusi Müftüoğlu' nun saç baş yoldurtan maç idaresine rağmen.

FB bugün takım olarak mükemmeldi. Maçın başından, 90 + 3. dakikaya kadar pres ve baskı yaptılar. Sahanın her yerinde rakibe iki, üç kişi bastılar. Gençlerbirliği genç, diri ve mücadeleci bir takım olmasına rağmen, böylesi bir FB karşısında şaşkına döndüler. Topu rakip sahaya geçirmede zorlandılar. Oyun kuramadılar. Hatta uzun top dahi yapamadılar. GS' ın puan kaybı FB' li futbolcuları ateşlemiş olmalı. FB böyle futbol oynamaya devam ederse, ligde de Avrupa' da da büyük başarı kazanacak. İşte özlenen, beklenen FB buydu.


FB' de kaleci Volkan, Emre, Cristian ve Alex' i ayrıca tebrik etmek istiyorum. Mükemmel futbol oynadılar. Volkan yaptığı kritik 6 kurtarış ile maçın oyuncusu oldu. Emre ve Cristian' ın orta sahadaki mücadeleleri, top kazanmaları, yüksek pas yüzdeleri (%90) ile oynadılar, FB' nin daha 1. dakikadan itibaren oyunu kontrol etmesini sağladı.
FB ilk yarında Santos ve M. Topuz ile kanatları hemen hiç kullanamadı. İlk yarıda fazla pozisyon üretilemedi. Ancak FB' nin direnci ve rakibi adeta döven tatlı sert futbolu onlarca pozisyona değişilmez. Bu futboldan alınan keyif en az 5 gole bedeldi. İkinci yarıda, sahada hemen hiç varlık gösteremeyen Santos' un çıkışı ve Carlos' un girişi ile soldan; defansif açıdan faydalı olan ancak ofansta pek varlık gösteremeyen M. Topuz yerinde de Özer' in girmesi ile sağdan 4-5 net gol pozisyonu yakalandı. Tabi bunda rakibin direncinin düşmüş olması da önemli bir faktördü.


FB' nin Alex' in ayağından bulduğu iki gol de tamamen Alex'in bireysel becerisi ve ustalığı sayesinde geldi. Üçüncü golde Lugano kafaya iyi çıktı. Ondan önceki 2-3 kafa topunu çok kötü kullanmıştı oysa. Maçta atılan üç gol sevindirici, ancak büyütülmemesi gerekiyor. Volkan' ın çıkardığı o kritik toplar olmasa, bu mükemmel oyuna rağmen GB hanesinde de 2-3 gol yazılabilirdi. FB' savunmasının defansif adam paylaşım ve kademe sorunları devam ediyor. Ayrıca üzülerek görüyoruz ki FB resmen forvetsiz oynuyor. Guiza ve Semih yine dünyaları kaçırdılar. Guiza ile ilgili yorum yapmayı artık gerekli görmüyorum, ama Semih resmen futboldan soğumuş. Ne pas atabiliyor, ne kafaya çıkabiliyor ne de gol atabiliyor. Kenarda haksız yere beklediğinden, futbolu unutmaya başlamış. Ya da Guiza' ya benzemeye... Ne Guiza, ne de Semih bu takımın ilk 11 oyuncusu olamaz. Devre arası buraya güçlü bir santrafor almak şart. Şu GB' nin forveti Kahe FB' de olsa, fark yaratır. Santos' un ve Guiza' nın 2-3 hafta dinlendirilmesi şart. Ancak Daum bunu yapmayacaktır.


Hakemin İlhan' ı ikinci sarı karttan atmaması hatalı bir karardı. Bunun dışında takdir haklarını devamlı konuk ekip lehine kullandı. Fb' nin gördüğü kart sayısı ile aynı sertlikte oynayan GB' nin kart sayısı karşılaştırıldığında bu durum net bir şekilde gözükecektir. Kuddusi Müftüoğlu kontrolü, hakimiyeti daha ilk yarıda kaybetmişti.


FB, GS maçına dek kayıpsız gelirse, bu moralle GS' ı sahasında yener. Milli maç arası FB için olumlu. Daum, takımı dinlendirme ve taktik açıdan geliştirme imkanı yakalayacaktır. Santos' u kazanmak için iyi fırsat. Özer' de bu aradan faydalanıp formunu bulabilir. Gerçekten de kazanılması gereken bir oyuncu. Hem mücadeleci, hem teknik, hem de pek çok pozisyonda oynayabiliyor. Sanıyorum FB' nin bu sezonki en iyi transferi Özer olacak.


Lugano- Bilica ikilisi gün geçtikçe birbirlerine alışıyorlar. Birkaç hafta daha beraber oynarlarsa, kademe ve adam paylaşım sorunları çözülebilir. Tabi Önder de Daum' dan forma bekliyor. Daum' un bu üçlü arasında karar vermesi zor olacak. Ancak Bilica' nın her maç banko oynması gerekiyor. Topu oyuna sokma becerisi Lugano ve Önder' den çok daha iyi. Üstelik hava topu zamanlaması da onlara kıyasla daha başarılı. Gittikçe de form tutuyor.
FB bugün haklı bir galibiyet aldı. 3 gol attı, 6 da atabilirdi. Direkten dönen 2 topu da unutmamak gerek. Ancak bu oyunu sürdürmek, devamlılık sağlamak çok önemli. Daum' un takımı her geçen hafta üzerine koyuyor. Eskiden sadece kazanan bir takımdı. Şimdi üst düzey mücadele ile kazanmayı öğrendi. Bir sonraki adım devamlı iyi futbol oynayarak kazanmak olacaktır.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Antalyaspor Fenerbahçe maç analizi

İngiltere Premier Lig başta olmak üzere, dünyanın önde gelen tüm Avrupa Liglerini takip ediyorum. Hiç birisinde oyun Turkcell Super Lig' deki kadar durmuyor. Bu maçta da ligimizin bu hastalığı ön plandaydı. Topun oyunda kalma oranı çok düşük. Antalyaspor' un oyunu soğutma taktiği oldukça başarılı oldu. Sahadaki faüller, taçlar, kornerler, serbest vuruşlar sonrası oyun neredeyse 30 sn. kadar duruyordu. Elbette bunda hakemin oyuna sık müdahalesi ve pozitif futbola katkıda bulunmayan, devamlılığı engelleyen yönetimi de etkili oldu.

İlk yarıda Antalyaspor beklenenin aksine, presli ve alan daraltan bir oyunu tercih etmedi. Bu durum Fenerbahçe' nin rahat pas yapmasına, topu kanatlara kolaylıkla aktarmasına yardım etti. Kanatlarda oynayan Vederson, Gökhan ve Kazım verimli ve gayretliydiler. Ancak Santos kayıpları oynadı. Kritik top kayıpları yaptı. Üzerindeki yorgunluk açıkça gözüküyor. Belki bir iki hafta dinlendirilmesi yerinde olacaktır.

Fenerbahçe' nin de, Antalyaspor' un attığı gollerde stoperlerin kademe hataları var. Fenerbahçe' de Bilica- Lugano birlikte oynadıkları her maç en az 2-3 kademe hatası yapıyorlar. Benzer özelliklere sahip, benzer zafiyetleri olan iki adam. Birbirlerini tamamlayamıyorlar. Önder' in sakatlık sonrası tekrar formayı alması gerekiyor. Cristian- M.Topuz ön liberoda sırıtmıyor. Ancak M.Topuz daha ziyade ileri dönük bir orta saha oyuncusu gibi oynuyor. Bu durum, rakibin hızlı ve ayağa paslarla çıktığı zamanlarda FB takım savunması açısından sorun yaratabiliyor.

Önceki iki maça göre çok daha hareketli ve istekli bir FB izledik. Kanatları kullanma israrı olan, akıllı oynayan bir FB vardı sahada. İlk yarıda direkten dönen iki top, FB adına büyük şanssızlıktı. FB' nin en büyük problemi, maçın çok geniş alanlarda oynanıyor olması. Stoperler ile Guiza arasında en az 60- 70 metre var. Hem oyuncular yoruluyor, hem de Guiza çok desteksiz kalıp, varlık gösteremiyor. Bunun en büyük sebebi, Bilica ve Lugano gibi iki ağır adama güvenmeyen Daum' un defansı geriye yaslayarak oynamayı tercih etmesi. Bu tür bir anlayış ile oynamak demek, Guiza' yı kaybetmek demek. Tabi bunun dışında Guiza için ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. 53. ve 77. dakikalarda kaleci ile karşı karşıya kalıp kaçırdığı gol inanılmayacak cinsten. Artık geçen sezon ve bu sezonki maç performansını göz önünde bulundurup şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Guiza tamamen abartılmış bir futbolcu. Yeri, yuvası kesinlikle Fenerbahçe değil. Aziz Yıldırım' ın ve Daum' un bu oyuncudaki inadını anlamak mümkün değil. Tabi ki Yıldırım hata yaptığını ve FB' nin 17 milyon Euro' sunu sokağa atmış olmayı kabullenmek istemiyor. Daum' da Başkana sempatik gözükmek adına Guiza' yı her maç sabırla sahada tutuyor. Olan FB taraftarının sinir sistemine oluyor. Sayın Başkan' ın hatasını artık kabullenip, devre arası bu soruna çözüm bulması gerekiyor. Bu süre zarfında, Semih' e forma verilmesi FB açısından daha iyi olabilir. Semih orta sahaya gelip, top alan, top dağıtan, topu zor kaybeden bir adam. Bloklar arası kopukluğu gidermede iyi bir tercih olacaktır.

İkinci yarıda daha baskılı daha arzulu bir FB vardı. Semih' in de oyuna girmiş olması ile FB ileride baskı kurdu. Özellikle son 15 dakikada gelen baskı, Antalyaspor' u çok bunalttı. Son dakikaya dek maçı bırakmadılar. Esasen FB son birkaç haftadır en iyi oyununu oynadı. Guiza' nın beceriksizlikleri ve orta sahadaki geniş boşlukları saymaz isek, FB' li oyuncular zorlu Antalyaspor deplasmanında ellerinden gelenin en iyisini yaptılar.

90. dakikada gelen gol, Antalyaspor' un takım olarak yaptıkları büyük hatadan kaynaklandı. Dakika 90, rakip FB, 1 puan neredeyse cepte. Ne demeye tüm takım ileri çıkar bunu anlamak mümkün değil. Maçta direkten dönen üç topu düşündüğümüzde, maçın FB' nin hakkı olduğunu ortada. Maçın FB adına en iyi oyuncuları Alex ve Cristian oldu. Cristian rakiple iyi mücadele etti. Alex ise maç boyu ayakta kalmayı başardı ve takımının tüm hücum aksiyonlarını tek başına organize etti. Guiza' ya attığı paslar ile üç puanda en fazla pay sahibi olan futbolcu oldu.

FB 7' de 7 yaparak rakibi GS' ın puan kaybetmesini beklemeye geçti. 7. hafta sona ererken alınan 21 puan büyük başarı. FB derbiye kadar puan kaybetmez ve Daum takım içi sorunları çözmeyi başarırsa, FB sahasında oynayacağı derbiye büyük bir güvenle çıkar.

24 Eylül 2009 Perşembe

Puanlar aynı, peki fark nerede?

Arkamıza yaslanıp rahat rahat, keyifle maç izlemeyeli belki 5 sene oldu. En son Daum' un son senesinde birkaç maçta böylesi iyi bir futbol izlemiştik. Ondan evvel ise sadece Denizli dönemindeki birkaç maçta seyir zevki yüksek bir Fenerbahçe hatırlıyorum. Daha geriye gidersek 88-89 daki efsane kadronun özellikle ikinci yarıda sergilediği müthiş keyifli futbolu unutamam.95-96 senesindeki şampiyonluk ise mücadeleci ancak kısır bir oyun anlayışı ile geldiğinden, bu futbolu keyifli saymıyorum.

Yani 1995' ten bu yana, arkaya yaslanıp, müthiş keyif alarak izleyebildiğim, futbol adına pek çok güzelliği içinde barındıran maç sayısı 30' u geçmez. Evet bu zaman zarfında pek çok şampiyonluk yaşanmıştır, ancak bu şampiyonlukların çoğu yürek ağızlara gele gele yaşanmıştır! Düğümler hep son haftalarda çözülmüştür. Takım pek çok maçı ite kaka kazanmıştır. Haklı galibiyetler, haklı şampiyonluklardır ancak seyir zevki yüksek, iyi futbol izlenememiştir.


Peki bunun temel nedeni nedir? Neden taraftar son 2o senedir şöyle üst üste beş maçı rahat ve keyif alarak izleyememiştir?


Kanımca bunun en büyük nedeni Fenerbahçe yönetimdir. Yanlış hoca seçimleri, tesadüfen getirilen iyi hocaların arkasında durulmaması ve hatalı transfer politikaları kötü futbolun nedenidir. Elindeki kısıtlı kadrolar ile; Daum, Zico ve Aragones' ten çok daha iyi ve olumlu futbol oynatan Löw' ü hatırlayalım. Löw' e bir sezon dahi zor tahammül etti Fenerbahçe yönetimi. Tek amaç şampiyonluk ve skor olunca, çağdaş, hücuma yönelik, keyif veren futbol isteyen hocaların suyu ısınıyor. Başarı gelmeyince (şampiyonluk) bu adamların ipi çekiliyor. Turkcell Super Lig' de BJK' nin 100. yıl şampiyonluğu sonrası bir devrim yaşandı. Ligimiz artık defansif açıdan güçlü, çok koşan ve oynatmamayı öncelik edinen takımların başarılı olacağı bir lig haline geldi. İşte geçen seneki Sivasspor. Yerli- yabancı tüm hocalar bu gerçeği biliyorlar. Sert, koşan, rakibe basan, oyun kurmaktan çok bozmayı ilke edinen bu tür hocalar ile keyif veren futbol izlemek imkansız oluyor. Daum, Aragones' de ve hatta aksi gibi görünse de Zico ve Denizli dahi başarının bu anlayışa uygun futbol ile geleceğine inanan hocalar idi. İyi defans yap, iyi kapan, hızlı konraya çık, birde duran topları iyi kullan. İşte her dört hocanın da temel futbol prensipleri bunlardı. E tabi bu futbol felsefesinin başarılı olması için 1-2 tane iyi defans oyuncusuna, iyi bir ön liberoya, bir tane de olağandışı yetenekte 10 numaraya ihtiyacınız olur. İşte Alex FB için bu nedenle önemlidir. Türkiye' de başarı bu tür futbolla geliyor ve Aziz Bey bunu çok iyi biliyor. Bunu değiştirmek, devrim yapmaktan ziyade işin kolayına kaçarak bu anlayışı devam ettiriyor. İşte o yüzden Alex bu kadar vazgeçilmez! Fenerbahçe devamlı hoca değiştiriyor, ancak temel futbol felsefesi hiç değişmiyor. Çünkü bu felsefenin mimarı sayın Yıldırım' dır. Fenerbahçe' de yönetsel ve zihinsel bir devrim yaşanmadan, ne bu futbol felsefesi ne de Alex bağımlılığı bitmeyecektir.


Elbette, farklı, daha cesur bir anlayış tercih edilerek hoca seçimleri daha iyi yapılabilirdi. Türkiye' deki futbol felsefesinde devrim yapılabilirdi. İşte GS. Rijkaard gibi genç, hırslı ve vizyonlu hocaları bulabiliyor. Porto Mourinho, Lyon ise Le Guen gibi hırslı ve vizyonlu hocaları bulabiliyor. Başarı da böyle iddialı, cesur, yenilikçi adamlarla geliyor. Bunun yanı sıra da iyi, keyifli, hücuma yönelik futbol izleniyor. Dünya futbolunda iyi futbol oynatıp, sıra dışı başarılara imza atan tüm hocalar bu felsefeye sahipler. FB Yönetimi, kulüp idaresinde gösterdiği başarı dahilinde elinde biriken imkanları bir futbol devrimi yapmak için harcasa idi bugün şampiyonlukların yanı sıra, takım olarak iyi oynayan, keyif veren, rakibi sindiren, bol gol atan Fenerbahçe' ler izleyebilirdik. İşte GS yönetimi bu cesur adımı attı. FB' nin neredeyse yarısı kadar bir bütçe ile ve akıllı politikalar dahilinde, 2000' li yıllardan bu yana atılmış en büyük adımları attılar. Bazıları bu iyi futbol, farklı anlayış ve bol gollü zaferler Rijkaard' ın eseri diyorlar. Katılmıyorum. Bu tamamen GS yönetiminin cesareti ve becerikliliğidir. Geleceği görüp, şekillendirmektir. Skora değil, çağdaş futbola değer vermektir. İşte biri ligi 4. diğeri 5. tamamlayan iki takım. Bu sezon başında ikisi de 6 da 6 yaptılar. Ancak sadece biri keyifle izlenip, övülürken, diğeri sürekli eleştiriliyor. Tabi daha sezon başı. Sezon sonu şampiyon Fenerbahçe de olabilir. Bu garip karşılanmamalı. Ancak daha ligin henüz 6. haftası olmasına karşın, benim gibi pek çok futbolseverin şampiyonu; iyi futbol oynama, iyi oyuncular transfer edebilme ve iddialı hoca getirebilme riskini alan, cesur GS yönetimidir. Bu ülkedeki kısır, sadece koşmaya dayanan, aşırı sert ancak verimsiz futbol anlayışını altı haftada dümdüz eden ise yine bu yönetimin getirdiği futbol felsefesidir. Benim hedefim lig değil, Avrupa' da başarı diyen anlayış ile; hedefim ligde başarı diyen zihniyetleri karşılaştırmak gereği dahi duymuyorum.


İşin diğer bir boyutu da oyuncu seçimleri. Bu taraftar Anelka' yı, Appiah' ı, Ortega' yı, Hooijdonk' u izlemeye alıştı. Çıtayı yükselttiniz; sonra takıma Uğurlar, Selçuklar, Kazım' lar, 36'lık Carlos' lar, Kezman' lar, Edu' lar, Deivid' ler, Guiza' lar, Maldonado' lar, Josico' lar geldi. Oturup uzun uzadıya bu isimleri eleştirmek niyetinde değilim. Bu oyuncuların iyi niyetli olduklarına eminim. Takımları için ter akıtıyorlar, buna da büyük saygı duyuyorum. Hatta birçok maçın kazanılmasında, şampiyonluklarda önemli katkıları var. Ama, bu oyuncular çağdaş, keyif veren futbol için yetmiyor. Anelka' dan sonra Guiza taraftarı kesmiyor. FB yönetimlerinin neredeyse 12 yıllık felsefesine uygun oyuncular olabilirler, ancak taraftara keyif vermiyorlar. Futbol iyi oyuncularla oynanır. Elinizde 10 adet ortalama, bir adet yıldız oyuncunuz var ise, belki şampiyon olursunuz. Ama kılı kırk yararak ve son dakikaya kadar endişe duyarak. Oysa futbolda ilk 11 'de oyunun kaderine etki edebilecek en az 4-5 yıldız oyuncunuz olacak. Biri dursa, diğeri vuracak. İşte GS. Oysa FB' de tut Alex' i, kzıdır Emre' yi, yıldır Guiza' yı, iş bitiyor!


Şimdi kimse kendini kandırmasın. Alınan puan toplamları aynı, ama alınış hikayesi çok farklı. Hangi FB' li bu sezon oturup rahat ve keyifli maç izlediğini iddia edebilir. Hangi GS' lı bu sezon bir maç dahi olsa kaybedeceğine inanıyor. İşte fark burada! Yönetimler, takımlar, felsefeler arasındaki fark burada. Büyük denizin büyük balığı olmak mı? Yoksa küçük denizin büyük balığı olmak mı? Farkı yaratan her iki takım yönetimlerinin bu soruya verdikleri cevap.
FB taraftarı öyle büyük bir taraftar ki, ezeli rakibinin transfer piyasasını dümdüz ettiği bir dönemde dahi gidip kombine kart, fenercell, forma satış rekorları kırılmasını sağlıyor. Tabi buna devam etmeliler. Hatta herkes takımına, hocasına, oyuncusuna destek vermeli. Oyuncu yuhlama, hoca kovma, futbolcuya saldırma dönemleri asla yaşanmamalı. FB kötü futbol da oyansa, maç da kaybetse hep destek tam destek verilmeli. Ancak diğer yandan da yönetim tarafından tercih edilen bu futbol felsefesi mutlaka sorgulanmalı! Şampiyonluk gelse dahi...


Şimdi o çok sorulan soruya cevap verebilirim: FB bu sezon ne zaman iyi futbol oynayacak? Cevap: Ara sıra! Evet 7. haftaya kadar takımı taktik, teknik ve fiziksel yönden ciddi olarak eleştirmeme kararım var. 7 haftadan sonra bu konuları ciddiyetle ele alacağım, deşeceğim. Ancak görünen köy kılavuz istemiyor; bizce FB sezon sonuna kadar bu şekilde devam eder. Genellikle kaybetmez, ama yüreği ağzında kazanır. Birkaç maçta da (GS maçı da dahil) ekstra futbol oynar. Avrupa Ligi' nde de gruptan çıkar. Devre arasında Başkan' ın kendi kaderini de düşünerek, küçük çaplı bir revizyona gideceğini sanıyorum. Deivis, Carlos, Guiza ve 1-2 yerli oyuncu devre arası kadrodan ayrılabilir. Tahminlerim bu yönde.