3 Kasım 2010 Çarşamba

Blog yazılarına devam

Sevgili dostlarım,

Uzun bir süredir blog yazılarıma http://blog.milliyet.com.tr/bertankaya adresinde devam etmekteyim. Bundan böyle fenerbahceyorum blogunda herhangi bir yazı yayınlamayacağım. Yazılarımı Milliyet Blog'dan takip edebilirsiniz.

Bugüne kadar gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür eder, ilginiz ve değerli yorumlarınızın http://blog.milliyet.com.tr/bertankaya adresinde de devamını dilerim.

Saygılarımla,

Bertan KAYA

6 Ağustos 2010 Cuma

İşte şimdi saçmaladınız!



Özellikle internet medyasındaki haber sitelerini ve futbol bloglarını yakından takip ediyorum. Fenerbahçeli taraftar ve yorumcuların bu sitelere bıraktıkları mesajları, yorumları, kişisel görüş ve önerileri genel olarak okumaya çalışıyorum. Şu an Young Boys maçının faturası Aykut Kocaman' a kesilmeye çalışılıyor. Aykut bir maçla değerlendiriliyor ve bu işi götüremez yorumları yapılıyor. Alex' i oyundan alması da her yerde eleştirilmiş. Hatta öyle şuursuz yorumlar var ki, insana el insaf, hatta yazıklar olsun dedirtiyor. Örnek olarak bir yorumcu (ismi lazım değil) Alex ve Aykut' u karşılaştırarak, Alex' in Fenerbahçe' ye katkılarını övmüş, Aykut' u ise acımasızca eleştirmiş." Futbolculuğunda ne verdi ki" demiş.

Hele yorumlardan bir tanesi içler acısı. Diyor ki Aykut' u eleştiren arkadaş; "Hocam sen geçmiş 5 yıldaki başarısızlığı, 120 gol atan, 125 asist yapan, Hooijdonk’un deyimiyle “uzaylı Alex”e bağlarsan daha başlamadan bitmişsin demektir"

Kişisel olarak son beş senedir başarısızlığı sadece ve her zaman iki şeye bağladım:

1) Aziz Yıldırım ve yönetim ekibinin başarısız yönetim stratejileri,

2) Alex de Souza.

Her iki sebeple de son derece ciddi eleştiriler aldım. Başkan' ın Başkan, Alex' in Alex olduğu yıllarda ben bu ikiliyi eleştirdim ve yuhalanan Alex' i başkan' ın ayakta alkışlaması üzerine şu söz söyledim: "Kaderleri birbirine bağlı olacaktır. Bu kulüpten beraber gidecekler!". Hala aynı görüşteyim. Tek farkla; beni o yıllarda anlamayıp şimdi anlamaya başlamış bazı futbolseverler var.

Çok söyledim ama tekrar edeyim, Fenerbahçe Alex' den ve Alex' e dayalı futbol felsefesinden kurtulmadan istikrarlı bir başarı yakalayamayacaktır. Şimdi düşünün, son 5 senedir fenerbahçe' de oynayan Alex bu kadar iyi futbolcuysa neden dünyanın önemli hiçbir takımında futbol oynamamıştır? Neden dünyanın hiçbir ülkesinin, hiçbir takımından (Katar dahil) transfer teklifi almamıştır. Neden kendi milli takımında bu kadar eksik varken yedeğin yedeği olarak bile kadroya alınmamıştır? Dünyada bu kadar çok parayı bu kadar rahat kazanan kaç futbolcu vardır?

Şimdi soru şu: Evet Alex son 5 yılda 120 gol atmış ve 125 asist yapmıştır ama Fenerbahçe neden sadece 1 kere şampiyon olabilmiştir? Bu soruya cevap verin Alex' i destekleyen arkadaşlar. Neden? Çok basit bir soru değil mi? Aslında cevabı da basit. Alex bir yıldız olsa da, takım oyuncusu değildir. Çok asist yapmak takım oyuncusu olmayı sağlamaz. Alex bencildir. Koşmayı sevmez. Defans yapmaz. Önünde geçen topa bile zahmet edip dokunmaz. Hücumda belki Selçuk kadar top kaptırır, hatalı pas yapar ama bu taraftarın dikkatini çekmez. Kaçak güreşir. Maç biter, onun forması hep kurudur. Diyeceksiniz ki o general, generaller savaşmaz. Hayır arkadaşlar, artık modern futbolda bu tür oyunculara yer yok. Sizin 1 numaranız da 10 numaranız da sahada aslanlar gibi koşacak mücadele edecek. Neden mi? "Çünkü takımınız ofansta da defansta da en zayıf halkası kadar güçlüdür". Yani hücumda Selçuk kadar, savunmada ise Alex kadar güçlüsünüz!

İspanya' ya, Hollanda' ya Almanya' ya, Manchester United' a, Barcelona' ya, kısaca total futbol devrimini en iyi şekilde gerçekleştirmiş takımlara bir bakın: hangisinde Alex tipi bir oyuncu var? Dünyanın en iyi iki orta saha oyuncusu kabul edilen Xavi ve Iniesa bile oyunu her iki yönde oynuyorlar. Koşuyorlar. "Biz koşmayız, bizi böyle kabul edin" demiyorlar. Çünkü kabul edilmezler (Türkiye gibi futbolla ilgili herkesin fikir sahibi olup, bilgi sahibi olmadığı ülkeler hariç).

Tabi Alex sevenler de haklı. Başkanları onlara kaliteli, oyunu her iki yönüyle oynayan yıldızlar izletemiyor. Her sezon bitmiş Alex' den medet uman, bu sezon bizi o kurtarır diyen bir futbol vizyonu var yönetimde. Alex' e alternatif transfer yapmayı dahi huzuru bozar diyerek reddeden bir zihniyet var yönetimde. İşte bu şartlar altında 100 gol, 125 asist öyle bir parlıyor, öyle bir beyin yıkıyor ki, gerçekler görülemiyor. Tek bir basit soru? Madem Alex süper ve ona dayalı sistemler mükemmel, neden 5 yılda 1 şampiyonluk.?

Gelelim Aykut Hocayı eleştiren ve Alex' e kıyasla Fenerbahçe' ye ne verdi ki diyen arkadaşlara? Belki yaşınız o günleri hatırlamaya yetmediğinden, belki de cahilliğinizden böyle konuşuyorsunuz ama ben yine de size cevap vermek zorunda kalıcam. Sizi muhattap kabul etmem dahi Aykut Kocaman' a haksızlık ama yine de bilmiyorsanız cahilliğinizi biraz kapatayım. Aykut Kocaman;

- Fenerbahçe tarihinin en başarılısezonu olan 88-89 ' un kadrosunda yer almış ve şampiyonluğa büyük katkı sağlamıştır.

- 1988-1989, 1991-1992 ve 1994-1995 sezonları gol kralıdır. (Sırasıyla 29, 25, 27 golle)

- 1983- 2000 yılları arasında 200 gol atmıştır.

- Super Lig 100' ler kulübü üyesidir.

- 1988-89 ve 1995-96'da Fenerbahçe formasıyla iki kez lig, 1988'de Sakaryaspor formasıyla bir kez Türkiye Kupası kazanmıştır.

- Fenerbahçe forması aşkıyla, bu formanın ağırlığını bilerek ve terini son damlasına kadar akıtarak görev yapmıştır.

Sizin beğenmediğiniz ve Alex ile karşılaştırdığınız bu adam bizim öz evladımızdır. Türk insanıdır. Fenerbahçe' nin efsane futbolcusudur. Biraz sabır gösterilirse bu kötü, yetersiz kadroya ve vizyon eksikliği içindeki yönetime rağmen başarılı olacaktır!

Yine hatırlatmak gerekirse; Ali Şen tarafından fenerbahçe' den gönderilme sebebi 1995-1996 sezonundaki kritik şampiyonluk maçı sonrası yaptığı konuşmadır. Şöyle demiştir:

"Bütün sezon uğraşıyorsunuz, bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor. Kendi galibiyetimize seviniyorum, ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum. Trabzonsporlu futbolcu arkadaşlarımın şu an yerinde olmak istemezdim. Hiçbir şampiyonluk insan hayatından daha değerli değildi. Türkiye'de başarının ölçüsü birinci olmak. Bu, yanlış. Şu anda yenildikleri için Trabzonsporlular aşağılanacak. Ama biliyoruz ki onların yerinde biz de olabilirdik".

İşte beğenmediğiniz ve Alex' i oyundan aldığı için dil uzattığınız adam böyle bir adamdır. Teknik direktörlüğüne saygı duymasanız da adamlığına duymalısınız. Haydi Fenerbahçeliler; Daum' u, Zico' yu ve Aragones' i Alex ve çetesine kurban ettiniz. Bari böylesi adam gibi bir adamı, kendi evladımızı bu yeniçeri kılıklı Brezilyalılara yedirmeyin!

5 Ağustos 2010 Perşembe

Fenerbahçe Young Boys maç analizi



İlk defa bir maçtan hemen sonra bilgisayar başına geçip öylece kalakaldım. Maç değerlendirmesi yazmak istiyor ancak yazamıyordum. Adeta kilitlenmiş gibiydim. Şaşkınlık, hüzün, öfke, hırs ve mutsuzluk duyguları içinde yazımda kime yükleneceğimi, faturayı kime keseceğimi düşünürken bir karar verdim. O an maç değerlendirmesi yazmamın doğru olmayacağına kanaat getirdim. Gerçekten de iyi yapmışım. Bu sabah kalktığımda dün geceki maç ile ilgili kafamda daha sağlıklı bazı fikirler oluşmuştu. Duygusallığın değil, mantığın yazıma hakim olması iyi oldu.

Öncelikle iki sezondur blog yazarlığı yaptığımı ifade etmeliyim. Birkaç maç hariç yorum yapmadığım bir Fenerbahçe maçı yoktur. Fenerbahçe ile ilgili haber, gelişme, araştırma veya köşe yazılarını yakından takip etmeye çalışırım. Elimden geldiğince Şükrü Saraçoğlu' nda maç izlerim. Stadyumdan izlenen maçları çok daha iyi yorumlama imkanı olduğunu düşünürüm. Dün geceki maçı ise dışarıda televizyondan izledim. Sıcak havadan mı dersiniz, Fenerbahçe' nin kötü futbolundan mıdır bilmem, maçı her zamanki "teknik boyuttan bakan yorumcu" gözlüğümle izlemedim. Maçı uzun zaman aradan sonra tekrar bir taraftar gözüyle izledim. Bağırdım, çağırdım, yeri geldi küfür ettim, heyecanlandım, kızdım, kırdım ve döktüm. Maç sonunda dedim ki kendi kendime; "İyi ki Saraçoğlu' nda değilim. Allah oradaki tüm kardeşlerime sabır versin". Cefakar taraftarımızı düşündükçe de öfkem arttı. İşte bu öfkeyi ancak dizginleyebildiğimden şu anda yazabiliyorum.

Maçla ilgili tarafsız bir gözle değerlendirme yapmaya çalıştığımda, bu hezimetin faturasının tek bir adrese çıkması gerektiğini düşünüyorum. Ne Aykut Hoca, ne futbolcular ne de taraftar. Bu büyük başarısızlığın tek sorumlusu Aziz Yıldırım ve Yönetimidir. Artık yoruldular, tükendiler, inat veya belki de bizim bilemediğimiz bazı sebeplerle, ki Fenerbahçe sevgisi değil bu, koltuğa yapıştılar. İşte hesap, buyurun ödeyin.

İki senedir yazıyorum. Hemen hemen her hafta yazıyorum. Ama tesisleşiyoruz, ama büyüyoruz, ama dünya kulübüyüz, ama Başkanımız süper, ama böyle başkan bulamayız, ama şu ama bu, diyen zevata rağmen, bu kesimi karşıma ala ala yazıyorum. Bazen sert yazıyorum, bazen mizah kullanıyorum, bazen dolaylı dokunduruyorum ama hep yazıyorum. Aziz Yıldırım son 4 senedir alınan tüm başarısızlıkların açık ara sorumlusudur. Sadece üç sebep yeterlidir bu başarısızlıkları izah etmeye:

1) Her defasında hocalara fatura kesip yetersiz kadroyu sahiplenmesi.

2) Transferden hiç anlamaması ve sürekli hatalı transferler yapması.

3) Yönetici ekibini iyi seçmemesi ve beceriksiz isimlerle çalışmayı tercih etmesi (kontrolü kaybetmemek için)

Aziz Yıldırım sportif başarı peşinde filan değil dostlarım, kendisi günü kurtarma peşinde. Koltuğu korumak istiyor. Fenerbahçe için kazandırdığı tesislerden dolayı kendisini bu camianın doğal lideri, haklı kumandanı gibi görüyor. Kulübün tek sahibi olduğunu düşünüyor. Tek adam! Ne muhalefet, ne eleştiri ne de rakip istemiyor. Kendisinin her düşüncesine, her eylemine kafa sallayan bir grup yönetici ile yola devam etmek istiyor. Çatlak sesleri hemen susturuyor. Dolayısı ile kulüp yerinde sayıyor. İşte Denizli, Trabzonspor ve Young Boys travmaları da aslında sahadaki futboldan çok bu sebeple yaşanıyor.

"Top girmeyince ben ne yapayım" demişti Aziz Başkan Trabzonspor maçından sonra. Taraftarın büyük bölümü de kek gibi kabullendi bu söylemi. Öyle ya ne yapsaydı başkan sahaya çıkıp gol mü atsaydı! Bu güruh (böyle demek zorunda kaldım kusura bakmayın) işin son maça kalmasında yönetimin hatalı hoca ve transfer seçimlerini nasıl göremedi şaşıyorum. Şaşmak yetmiyor, kınıyorum, hatta böylesi gafletleri cefakar taraftarımıza hiç yakıştıramıyorum.

Gelelim Young Boys maçının analizine. Tek cümleyle Fenerbahçe' nin ne organize bir hücumu, ne korneri, ne şutu ne de üst üste 3 pası vardı. Rakip iyi takım, ancak bir üst turda muhtemelen elenirler. İlk 11' de 8 vasat, 3 iyi oyuncuları var. ancak takım olmayı başarmışlar. Doğru bir ekip kurmuşlar, takım oyunu oynuyor, mücadele ediyor ve haklarıyla kazanıyorlar. Belli ki doğru işler yapan bir yönetimleri var. Fenerbahçe' de dün Dia hariç tüm takım tel tel döküldü. Savunma dörtlüsü tam bir kabus. Fenerbahçe tarihinde (son 30 senesi için) Bekir-İlhan-Bilica-Santos' dan daha kötü bir dörtlü hatırlamıyorum. İnanın hatırlamıyorum. Ligi 5., 6. sıralarda bitirdiğimiz sezonlarda bile bundan iyi bir savunma vardı. Bu dörtlü resmen ikinci lig düzeyinde. Acemilikleri, uyumsuzlukları hayret verici. Aykut Hoca yönetimden çekindiği için transfer istemiyor ama santrafordan önce mutlaka adam gibi savunma oyuncuları şart. Lugano' nun da uzun süre olmadığı düşünüldüğünde bu defans kevgirden farksız. Beşiktaş, Bursaspor gibi hızlı forvetleri olan, kanat akınları yapan takımlar bu defansa ortada sıçan oynatır! Bereket Gökhan girdi de biraz toparlandılar. Gökhan olmasa inanın tarihi bir hezimet de yaşanabilirdi.

Dün geceki sonuca rağmen Aykut Hoca' yı destekliyorum. En azından adam gibi adam diyorum. 2 sebeple:

1) Alex' i oyundan alma cesareti gösterdi. Sanırım Alex artık gidici olduğunun farkına varmıştır. İlk defa bir hoca sistemini Alex üzerine kurmuyor.

2) Oyundan alınırken yuhalanmaya başlayan Gökhan' ı oyundan almayarak yuhalanmasını engelledi.

Diyecek fazla söz yok. Bu sene de haklı çıkıyoruz maalesef.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Aykut Kocaman' ın açıklamalarından çarpıcı satır araları



Bugün Young Boys ile son derece kritik bir maça çıkacak olan Fenerbahçe' nin teknik patronu Aykut Kocaman takımın son durumu hakkında bazı açıklamalarda bulundu.

Öncelikle, transfer yapılamamasının plan ve programını bozup bozmadığı sorusuna, camiada böyle bir sıkıntının çok net göründüğünü ifade ederek, ''Benim de beklentim var. Bunu söylemekte sakınca yok'' dedi. Aslında bu soru Hocayı Yönetim ile karşı karşıya getirebilecek bir soruydu. Aykut Kocaman' da yönetime tepkisini son derece akıllıca ve kibarca gösterdi. Daha sezon başında Yönetim ile ters düşmek istemediğinden, transfer ile ilgili sitemde bulunmadı ancak konuşması boyunca üstü kapalı pek çok mesaj verdi. Bunları gözden kaçırmamak gerekiyor.

İşte Aykut Hocanın konuşmasından bazı satır araları:

1) Öncelikle transferde beklenti içinde olduğunu ifade etmesi ve sadece forvet transferi ile yetinmeyebiliriz demesi önemli. Demek ki Aykut Hoca sakatlık ve formsuzluk faktörlerinin, yetersiz kadro derinliğinin verebileceği zararın farkında. Bu çok önemli. Aykut Kocaman bir forvetin yanı sıra, yeni alternatifler arayışında. Mehmet Topuz, Uğur ve Lugano' nun uzun sürecek sakatlıkları, Özer ve Gökhan' ın sakatlıktan yakın zamanda çıksalar dahi bir süre form tutamayacak olmaları, Guiza sorunu ve yetersiz yedek kulübesi düşünüldüğünde Aykut Hocanın bu şekilde açıklama yapması manidar gözüküyor. Yani, Aykut Hoca kadroya açıkça takviye istiyor.

2) Transferde tek yetkili olmadığını da belli etmiş oldu. "Benim de beklentlerim var" demek, transferin gecikmesi planlarımı aksatıyor, şu işleri hızlandırın anlamı taşıyor. "Bunu söylemekte sakınca yok" derken de Yönetime mesaj vermiş oluyor: ARTIK ŞU İŞİ BİTİRİN! Demek ki transferde Aykut Hoca' ya danışılsa da, transferi bizzat yöneticiler yapıyor. Ya Aykut Hoca bazı isimler veriyor ve yöneticiler almaya çabalıyor ya da tam tersi! Hocaya bazı isimler öneriliyor ve hoca bunları kabullenmek zorunda kalıyor. Bunlardan hangisi doğrudur bilemeyiz, ancak Hocanın transferde tek yetkili olmadığı açık. Ne malum Gyan, Gomis ya da Niang' a Başkan' ın şahsen kafayı takmış olmadığı? Geçmişte hocalara sormadan, menejer Figer ile baş başa verip Fenerbahçe' ye Kezman, Maldonado, Josico ve diğer bilimum kötü futbolcuyu kazandıran Başkan bu sefer de acaba Aykut Kocaman' ı devre dışı bırakıp, kendi beğendiği veya kendisini ikna eden menejerlerin önerdiği isimlere odaklanmış olabilir mi? Pekala olabilir.

3) Aykut Hoca takımın defasif anlamda sorunlu olduğunu kabul ediyor. Bu konuda çalışmamız gerek diyor. Ancak asla burada bir eksiklik olduğunu açıkça söyleyemiyor. Aki halde, buraya da transfer istemek zorunda kalacak ki, yönetim ile arası açılabilir. Yönetimin amacı 2-3 oyuncu transfer edip sorumluluğu Aykut Hocanın üstüne atmak olduğundan, takımda gerçekten ne eksikler olduğu ile ilgili değiller. Transfere para harcamak istemiyorlar. Aykut Hoca açıkça dile getirememiş ancak defansta büyük problemlerl karşı karşıya. Bunun farkında ancak önceliği hücum hattına vermiş durumda. Çünkü yönetim son derece kısıtlı bir transfer bütçesi ayırmış durumda (şampiyonlar ligide oynayacak bir takım için). Şampiyonlar liginde oynamaya aday bir takımda, sağ bek Önder, sol bek kilolu Santos, göbekte ise Bekir ve Bilica gibi ağır ve güven vermeyen iki stoper var. Hesaplar Gökhan Gönül ve Lugano' nun tam kapasite dönmesi, Santos' un form tutması, yeni transfer İlhan Eker' in Cannavarovari futbol sergilemeye başlaması veya Önder' in 5 sene evvelki formuna dönmesi üzerine yapılıyorsa, bu hesap çarşıdan döner. Bu mesajları doğru algılayamayan ve defansa oyuncu transferi yapmayı düşünmeyen yönetim, takımı defansını yeterli buluyor. Bu da yönetimin ne kadar futbol fukarası olduğunun en büyük kanıtı.

4) Aykut Hoca Guiza' yı kullanmak zorunda kalacağız derken, Guiza' nın gideceğine ve kendisine bir takım bulabileceğine inanmadığını belirtmek istiyor. Yani yöneticileri de bir anlamda kendisini Guiza belasından kurtaramamakla suçluyor. Guiza' yı da kullanmak zorunda kalacağız derken onu istemediğini açıkça belirtiyor. Guiza kucağında bulduğu bir bomba. Geçen sezon da Guiza gol kaçırdıkça yüzü asılıyordu. Şimdi de kara kara bu sorunlu ve yeteneksiz futbolcu ile ne yapacağını düşünüyor. Endişelerini bu şekilde dile getiriyor.

5) "Daha yakından tanıdığım, performansını kafamda şekillendirebildiğim oyuncuların artık takıma dönmesi önemli" derken, Özer, Gökhan Gönül, Mehmet Topuz, Lugano ve Uğur' dan bahsediyor. Bu oyuncular iyi de oynasa kötü de oynasa sahada en azından mücadele eden oyuncular. Sistemini bu tür oyuncular üzerine kuracağını belirtiyor. Guiza, Deivid, Kzım ve hatta Alex dahi bu tür özverili oyuncular değil. Sakatlar düzelince bu oyuncuların forma şansı bulması çok zor gözüküyor. Özellikle de Alex, Aykut Kocaman' a sitesinde sürekli methiyeler düzse de, bu gerçeğin farkında. Aykut Kocaman' ın sisteminde ona ve diğerlerine yer olmadığı da ortaya çıkmış oldu.

Aykut Hoca son derece akıllı mesajlar verdi. Tabi anlayabilen ve satır aralarını okuyabilenlere. Bu mesajları farklı bir gözlükle değerlendirenler için çarpıcı açıklamalar. Ancak bu mesajları gözüktüğü gibi, kelime arkalarındaki anlama bakmadan algılayanlar için ise yeni birşey yok, sıradan bir basın toplantısı idi.

Young Boys maç analizinde görüşmek üzere.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Young Boys Fenerbahçe maç analizi


Futbol adına hüzünlü hatıraların canlandığı bir maç oldu Young Boys maçı. Geçen sezonun son maçı olan ve Fenerbahçelileri kahreden Trabzonspor maçını anımsadım maç boyu. Tek bir farkla; bu kez elinden geleni yapan, saldıran, istekli olan, 90 dakika gol kovalayan, neredeyse tek kale oynayan bir Young Boys takımı idi. Fenerbahçe ise tıpkı geçen sezonun son maçındaki Trabzonspor gibi şanslı olan taraftı. Futbol enteresan bir oyun. Bazen ne yapsanız o top kaleye girmiyor. Bu gece Young Boys' lu futbolcuların yüzlerinde geçen sezonun son maçından hatırladığımız o " ne yapsak olmuyor" ifadeleri vardı.

Bu gece Fenerbahçe adına iki güzellik vardı sahada.
Birincisi aciz futbola rağmen alınan müthiş avantajlı skor, ikincisi ise Fenerbahçe' nin gece mavisi tabir edilen yeni formaları.Bunun haricinde ne skoru yansıtan bir futbol vardı sahada, ne de o güzelim formaların hakkını veren futbolcular. Stoch hariç. Fenerbahçe' nin bence son yıllardaki en iyi transferi. Umarım takımdaki tembellere uyup da bozulmaz. 90. dakikada bile hala topa hamle yapıyor, ileri depar atıyordu.


Maçın teknik analizine gelince
, Fenerbahçe' nin ikinci yarıda oyunu tamamen kendi sahasında kabullense de ilk yarıdan daha derli toplu oynadığını gördük. 10 kişi kalan Fenerbahçe geriye yaslanınca rakibe daha az boş alan bıraktı ve defansta eksik adamla yakalanmadı. Gerçekten de ilginç bir takım Young Boys. Adları gibi genç oyuncuları var. Ben çok beğendim. Son derece hırslı ve baskılılar. İyi kapanıyorlar, iyi açılıyorlar. Sahayı mükemmel kullanıyorlar. Yani çağdaş, göze hoş gelen bir futbolları var. En önemli özelikleri ise kanatları iyi kullanmaları. En önemli eksiklikleri adam gibi bir forvetleri olmayışı. Maç boyu gol yollarında bunun sıkıntısını çektiler. Ancak özellikle ilk yarıda hızlı oyuncuları ile tehlikeler yarattılar. İkinci yarı ise etkin kanat organizasyonları ile sonuca gitmeye çalıştılar. Bu takımda üç oyuncu var ki bugün Fenerbahçe dahil Türkiye ligindeki her takımda ilk 11' e koyun sırıtmaz. Bunlar sağ bek Sutter ve sağ açık Degen ile orta sahanın beyni Costanzo. İnanın Fenerbahçe' nin sağ kanat oyuncularını görünce Sutter-Degen ikilisine imrendim. 3 adet direkten dönen top, Fenerbahçe adına büyük şanstı. Dediğimiz gibi, Fenerbahçe geçen sezonki Trabzonspor maçını tersten yaşadı!


Fenerbahçe' ye gelince ilk ve belki de en büyük tepkiyi Kazım' a göstermek gerekiyor.
Hala aynı disiplinsiz, düşüncesiz, vurdumduymaz ve itici Kazım! Futbol bilgisine güvendiğim Aykut Kocaman bu adamı ne hikmetse hala takımda tutuyor. Kart görmese dahi sahada varlık gösterdiği yoktu. Kazım' ın Fenerbahçe' de oynadığı yıllar boyunca üç maç üst üste iyi oynadığı maç göstermek mümkün değil. Bugün bu düzeyde profesyonel bir futbolcu böyle oyun dışı kalmaz. Bu kadar sorumsuzluk olmaz. Kazım hakkında geçen sezon çok yazdığım için tekrar etmeyeceğim. Bana kalırsa Brezilya liginde küme düşmemeye oynayan takımlar hariç hiçbir takımın oyuncusu değil. Rakip geçemiyor, orta yapamıyor, yavaş ve son derece lakayıt. Acilen takasta kullanılmalı. Zararın neresinden dönülse kardır. Bugün Fenerbahçe Kazım yüzünden Young Boys' dan 5 gol yese ve Şampiyonlar Liginden elense idi zararın boyutu ne olacaktı bir düşünmek lazım!


Fenerbahçe seyricisinin ve yönetiminin bir kötü huyu var. Birkaç sezon takımda kalan bir oyuncu sadece tek maç çok üstün bir performans gösterse onu unutamıyor. Ona bağlanıyor. Ona aşırı tolerans gösteriyor.Hele de Galatasaray maçlarında iyi oynamış ise. İşte Deivid, Kazım, Guiza, Selçuk. Bu dörtlünün Fenerbahçe' de kaldıkları süre boyunca üst üste 3 tane iyi oynadığı maç yok. Ancak ne hikmetse hala Fenerbahçe' nin içindeler. Kazım' ın yanısıra Selçuk' da son derece gereksiz bir müdahale yaptı ve penaltıya sebebiyet verdi. Galatasaray maçında attığı gol hatırlandıkça Selçuk' un bu hataları, yeteneksizlikleri tolere edilmeye devam edecek. Ne acı!


Fenerbahçe ile ilgili teknik bir analiz yaparsak, maç boyu geriye yaslanıp gol yememeye oynadılar. Atılan ilk ve ikinci goller tamamen bireysel beceriler ile geldi. Fenerbahçe bugün eksikleri, suni çim, hava sıcaklığı, hakem, Kazım, vs. tüm faktörlerin etkisi haricinde de kötü oynadı. Takımda Stoch ve Santos hariç ayağına top yakışan adam yok. Biraz da Emre. Alex hala son derece etkisiz, Gökhan yalnızları oynuyor. Takım organize olamıyor.


Son 4 haftadır tüm hazırlık karşılaşmalarına toplam 14 kişilik kadrolar ile yani dar bir rotasyon ile çıkıldı.
Haliyle futbolcularda da bir yorgunluk göze çarpıyor. Fenerbahçe' nin sakatları düzelene kadar bu yüklenme ters sonuçlara yol açabilir. Fenerbahçe' de kadro kurulurken bu tür sakatlıklar da düşünülerek alternatif genç oyuncular transfer edilmeliydi. Ancak böyle bir vizyon maalesef Fenerbahçe Yönetiminde bulunmuyor.


Fenerbahçe ile Young Boys' u karşılaştırmak doğru değil ancak bugünkü oyun itibariyle Young Boys Fenerbahçe' den daha iyi bir takım. Yani takım olmayı başarmak anlamında söylüyoruz bunu. Birebirde FB' nin çok daha iyi futbolcuları olabilir ancak önemli olan takım oyunu ve sonuçtur. Fenerbahçe' nin rövanş maçına kadar Gökhan ve Özer' i geri kazanması, yabancı santraforu takıma monte etmesi ve geleneksel Alex' li oyun sorununa bir çare bulması gerekiyor. Alex üst düzey futbol temposunu kaldıramıyor. Alex artık Avrupa maçlarında oynamamalı veya son 20 dakika oyunun gidişatına göre forma giymeli.


Fenerbahçe defansı da ayrıca tehlike sinyalleri veriyor. Bekir-Önder-Bilica-Santos dörtlüsü geriye yaslanılan maçlarda sırıtmıyorlar, ancak rakibe ileride baskı kurulması gereken iç saha maçlarında tam bir ağır çekim dörtlüsü olacaktır. Arkalarına atılan her top tehlike yaratır. Ayrıca bugün İlhan' ın da sakatlık geçirmiş olması çok garip. Bu takım 2 senedir sakatlık belasından kurtulamadı. Belki de çare başka yerlerde.


Geçen sezonki Trabzonspor maçının yıldızı nasıl ki kaleci Onur oldu, bu maçın da yıldızı Fenerbahçe' den kaleci Volkan' dı. Son bir not da transfer için. Uzağa bakmaya gerek yok; verin Deivid, Kazım ve Guiza' yı bu takıma alın Sutter, Degen ve Costanzo' yu takımın hücum performansı %30 artış gösterir. Üstelik de çok ucuzlar. Ancak dediğimiz gibi nerde yönetimde o vizyon!

Eğer iddialar doğruysa!



Hakan Bilal Kutlualp ile Fenerbahçe Yönetimi arasındaki çatışma devam ediyor. Geçtiğimiz gün Hakan Bey ortaya yenilir yutulur cinsten olmayan bir iddia attı. İddiaya göre, Fenerbahçe Sportif A.Ş. hesapları ve mali tabloları "kulübün beyanlarının aksine" Deloitte denetim firması tarafından denetlenmemişti. Yani Yönetim, Sportif A.Ş. hesaplarını Deloitte firması tarafından denetleniyor gibi göstermiş, kongre üyelerini ve kamuoyunu kandırmaya teşebbüs etmişti. Bu iddianın akabinde Fenerbahçe yöneticilerinden Murat Özaydınlı, bir basın toplantısı ile bu iddiaları yanıtlamış ve yalanlamıştı. Hakan Bilal Kutlualp ise, bu yalanlamayı sert bir dille eleştirerek, iddialarının gerçek olduğunu tekrarladı. Bir anlamda yönetime "hodri meydan" dedi. Peki ortaya koyulan bu iddiaların vehameti nedir? Eğer bu iddialar doğru ise ne olur? Bu iddialar nelere sebep olabilir?

Öncelikle, bir kuruluşun (şirket veya kar amacı gütmeyen kurum) mali tabloları o kuruluşun namusudur. Kuruluşun hazırladığı bu tablolar pek çok kesim açısından (maliyeciler, taraftarlar, kongre üyeleri, spor kamuoyu) büyük önem taşır. Mali tabloların doğru, dürüst ve tam olması gerekmektedir. Aksi halde bu tablolardan sorumlu olan kişiler, suç işlemiş olurlar. Kuruluşların mali tablolarının doğru ve gerçeği gösterir şekilde hazırlandığını bağımsız bir mekanizmanın kontrol etmesi gerekmektedir. Yani kuruluşun dışından, ondan bağımsız bir mekanizmanın bu mali tablolar ile bu tabloları oluşturan muhasebe hesaplarını denetlemesi gerekir. İşte bu mekanizma bağımsız dış denetçilerdir. Sadece Türkiye' de değil, tüm dünyada bu mekanizma geçerli ve uygun bir onaylama yolu olarak kabul edilmektedir. İşte Deloitte firması da dünyanın önde gelen uluslararası denetim firmalarından bir tanesi olarak, tüm dünyada bu hizmetleri vermektedir.

Ortaya koyulan iddialar doğru mu yanlış mı bunu bilemiyoruz. Bu konuda Hakan bey, Deloitte Türkiye üst yöneticisi Levent Yaveroğlu' nu bilgi vermeye davet ediyor. Aslında bu iddialar sadece Fenerbahçe açısından değil, Deloitte firması açısından da vahim sonuçlar doğurabilecek iddialar.

Peki bu iddialar doğru ise ne olur?

1) Fenerbahçe yönetimi kamuoyu ve özellikle de kongre üyeleri nazarında çok zor durumda kalır. Kongreye verdikleri bilgilerin yanlış olduğu ortaya çıkar. Bir anlamda ciddi bir yolsuzluktan bahsediyoruz. Bu konu Fenerbahçe yönetiminin ipini çeker.
2) Kamuoyuna hatalı bilgi verme, hele ki halka açık bir şirket açısından ciddi bir suçtur. SPK konuyu araştırmaya başlar. Bu suç, başta Başkan Yıldırım olmak üzere, tüm yöneticilerin cezalandırılmasına yol açabilir.
3) Deloitte firması bu işin içinde ise, mesleki açıdan çok zor duruma düşer. Haklarında davalar açılabilir. SPK tarafından denetim lisansları iptal edilebilir. Şirket yöneticileri adli ve idari cezalar alabilirler.
4) Fenerbahçe Sportif A.Ş' nin hesapları ve mali tabloları, bir başka denetim firması tarafından geriye dönük incelenmeye başlanabilir. SPK şirketin halka açıldığı tarihten bu güne denetlenmesini talep edilebilir.
5) Fenerbahçe kongre üyeleri bir komisyon kurarak Aziz Yıldırım döneminin tümüyle incelenmesini talep edebilirler. Bu halde, Başkan ve yönetimin bu inceleme süresince görevde kalması sakıncalı olacağından istifa etmesi istenebilir.
6) Aziz Yıldırım ve sorumlu tüm yöneticiler kongre üyeliğinden ihraç edilirler.

Peki bu iddialar doğru çıkmaz ise ne olur?


1) Hakan Bilal Kutlualp kongre üyeliğinden ihraç edilir.
2) Hakkında maddi ve manevi tazminat davaları açılır.
3) Bir daha ne söylese kamuoyu kendisine itibar etmez.
4) FB yönetimi aklanmış olur.

Şimdi sorum şu? Bu kadar vahim sonuçları olabilecek bir iddianın arkasında bu kadar şiddetli duran Kutlualp acaba doğruyu söylüyor olabilir mi?

Konuya açıklama getirmesi gereken Levent Yaveroğlu neden ortalarda gözükmüyor? (tatilde ise, neden hemen dönmüyor?)

Hakan Bey' in Bu kadar risk alması mümkün mü? İddialarını sağlam istihbarat ve kanıta dayandırıyor olabilir mi? Kendi itibarını sıfırlaması muhtemel bu iddiayı bu kadar sahiplenmesi normal midir?

Fenerbahçe mali yönetiminden sorumlu kişiler, belki de Türk spor tarihinin bu en büyük skandallarından birine imza atmış olabilirler mi? Kendim de bizzat yolsuzluklarla mücadele ede bir denetçi olarak, bu iddianın ne şekilde sonuçlanacağını merak ediyorum. Ortada bir gerçek var ki, bu iddia doğru ise Türkiye' de büyük fırtınalar kopacaktır. Bu konuda Deloitte sorumlu ortağı Levent Yaveroğlu' nun yapacağı açıklamalar büyük önem taşıyor. Konuyla ilgili gelişmeleri bekliyoruz.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Dostluk Kupası Antrenmanı



Sarı kartların havada uçuştuğu maçta futbol adına fazla birşey yoktu. Elbette hazırlık dönemi olması ve takımların eksiklikleri göz önüne alındığında iyi futbol beklemek pek de mümkün değildi. Genel anlamda takımların gerçek güçlerini gözlemlemek mümkün olmadıysa da, geleceğe dönük bazı sinyaller verdiler.

Önce Galatasaray' a bakarsak; Geçen sezondan farklı bir görüntü vermediler. Rijkaard bu sezon da kanatları kullanmak ve isabetli direkt paslarla sonuca gitmeyi hedefliyor. Yeni transferlerden Musa, Serdar, Cana ve Mehmet Batdal' ı yakından izleme şansı bulduk. Hepsi de çalışkan ve gayretli idiler, ancak bu oyuncuların arasında sahada fark yaratan bir oyuncu yoktu. Cana Mehmet Topal veya Mustafa Sarp' tan farklı bir oyuncu değil. Sert ve savunma yönü güçlü. Ancak hücumda etkili değil. Belki değerlendirmek için erken, ancak GS' ın ihtiyacı olan orta saha oyuncusu değil gibi gözüktü. Serdar Özkan ise Beşiktaş' taki görüntüsüne paraleldi. Çok top kaybı yaptı, ancak arada rahat adam geçerek pzosiyonlar yarattı. Devamlı ilk 11 de şans bulup oynaması gerek. Belki o zaman istikrar kazanır. Mehmet Batdal ise FB defansı arasında kayboldu. Son derece ağır ve hareketsiz gözüktü. Tabi daha henüz sezon başı. Biraz daha sabırlı olmak gerekiyor.

GS' ın maç kadrosunda genç Mehmet Batdal dışında forvet yoktu. Esas sıkıntı burada. GS' ın acilen Baros' a alternatif, kaliteli bir santrafor alması gerekiyor. İkinci problemli nokta, orta saha. Oyunu iki yönlü oynayabilecek, savaşçı ve iyi top kullanan bir yabancı oyuncuya ihtiyaç var. Son olarak sol kanat problemi devam ediyor. Serkan Kurtuluş ve Hakan Balta bu görevi ancak idareten yerine getirebilir. Caner' in neden kaybedildiğini anlamak zor. Hele de sol ayaklı çizgi oyuncusu bulmak bu denli zorken. Arda' yı çok beğendim. Son derece etkili bir futbol sergiledi. Bu sene GS' ın en büyük silahı olmaya devam edecek.

Gelelim Fenerbahçe' ye;

Selçuk büyük bir sorumsuzluk yaparak kırmızı kart ile takımı 10 kişi bıraktı. Bu durum maçın 13. dakikasından itibaren FB' nin temkinli bir oyun sergilemesine neden oldu. Yani Selçuk yüzünden gerçek FB' yi izleyemedik. Ama belli ki Aykut Hoca bu sezon hücumu daha fazla düşünen, dikine oynayan ve hızlı bir Fenerbahçe tasarlamış. Maç içinde belli bölümlerde bunun sinyallerini aldık. Fenerbahçe' de yeni transferler İlhan ve Stoch' u yakından izleme fırsatı bulduk. Caner ise maçın son anlarında dahil oldu ve pek oyunun içine giremedi. Stoch FB adına en büyük kazanç. İyi taransfer. Hem koşuyor, hem de topa inanılmaz hükmediyor. Sahada son derece çabuk ve ne yaptığını bilir bir oyuncu izlenimi verdi. Tam olarak hazır olduğunda Fenerbahçe adına büyük kazanç olacak. Santos ile de iyi anlaştılar. İlhan Eker ise Fenerbahçe' nin çabuk defans adamı sorununa yönelik iyi bir çözüm gibi gözüküyor. Maçta hatasız oynadı. Ancak Bilica ile uyumlu gözükmediler. Bekir ve Önder' e göre kademeleri ve zamanlaması daha iyi. Devamlı oynarsa Lugano ile iyi bir ikili olabilirler. Özellikle de Kadıköy' de Anadolu takımları ile oynanan ve defansın ileride kurulacağı maçlarda çabukluğu ile fayda sağlar.

Fenerbahçe' de sorun her zamanki gibi sistem. Alex ile takım savunmasında bir kişi eksik kalınıyor. Diğer bir sorun da tek forvetli oyun anlayışı. Gökhan Ünal, Semih, Guiza, veya yeni transfer kim olursa fark etmeyecek; bu sistemde tek forvet büyük sıkıntı çeker. Maç boyu Gökhan Ünal, Servet ve Gökhan Zan ile boğuştu durdu. Alex' ten de yeterli destek gelmeyince, ileride kaybolup gitti. FB' nin diğer bir önemli sorunu ise sağ kanat oldu. Bekir savunmada iyi ama ofansta aksayan isimdi. Deivid ve Kazım' ın ise varlık gösteremediklerini gördük. Kumaşları kötü oyuncular ve kesinlikle Fenerbahçe' ye yedek olarak dahi yakışmıyorlar. Dia' nın transferi bu anlamda önemli.

Fenerbahçe' de Özer, Topuz, Dia, Gökhan Gönül, Lugano ve Emre' nin takıma katılması ile mücadele gücü ve hız artacaktır. Ancak halen yedek kulübesi yetersiz gözüküyor. İlk etapta Deivid, Selçuk, Guiza ve Önder' in takasta kullanılması düşünülmeli. Bu oyuncuların yerine 4 adet genç ve mücadeleci oyuncuyu kadroya acilen katmak gerekiyor.

Derbinin en güzel anı Santos' un golü oldu. Futbol vasatı geçemedi. Fenerbahçe' nin 10 kişi kalması daha baskılı ve hücuma dönük bir FB izlemeye engel oldu. Sonuçta gördük ki Galatasaray da, Fenerbahçe' de hazır değiller. Avrupa maçları kapıda ancak her iki takım da şu an form tutmaktan uzaklar. Rijkaard ve Kocaman için ciddi sorunlar olduğunu düşünüyorum. Almaları gereken çok yol var.

18 Temmuz 2010 Pazar

Aykut Kocaman neden başarılı olamayacak?



Aykut Kocaman neden başarılı olamaz?

1) Futbolcular olası başarısızlıklarda faturanın kendilerine değil hocaya kesileceğini biliyorlar. Bu bir gelenek haline geldi. Başkan kendilerine soyunma odalarında ne kadar bağırsa da, ne kadar hakaret etse de sonuçta kalıcı olduklarını biliyorlar.

2) Aziz Yıldıvım Fenerbahçe' de Başkanlık yaptığı sürece futbola karışmaya devam edecek. Tüm yetkiler Aykut Hoca' da falan değil. Bu sadece görüntü.

3) Alex ve Brezilya çetesi (santos hariç) takımda olduğu sürece sahadaki takımın direnci, mücadele gücü ve ruhu olmayacak. Başkan kaldığı sürece de Alex kalacak ve ilk 11 oynayacak.

4) Kadronun kalibresi bu. Yani kadro son derece yetersiz. Fenerbahçe kadrosu 2005-2006 sezonundaki kadro ile maç yapsa 5-0 kaybeder. Appiah' lı, Anelka' lı, Nobre' li, Tuncay' lı, Aurelio' lu bir Fenerbahçe' den bu hale gelindi. Bunun sorumlusunun kim olduğunu yazmaktan yoruldum!

5) Maç yorumlarını okuyorum, taraftar yine Aykut' a yüklenmiş. Eee imamı Aziz Yıldırım olan bir cemaatin başka nasıl bir tavrı olabilirdi ki? Aykut Hoca nasıl oyuna geldi ve bu görevi kabul etti şaşıyorum. Taraftar, halen doğru dürüst transfer yapamamış olan ve yapamayacak olan YÖNETİMİ protesto edeceğine, Aykut Hocaya yükleniyor.

6) Yönetimin önceliği futbol değil. Bir kısım taraftar bunu fark etti. Transferde başarısız olundu. Daha vakit olması önemli değil, sezon hazırlıklarına takımla katılmayan transferden verim alınamaz. Artık öyle kolay kombine satılmayacak. Bu gidişle çapsız futbolcular derbiler hariç sürekli yarı dolu (Azizseverler) tribünlere oynayacak. Bu da onların zaten düşük olan motivasyon ve özgüvenlerini iyice düşürecek.

7) Aykut olası başarısızlıkta arkasında kimsenin durmayacağını biliyor. Bu üzerinde stres yaratıyor. Ancak yine de bu kumarı oynamak istedi.

8) Kulüpte fiilen disiplin sağlanamıyor. Yönetimde herkes kendi işi gücüyle ilgileniyor. Kulüp sahipsiz. Aziz Yıldırım son senesi olduğunu bildiğinden futbola yatırım yapmıyor. Tesis yaparak olası tepkileri dindirebileceğini düşünüyor. Gerçekten de şu kapalı spor salonu projesini erken tamalar ise, bir grup taraftar FB on sene şampiyon olmasa bile Başkan' a destek olmaya devam edecek. Bunu bildiğinden bu kadar rahat hareket ediyor. Ancak bu rahatlık ve disiplinsizlik futbol takımına iyi gelmiyor.

9) Sakatlık belası bu sene de sürüyor. Demek ki futbolcuların adeleleri problemli. Bu iyi antrenman yapmamak veya düzensiz hayattan kaynaklanıyor. Geçen senelerin yarattığı harabiyeti bu sene telafi etmek kolay olmayacak. Cristian, Guiza, Deivid, Gökhan, Özer, Semih, Alex gibi narin futbolcuların bu sezon da sıklıkla sakatlanmaları muhtemeldir.

10) Kadroya ilk 11 e direkt girebilecek 6 savaşçı gerekiyor. Aksi halde bu takımı önüne gelen sahada öper. Aykut Kocaman ne yaparsa yapsın, hangi taktiği verirse versin futbol artık çoğunlukla fizik işi.

İşte bu nedenlerle Aykut başarılı olamaz. Daha sezon başı dur bakalım diyenler, futbolcu kalitemiz iyi hoca oynatamıyor görüşünde olanlar, FB' nin son 12 senesinden memnun kalanlar ve bu gerçekleri moral bozucu safsatalar olarak görenler için diyecek sözümüz yok. Hak ettiğinizi bulmaya devam edeceksiniz.

AZ maçı neyin habercisi?



Fenerbahçe ilk maçını Hollanda futbolunun kalbur üstü ekiplerinden AZ Alkmaar' a karşı oynadı. Gökhan, Özer, Lugano, Alex gibi asları olmadan çıktı sahaya. Maçın 2-0 kaybedilmesi elbette önemli değil. Hem eksik bir kadro ile çıkılması, hem bunun sezonun ilk hazırlık maçı oluşu hem de maçın ciddiye alınmaması bunda etkili oldu. Ancak bir konu var ki, bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi çok kritik. Fenerbahçe' nin mevcut kadro yapısı yetersiz. Eksikler olmasaydı bile FB AZ' yi zar zor yenebilirdi.


Şimdi Başkan şakşakcısı bazı zevatın kadro süper yazılarını okuyoruz her sezon olduğu gibi. Futbolu bildiğini iddia eden bu şahsiyetler kadronun geçen sene de, ondan önceki sene de ve hatta Zico' nun son senesinde de yeterli olduğunu iddia ediyordu. Sorun hep hocalardaydı. Öyle ya bu hocaları getiren BAŞKAN iyi, FUTBOLCULAR süper, ama hocalar dandik! Hayatında İspanya, İngiltere lig maçı izlememiş, oralardaki futbolcu kalitesinden bihaber bu kişiler Guiza' ya iyi futbolcu, Deivid' e faydalı, Özer' e dünya starı diyebiliyorlar! Ne yazık ki bu futbol cahili kişilerle aynı takımı tutmak zorundayız. Bu kişiler şakşakcılık ve umut tacirliği ile prim toplarken, biz gerçekleri söyleyenler dokuz köyden kovulmak isteniyoruz!

Aynı senaryolar, aynı mantalite, aynı pilav tekrar ısıtılıyor ve Fenerbahçe taraftarının önüne koyuluyor. İşte tarih 15 Temmuz ve hala dişe dokunur, FB' nin eksiklerini giderir isimler kadroya katılamadı. Bu saatten sonra da olur mu bilmem! Ama şunu biliyorum BAŞKAN her sene olduğu gibi çıkıp transfer zor iş, futbolcu almak kolay değil diyecek. İnsaf be başkan, senin kovduğun Kutlualp' ler, Saran' lar, Kıyat' lar değil miydi transferleri çatır çatır vaktinde bitirip bizlere dünya yıldızlarını izleten. Madem, kendin transfer yapmakta zorlanıyorsun, madem yabancı dil bilmeyen yöneticilerin de bu işten anlamıyor, neden bu işi bilenlere bırakmıyorsun. Ayıp ayıp, bu taraftarı daha fazla oyalama! Beşiktaş dünya yıldızlarını kadrosuna bir bir katarken sen senelerdir bu taraftara Guiza, Josico, Maldonado, Deivid, Baroni izletiyorsun! Her sene bu teraneyi de yedirmeyi başarıyorsun.

Ama bu sene bir fark var. Bu sene taraftar gruplarının bazıları BAŞKAN' ın oyunlarına uyanmış durumda ve tribünlerden çekilme kararı alıyorlar. Camianın başta eski BAŞKANLARI olmak üzere pek çok önde gelen ismi artık doğrudan BAŞKAN' ı eleştirmeye başladılar. Seslerini yükseltmeye başladılar. Taraftarın büyük çoğunluğu hala gözleri kapalı, BAŞKAN' dan ümitli ve hala safça beklentiler içinde olsa da, bir grup taraftarın gözleri açılmaya başladı. Bu sene öyle kolay kombine satamayacaksınız. Şık formalar, janjanlı ayakkabılar içinde taraftar Deivid' i, Selçuk' u veya Guiza' yı görmek istemiyor! Bunu anlasanız iyi olur. Ha anlamazsanız sezon sonunda diken üstünde oturduğunuz bu koltukları altınızdan çeker alırlar. Aldığımız son duyumlara göre camia içinde ciddi bir muhalefet potansiyeli oluşmaya başladı. Bizden söylemesi...

Gelelim olayın teknik boyutuna; Fenerbahçe' de bir önceki yazımızda belirttiğimiz gibi acil 6 transfer gerekiyor. Bunlar stoper, ön libero, sağ açık, forvet (2) ve bir sağ bek. Bu transferler yapılmadığı takdirde ligde 2. lik, Avrupa' da gruplara kalabilmek büyük başarı olarak kabul edilebilir.

Son 3 sezondur tüm blog yazılarımda devamlı surette kadroları eleştirip durdum. Bu kadroları yapan Yöneticileri eleştirip durdum. Anladım ki, Fenerbahçe taraftarı uyanmadan yönetim asla zihniyetini değiştirmeyecek. Bu satırları yazmamızın üzerinden birkaç gün geçtiğinde belki yeni 1-2 göz boyama transferi olacak. Taraftara forma satmak, bilet satmak için yapılmış bir iki parlak ama içi boş balon transfer gerçekleşmiş olacak. Ancak asıl yapılması gereken asla yapılmayacak. Revizyona gidilmeyecek. Tesisleşmeye para ayrılırken, iyi futbolcuya ayrılmayacak. Bu sakat zihniyet sürüp gidecek. Şimdi voleybolda, basketbolda dünya yıldızları bir bir transfer edilirken, futbolda bu kadar basiretsiz olunması neyle izah edilebilir? Cevap basit: yönetici ve zihniyet farkı. İşte Mehmet Ali Aydınlar ve işte başarı!

İddia ediyoruz, Başkan sezon sonu olası bir başarısızlıkta Aykut Hoca' yı harcayacak. Ben tüm yetkileri ona verdim, o başaramadı diyecek. Taraftar da kuzu kuzu bunu yiyeyecek. Gerçekten çok üzücü. Aykut Kocaman gibi beyefendi ve kaliteli bir insan harcanmış olacak.

Her sene başında bu sene çok güzel olacak diye umutlanan, futbolcusunun her sezon patlama yapacağı hayali ile yaşayan, cefalı, sabırlı ancak saf taraftarımıza sevgiler, saygılar sunuyorum. Umarım bu sezon da ben yanılıırım. Umarım bu sezon da ben haksız çıkarım. Haklı çıkmaktan yoruldum çünkü.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Aykut Kocaman' ın Fenerbahçesi


Aykut Hoca Fenerbahçe’ nin alışılagelen sistemini (4-2-3-1) değiştirmeyip, aynı sistemle devam edeceğini, ancak çok daha hızlı, agresif ve baskılı bir oyun sergileyeceklerini söylüyor. Yani ön liberolardan bir tanesini orta sahaya alarak, 4-1-4-1 tarzı bir oyun sistemini tercih edebileceğini ifade ediyor. Bu durumda, mevcut FB kadrosuna bakarsak;

Kalede Volkan; defansta Gökhan, Lugaono, Bilica, Santos; orta sahada ön libero Cristian (Selçuk), orta dörtlüde stoch, emre, mehmet topuz, kazım (özer), ileride de semih (göhkan ünal) ile sahaya çıkacaktir. (4-1-4-1). Geleneksel 4-2-3-1 de ise Emre’ yi ön libero Cristian’ ın yanına çekecektir.

Gelelim transfere. FB Stoch ve Caner dışında bir transfer yapamadı. FB’ nin hali hazırda 8 yabancısı var: Guiza, Deivid, Bilica, Alex, Santos, Cristian, Stoch ve Lugano. Yani sadece 2 yabancı transferi yapilabiliyor. Sağ kanada ve forvete 2 takviye yapılacağı söyleniyor. Yani toplam 10 yabancılı bir FB izleyeceğiz. Alex, Guiza, Deivid, Bilica gibi oyunculara dünya piyasasında alıcı bulmak zor. Bu tür oyuncuları satmak için ancak Aziz Yıldırım gibi futboldan anlamayan bir alıcı bulmanız gerek. Bu durumda bu oyuncular büyük ihtimalle elde kaldılar. Kalmaları önemli değil ama bu oyunculardan Deivid, Guiza, Bilica ve Alex Aykut Kocaman’ ın sistemine hiç uymayan adamlar. Hepsi yavaş, hepsinin kendi mevkisinde yaşamsal zafiyetleri var. Mesela Deivid kanat adamı ama yavaş. Guiza santrafor ama gol becerisi sıfır. Alex rakip defansa hiç baskı yapamıyor ve son derece ağır. Bilica stoper ama topu değil, rakibi dövüyor. Çok savruk.

Aykut Kocaman’ ın futbol felsefesine uygun olan adamlar ise Stoch, Gökhan Ünal, Emre, Özer ve Mehmet Topuz. Bunların dışında Santos, Gökhan, Cristian, Semih, Kazım ve Lugano Kocaman’ ın sisteminde sırıtmazlar. Ancak bu oyuncuların dışında kadro yapısı itibariyle Aykut Kocaman’ ın sistemini kaldırabilecek oyuncu yok.

Peki Guiza ve Deivid’ in mevkilerine (forvet ve sağ kanat) 2 transfer yapılınca sorun çözülecek mi? Bizce sorun çözülmeyecek. Neden mi?

1) Gökhan Gönül’ ün alternatifi yok. Sakın Önder ve Topuz demeyin, ikisi de bu mevkinin adamı değiller. Gökhan sakatlanırsa, FB bu bölgede inanılmaz aksar. Yerli bir sağ bek ile takviye şart.

2) Bilica kötü bir stoper. Ağır ve dengesiz. Böyle bir stoperle asla rakibe önde basamazsınız. Yani Aykut Hoca’ nın rakibe basan, agresif takımının en zayıf halkası Alex ile beraber Bilica olur. İlhan Eker kapalı kutu. FB’ ye Bekir’ den daha fazla ne katacak merak ediyorum. FB’ nin acilen genç, kaliteli ve dünya çapında bir stopere ihtiyacı var.

3) Ön libero Emre sık sakatlanıyor. Cristian istikrarsız. Selçuk ise hücumda pek etkin değil, sık top kaybediyor. FB’ nin esas bu bölgeye bir takviye yapması yerinde olurdu. Yerli veya yabancı bu bölgeye bir kaliteli oyuncu alınması şart.

4) Frovete alınacak oyuncu kesinlikle güçlü ve yıpratıcı olmalı. Rakibe önde basmalı. Ganalı Gyan veya Kayserispor’ lu Makakula bence ideal oyuncular. Bu tür bir yabancı transferi şart. Ayrıca, deplasman ve derbiler göz önünde bulundurularak, Sercan transfer edilmeli. Gerekirse Semih veya Gökhan Ünal takasta kullanılabilir.

5) 6 + 2 + 2 de Deivid ve Guiza son iki olacaklar. Bunlar mutlaka gönderilip yerlerine 6 + 2 ye girebilecek kalitede 2 tane gelecek vaad eden genç yabancı alınmalı. Alınacak 2 kaliteli yabancıya (sağ kanat ve forvet) ek olarak, 2 genç yabancı (stoper ve ön libero) FB’ ye büyük katkı sağlar.

6) Ve Alex... Artık son 20-30 dk da oyuna alınması düşünülmeli. Dünya kupasında gördük ki Alex tarzı oyuncular artık hiç kalmamış. Evet Alex çok teknik ve oyun bilgisi üst düzey, ancak fiziksel olarak modern futbola yeterli değil. Maçların son 20 dakikasında rakibin yorulduğu anlarda oyuna girerse bir katkı sağlar.

Toplam 2 kariyerli yabancı (sağ kanat ve forvet), 2 genç ve yetenekli yabancı (stoper, ön libero), 2 de yerli (sağ bek, ön libero) alınması gerekiyor. Bu tablo karşımıza yaklaşık 50 milyon Euro’ luk bir bütçe çıkmasına neden oluyor. Reçete acı ama başarı için bu adımlar atılmalı. Türkiyede Selçukla, Deividle, Alexle ve Guiza ile ikinci olabilirsiniz, ancak böylesi bir kadro ile Avrupa’ da 2. ön eleme turunu bile geçmeniz mucize olur.

Bakalım Aykut Hoca bu yetersizlikleri fark edip, gereğini yapabilecek mi?

16 Mayıs 2010 Pazar

Fenerbahçeliler üzülmesin bugün Fenerbahçe kazandı!


Maç sonunda tüm Fenerbahçe camiası gibi üzüldüm, ama karaları bağlamadım. Neden derseniz, esasen bugün Fenerbahçe' nin kurtulduğu gündür. Fenerbahçe bugün sadece şampiyon olamamıştır, ama geleceğini kurtarmıştır. Geleceğini vizyonsuz bir Başkan' dan, poşet bir forvetten, top stop etmeyi dahi beceremeyen Brezilyalılardan, mantıksal reflekslerini kaybetmiş bir Hocadan, 6 senedir doğru düzgün transfer yapamayan bir yönetimden, herşeyden önemlisi bu saydıklarımı HEP DESTEK TAM DESTEK diyerek, yanlış da yapsalar alkışlayan ŞAKŞAKCI zihniyetten kurtulmuştur.

Ey Fenerli; bugün surat asma değil, sevinme günüdür. FB nihayetinde sadece bir şampiyonluk kaybetmiştir, ama geleceğini çapsızlardan, vizyonsuzlardan, uğursuzlardan kurtarma yolunda büyük bir adım atmıştır. Bunu SANA RAĞMEN yapacaktır. Neden mi sana rağmen diyorum?

Ey Fenerli; bugün hiç üzülme. Bugünkü mutsuzluğu sen hak ettin! Bu Başkanı, bu yönetimi baş tacı eden sensin. Sakın şöyle stad yaptılar, böyle tesis yaptılar, hizmetleri büyük, amatör branşlarda şöyle başarılıyız diyerek kendini kandırma! Bu zihniyet seni 12- 13 senedir kandırıyor. 10 milyon Euro' ya Topuz' u, 5 milyona Özer' i, 17 milyon Euro' ya Guiza' yı sana izleten kişilere tepki göstermedin. 13 senede 4 şampiyonluğa, iki tesise tav oldun.

Ey Fenerli; kurumsallaşma diye diye sportif başarısızlığı gelenek haline getiren bir adamı avuçların patlarcasına alkışladın. 35 ' lik bitik Carlos' un, poşet forvet Guiza' nın, Deivid' in formalarını almadın mı? Kötü de oynasalar alkışlamadın mı? Sen 3 maç oynayıp, 20 maç yatan Alex' e sahip çıkmadın mı?

İŞİ SON MAÇA BIRAKAN FUTBOLCULARA SEZON BOYU DESTEK VERMEDİN Mİ? Bu ülkenin en iyi forveti SEMİH kulübede Aziz ve Daum tarafından çürütülürken, buna GÖZ YUMMADIN MI?

Daha neler neler yazılabilir ama gerek yok. Sezon başından beri yazdık zaten. İsteyen yazıları okur ve sezon başından beri ne demek istemişiz görür.

Bu sezonun hikayesi şu: Böyle başa böyle takke. Takke düştü kel gözüktü!

Ey Fenerli; tüm bunlara rağmen seni tebrik ediyorum. HATA YAPTIN; bu başkana ve hocaya, yetersiz futbolculara sahip çıktın. Ama YÜREKLİ bir taraftar olduğunu gösterdin. VEFALI olduğunu gösterdin. KAFANI DEVE kuşu gibi kuma gömerek gerçeklerden kaçma huyun da olmasa, biraz da futboldan anlasan; DÜNYANIN EN ESASLI TARAFTARI olacaksın.

Ey Fenerli; şampiyonluğu neden ikidir son maçta kaçırıyoruz diye düşün biraz. Düşün ki, artık kafanı o kumdan çıkar. Hak ettiğin başarıları sana veremeyecek kadar vizyonsuz kişilerden artık MEDET umma! Sana tesis yapacağım diyene, 3 sene üst üste şampiyon yapacağım vaatlerine kanma! Biraz soru sormayı, muhalefet yapmayı, sorgulamayı öğren.

Bursaspor' a ve Tranzonspor' a tebrikler. Bu sezonun gerçek kahramanı oldular.

Son söz de son 6 SENEDİR kıyasıya eleştirdiğim AZİZ YILDIRIM beyefendiye... Sözünü tutamadın. Onurlu davran ve İSTİFA ET. Sana yakışanı yap ki, sana yakışmayacak bir şekilde yollanma bu kulüpten! Zaten inat edip de koltuğa yapışacak bir halin de kalmadı. Onurlu ve şanlı FB kongre üyeleri ilk genel kurulda gerekeni yapacaklardır.

Bugün FB aslında kazanmıştır...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Kupayı Hak Eden Kazandı


Maç sonrası pek çok yorum yapıldı. Hemen herkes kupanın kaybından Daum' u sorumlu tutmuş. Bu görüşlere büyük ölçüde katılıyorum, ama bir gerçek var ki gözden kaçmamalı; bugün daha çok pozisyona giren, daha çok isteyen, daha iyi organize olan yani hak eden kazandı..

Trabzon neden kazandı?


Fenerbahçe' den daha fazla koştu, daha istekliydi, daha motiveydi, hocası doğru taktikle sahaya çıkarmıştı, rakibi iyi analiz etmişti, daha az pas hatası yaptı, daha çok şut çekti, vs.vs.. İstatistikler orada, daha fazla söze gerek yok.


Fenerbahçe neden kaybetti?


Bu soruya verilecek 3 cevap var:


1) Sezon başından beri yazdığımız gibi; ileride top tutamayan,rakip eksiltemeyen, takımını ileride tutamayan, rakip ceza alanı içinde dahi giremeyen "poşet forvet" GUİZA israr edilmesi. Daum' un inadı ile Başkan' ın Guiza' yı satma hesapları bugün FB' nin kaybetmesine neden oldu. FB her maç 1 kişi eksik oynuyor. Daha da kötüsü, ileri atılan her top rakibe geçiyor. Bu mantıksızlığa ve bu şuursuzluğa devam edilmesi herkesi hayretler içinde bırakıyor.


2) Özer, Bilica, Emre ' nin inanılmaz düşüşü. Bu üçlü son haftalardakinin akisne bu maçta kendilerinden beklenmeyecek bir performans sergilediler. Özellikle Bilica' nın sıklıkla Umut' u kaçırması sonuca etki etti.


3) FB' li futbolcuların maça konsantre olamaması. Daum' un futbolcularına yeterli motivasyonu sağlamamış olması.


Pek çok yorumcunun aksine Daum' un Emre' yi çıkartmasının büyük hata olmadığını düşünüyorum. FB' nin en iyi futbolcusu olan Emre, belki de FB' deki en kötü maçlarından birisini çıkartıyordu. Ayrıca Deivid gibi top yapabilen, takımı ileri çıkartabilecek bir oyuncuyu denemek hata değldi.


1-0 dan sonra Guiza- Semih değişikliği yapılabilse, hem Alex, hem de takım rahatlayacaktı. Belki de FB rakip sahaya oyunu yıkabilecekti.


3 finalden biri bitti. Kaldı 2. FB bugün daha iyi bir takıma değil, daha çok isteyen bir takıma yenildi. Trabzonspor' u kutlarım.


Hemen akla şu soru gelecek: Bu moral bozukluğu ile lig şampiyonluğu da kaçar mı?


FB' nin Ankaradan 3 puanla döneceğine eminim. Ancak son Trabzonspor maçı için çekincelerim var. Bu son maçta bildiğimiz bir Daum klasiği yaşanabilir. Ancak FB iki maçını alıp şampiyon olsa bile bu sezon taraftarını mutlu etmeyi başaramadı. Hep strese soktu. Son 6-7 hafta hariç hep kahretti. Kupada yine kahretti. Devamlı söylediğim gibi, küçükten büyüğe gidersek; ne Guiza FB' nin forveti, ne Daum FB' nin hocası ne de Aziz Yıldırım sportif başarı sağlayabilecek bir başkan. Bana kızacaklar olacaktır, ama bu "üçü bir aradadan" kurtulmadan, FB taraftarı mutlu olamaz!

Mutluluktan kastım şampiyonluk değildir. Rahmetli İslam Abi' nin dediği gibi; "FB' nin büyüklüğü şampiyonlukla ölçülemez, bu büyüklük başka bir büyüklüktür". Ancak ne başkanı, ne hocası bunu kavramış gözükmüyor. Bu taraftara layık görülen hoca ve forvet bunlar... Şampiyon olamasan da, kupayı alamasan da bari doğru üzgün futbolcular seyrettir. Yazık ki ne yazık.

Adam gibi bir hoca ve doğru düzgün 1-2 transfer ile bu takım UEFA' yı bile zorlayabilecekken, şimdi Bursaspor ile şampiyonluk için çekişiyor. Ama başkan şöyle iyi, böyle kral diyenlere bir lafım olacak; 27 yıldır görmediğiniz kupanın son 12-13 senesi bu BAŞKAN ile geçti.


Bu sene de geçti, haydi önümüze bakalım.

Taraftarın maç henüz 1-0 iken, sahada hiçbir varlık gösteremeyen Guiza' ya yoğun tezahurat yapması bana şunu gösterdi: Semih ve Gökhan gibi iki yetenekli evladımız kulübede çürürken tepki göstermeyen bu zihniyet, Guiza gibi bir futbolcuya her maç her türlü desteği vererek bu tür başarısızlıkları sonuna kadar hak ediyor. Ne zaman ki taraftar bilinçlenir, taraftarlığın sadece bağırıp çağırmak değil yeri geldiğinde doğrular adına muhalefet etmek olduğunu öğrenir, o zaman bu kulübün kaderi değişir!

Evet, hak edenler HAK ETTİĞİNİ aldı diyebiliriz.

30 Nisan 2010 Cuma

Fenerbahçe ligdeki en kritik maçını kazandı

Fenerbahçe belki de bu sezonki en önemli karşılaşmasında, kader maçında Kasımpaşaspor' u yenerek şampiyonluğun en önemli adayı haline geldi. Kasımpaşaspor Fenerbahçe' ye ters gelen bir ekip olmasına rağmen, maç boyu direnç gösteremedi. Ligin flaş ekiplerinden Kasımpaşa' nın tecrübeli hocası Yılmaz Vural, Fenerbahçe karşısında yine ofansif bir taktikle sahaya çıkmayı tercih etti. Bu taktik anlayış Fenerbahçe' nin ve Daum' un ekmeğine yağ sürdü.
Aslında maçın skoruna baktığımızda bu maçın 3, 4 farkla bitmesi gerekirdi. Fenerbahçe' de defans ve orta saha yine her zamanki gibi formda, forvet hattı ise yine her zamanki gibi uyumsuzdu. Guiza yine müsait pozisyonları gole çeviremezken, takımın hücümda tüm topları gereksiz yere Guiza ile buluşturmak istemesi, maçın çok daha erken kopmasını engelledi. Guiza ile ilgili çok yazdık çizdik. Semih veya Gökhan Ünal ile başlanmış olsa, bu Fenerbahçe daha ilk yarı iki ya da üç farkı yapar ve taraftarına rahat bir maç izleme şansı verirdi.
Daum' un israrla Guiza' yı oynatması için iki sebep var.
1) Başkan' ın israrı. Neden? Çünkü başkan Guiza' yı iyi bir fiyata satmak istiyor. Bu sebeple dünya kupasına Guiza' yı hazır göndermek istiyor. Kenarda oturan Guiza' nın milli takımda da forma giremeyeceğini düşündüğünden, oynaması yönünde direktif veriyor. Forvet transferini bilmeyen, beceremeyen Yıldırım, bu büyük transfer hatasını Guiza' yı satarak telafi etmek istiyor.
2) Başkan' ın Semih' e olan kırgınlığı. Semih ile Başkan arasındaki soğukluk, Daum' un Semih' i harcamasına neden oluyor.
Maçta FB, defansif açıdan rakibe pozisyon vermeden, biraz zorlansa da, goller kaçırsa da galip gelmeyi bildi. Fenerbahçe' li futbolcular şampiyonluğun havasına girmişler. Son derece mücadeleci ve agresif oynadılar. Fenerbahçe bu maçları ciddiye aldıkça, rakibinden fazla koştukça, fazla istedikçe kaybetmez. 7 maçtır gol yemeyen bir takım için daha fazla birşey söylemeye gerek yok. Tebrikler.
Bu akşam GS- Bursaspor maçı ligin en kritik 2. 90 dakikası olacak. Üç sonuçta öyle ya da böyle FB' ye yarıyor. Ancak elbette tercih bir beraberlik. İkinci en iyi sonuç ise bir GS galibiyeti olacaktır. Lige müthiş heyecan dalgası devam ediyor.

20 Nisan 2010 Salı

Fenerbahçe şampiyon olur

Derbi maç öncesi yaptığım değerlendirmede, maçın gollü beraberlik veya iki farklı Fenerbahçe galibiyeti ile tamamlanacağını öngörmüştüm. Guiza ve Alex ikilisi ilk yarıda yakaladıkları %100 lük pozisyonlardan birini gol yapsa veya Bobo penaltıyı atsa bu kehanetim büyük ölçüde gerçekleşecekti. Maçın iki iyi savunma takımı arasında olacağını ve zorlu geçeceğini herkes biliyordu. Ancak Denizli' nin bu denli büyük taktik hatalar yapacağını kimse beklemiyordu.

Öncelikle zaten iyi bir takım savunmasına sahip olan Fenerbahçe' ye karşı top becerisi olmayan, defansif 7 oyuncu ile başlamak, ben buraya galibiyet için gelmedim mesajı idi. Üstüne üstük Fenerbahçe maçlarında defansın kabusu olan hızlı Holosko' nun ilk 11 de yer almaması, bu tür defansif ve kontra atağa dayalı futbol oynama amacındaki bir takım adına büyük bir hata oldu.


İlk yarıda resmen Fenerbahçe' nin maçı sürklase ettiğini gördük. Tek kale oynayan Fenerbahçe neredeyse %65' lere yakın bir topla oynama oranı yakaladı. Tek santrafor Bobo' nun topu almak için geriye kadar 20-30 metre gelmesi, maçın gidişatını da ortaya koyuyordu. İlk yarıda Ernst ve Fink ile İbrahim Üzülmez sahada yoktular. Fenerbahçe' de ise Gökhan Gönül ve Topuz sağı, Santos ve Özer solu adeta konrol altına aldılar. Emre- Selçuk ikilisinin de Fink ve Ernst' e üstünlük sağlaması ile Beşiktaş, üç pas üst üste yapamaz hale geldi. Bütün bunların yanı sıra Alex' in form düzeyinin giderek artıyor olması da BJK adına büyük talhsizlik oldu. Alex FB' ye ilk geldiği sezon gibi oynayınca, Fenerbahçe hücumda fazla zorlanmadı. Guiza ve Alex' in kaçırdıkları goller olmasa, FB' nin ilk yarı 3-0 ile tamamlaması içten bile değildi.


İkinci yarıda Denizli' nin hamlesi ile orta alanda güçlenen BJK, FB' yi kendi sahasına hapsetti. Bunda en büyük hata Daum' undu. Daum, un ilk 11' de Semih yerine Guiza israrı Fenerbahçe' yi çok zorluyor. Guiza hayranı! taraftarların ve Daum' un şunu artık görmesi gerekiyor; Guiza ile FB ileride top tutamıyor. Çok güçsüz ve son derece savruk bir oyuncu. Tüm bunların yanı sıra birde o kadar net goller kaçırıyor ki, takımının moralini bozuyor. Ne takım ne de Alex onun golcü özelliklerine güvenmiyor. Oysa Semih oynasa, ileride top tutan, rakibi baskılayan ve hava toplarını alabilecek bir slahınız olacak. Semih' e gerçekten yazık oluyor. Ancak bu haksızlığa önce Başkan, sonra da güzide FB taraftarı çanak tutuyor. Guiza' ya sevgi gösterdikçe, onu ilk 11' deki varlığını kabullendikçe, ondan çok daha iyi futbolcu olan ve kendi evladımız Semih'i kaybediyoruz. Bizden tekrar söylemesi.


Maçta hakem önemli bazı pozsiyon hataları yaptı. Her iki takım adına birer penaltıyı es geçti. Her iki takımdan bazı oyunculara kart göstermesi gerekirken göstermedi. Düzgün bir yönetim ile çok daha keyifli bir maç izleyebilirdik.


Peki şimdi ne olacak? Sene başındaki şampiyonluk favorim olan BJK, şampiyonluk potasından çıktı. GS- Bursaspor maçı ligin kırılma noktası olacak. Bu maçtan çıkacak 3 sonuçta Fenerbahçe' ye yarıyor. Kasımpaşa maçından alınacak bir 3 puan ile şampiyon Fenerbahçe olacaktır tahminindeyim.

16 Nisan 2010 Cuma

Fenerbahçe Beşiktaş Maçı Ne Olur?


Tümünü YaslaAdetimdir, her Fenerbahçe Beşiktaş maçında iddialı bir tahminde bulunurum Bir kısmında fena çuvallarım, bir kısmında oldukça isabetli tahminlerde bulunmuş olurum. Örneğin ligin ilk yarısındaki maç için BJK hayatta kazanamaz demiştim, çuvalladım. Futbolun güzelliği ve heyecanı da burada zaten. Beklenmedik veya olasılık dışı şeylerin varlığı. Örnek, Selçuk' un Galatasaray' a attığı gol.
Maç öncesi yuvarlak yorumlar yapmak kolay. Zor olan köşeli yorum yapabilmek. Net fikir verebilmek. Zaten biz yazarların maç yorumları üç aşağı beş yukarı futbolseverler tarafından bilinen şeyler oluyor. Yazılarımızı okuyanlar, belki daha net bir şeyler söylenmesini bekliyorlar. Topun yuvarlak olduğu bir oyunda, daha köşeli yorumlar bekliyorlar. İşte size köşeli bir yorum.

Bu maçta iki adet sonuç bekliyorum. Ya maç gollü berabere biter (1-1, 2-2), ya da Fenerbahçe 2 farklı kazanır.

Neden mi beraberlik? Çünkü her iki takım da savunmayı iyi yapıyor. Biri ligin en az gol yiyen takımı, diğeri son 4-5 maçta neredeyse gol yememiş, rakiplere pozisyon vermemiş bir takım (kupada yedi). Görünen köy kılavuz istemez. Defanslar iyi, orta sahalarda ise Emre- Selçuk ve Ernst- Fink dengesi mevcut. Sonucu belirleyecek oyuncuları da kilitledin mi, al sana beraberlik.

Yalnız bu beraberliğin pek de golsüz olmayacağı kanaatindeyim. Nedeni şu; her iki taraf da iyi duran top kullanıyor, iyi kontra atak yapıyor. Yalnız bu senaryonun ön koşulu FB' de Gökhan Gönül' ün, BJK' de ise Tello, Ernst ve İbrahim Toraman' ın sahada olması.

Gelelim FB' nin iki farklı kazanacağı tahmine. 2-0 veya 3-1 muhtemel skorlar olabilir. Bu tahminde saha ve seyirci faktörü ile yabancıların bu maça özel konsantrasyon ile çıkacaklarını düşünmem etkili oldu. Gerçekten de FB, geçen sezonun kupa finali ve ilk yarısındaki maçların intikamı için de oynayacaktır. Yönetimin bu konuda özel bir motivasyon vereceğini görmemek imkansız.

FB maçın ilk 30 dakikası içinde sağlam bir baskı kurup, karşı tarafın presini ayağa paslarla kırarark bir gol bulursa, ikinci ve üçüncüyü bulmakta zorlanmaz. Kimse BJK' nin 2-0 gerien gelip 3-2 aldığı Eskişehir maçını örnek vermesin, karşıdaki takım FB. Bu senaryoda tek bir ön koşul var; durumları kritik olan İbrahim Toraman ve Tello' nun forma giymemesi. Diğerleri forma giyse de fark etmez.

Her iki takımdaki sakat oyuncular, taktikler, stratejiler, saha koşulları ve hakem faktörü; bunların hepsi tabi ki önemli ama daha da önemli olan saha içi arzu ve liderlik olacak. Bu konuda FB' yi kendi saha ve seyircisi önünde bir adım önde görüyorum. Önce gollü beraberlik, sonra 2 farklı FB galibiyetini tahmin ediyorum.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Fenerbahçe Kayserispor maç analizi


Ligde kritik dönemece girilirken FB, fikstür avantajını iyi kullanmaya devam ediyor. Kendi sahasındaki Trabzonspor ve Beşiktaş maçları hariç zorlu bir maçı kalmayan, hep orta sıralardaki iddiasız takımlar ile karşılaşacak olan FB, bunlardan biri olan Kayserispor' u, sezonun en organize ve istekli futbollarından birisini oynarayak geçmeyi başardı. Esasen son derece genç ve istekli bir rakibe karşı oynayan FB, gerek istek, gerek güç, gerekse de dayanıklılık olarak rakibinin üzerine çıkmayı başararak 3 puanı aldı.

Kayserispor, orta sıralarda, herhangi bir amaç ve iddiası bulunmayan bir takım için beklenecek vasat bir futbol sergiledi. Ancak saha içindeki sertlik düzeyi, Kayserispor' lu futbolcuların maçın başından sonuna dek gereksiz fauller yapmaları bu takıma yakışmadı. Elbette bu faullerin amacı FB' yi sindirmek ve durdurmaktı, ancak hakemin bu sertliğe prim vermemesi gerekirdi.

FB adına en büyük şans hafta içi tek antrenmana katılabilen Guiza' nın sakatlığının nüksetmesi idi. Kendisine acil şifalar dilemekle birlikte, FB' nin yüksek menfaatleri açısından Guiza' nın oynamaması büyük önem taşıyor. Gökhan Ünal, hem akıllı oyunu hem de attığı akıl dolu gol ile FB' nin ilk santraforu olması gerektiğini ortaya koydu. Belki süper bir futbol oynamadı ama Guiza' dan çok daha faydalı bir oyuncu. Daum' a kalsa, Guiza 90 dakikayı tamamlayacaktı ve belki de yine saç baş yolduracaktı.

FB' li futbolcular geç de olsa şunu anlamışlar; Turkcell Super Lig' de maç kazanmak için gol yemeyeceksin. Rakibe pozisyon vermeyeceksin. Kontra atağa maruz kalmayacaksın. İşte son birkaç haftadır yükselişe geçen FB' nin sırrı bu. Defansif oyunu iyi oynamak. Defansif organizasyonlarda hata yapmamak. İyi pozisyon almak ve rakibe sahanın her yerinde basmak. Bunları iyi yaptığınız zaman puan garanti, puanlar almak da yüksek olasılıklı oluyor.

Fenerbahçe, elindeki kadro yapısına göre en iyi taktikle oynuyor. Burada Daum' un hakkını vermek gerek. Ligin ikinci yarısında başlayan düşüşün sebeplerini iyi analiz etti ve çözüm üretti. Son haftalarda gelen başarılı sonuçlar ile de şampiyonluğa inanmaya başladı. Bu durum, futbolcuları da etkiledi ve onlar da inanmaya başladılar. Şimdi de aynı inancı taraftardan bekliyorlar. Tüm bunlara ve alınan başarılı sonuçlara rağmen, hala sezon başından beri ortaya koyduğum iddiaların arkasındayım;

1) Daum FB' nin beklentilerini karşılayacak bir hoca değildir.

2) Bu kadro, Türkiye' de idare etse de, Avrupa' da iş yapabilecek düzey ve kapasitede bir kadro değildir.

FB önümüzdeki haftayı maçsız geçecek ve 3 puanı havadan almış olacak. Maç yapmamak bence bir dezavantaj. Futbolcu maçla form tutar. Hele de takım yükselişe geçmişken bu bir haftalık ara pek de hayırlı gözükmüyor. Bu arayı çok çalışarak geçirmek ve motivasyonu asla kaybetmemek gerek. Burada Başkan ve Yönetime büyük görev düşüyor. Disiplin kaybını önlemeliler.