Fenerbahçe bu sezonki en kötü ve dağınık futbolunu oynadığı maçta üç puanı almayı bildi. Belki bir kader maçı değildi, ancak kendi saha ve seyircisi önünde alınacak bir beraberlik, özellikle çok kötü futbol sergilenmiş bir Sion maçı sonrası taraftarı üzecekti. Galibiyet bu nedenle önemli. Fenerbahçe kötü oynasa da kazanmayı, sonuca ulaşmayı başarıyor. Bu geçen seneden en önemli fark olarak dikkat çekiyor.31 Ağustos 2009 Pazartesi
Fenerbahçe Manisaspor Maç Analizi
Fenerbahçe bu sezonki en kötü ve dağınık futbolunu oynadığı maçta üç puanı almayı bildi. Belki bir kader maçı değildi, ancak kendi saha ve seyircisi önünde alınacak bir beraberlik, özellikle çok kötü futbol sergilenmiş bir Sion maçı sonrası taraftarı üzecekti. Galibiyet bu nedenle önemli. Fenerbahçe kötü oynasa da kazanmayı, sonuca ulaşmayı başarıyor. Bu geçen seneden en önemli fark olarak dikkat çekiyor.28 Ağustos 2009 Cuma
Takımlarımız Avrupa Ligi' nde Ne Yapar?
UEFA Avrupa Liginde ülkemizi temsil eden Fenerbahçe ve Galatasaray' ın rakipleri belli oldu. Fenerbahçe H Grubu'nda Romanya ekibi Steaua Bükreş, Hollanda temsilcisi Twente ve Moldova temsilcisi Sheriff Tiraspol ile eşleşirken, Galatasaray F Grubu' nda Yunanistan ekibi Panathinaikos, Romanya'nın Dinamo Bükreş ve Avusturya' nın Sturm Graz takımları ile eşleşti. İlk bakışta Galatasaray daha zorlu bir grupta gözüküyor. Ancak dün Şampiyonlar Ligi' nde Beşiktaş' ın eşleşmiş olduğu rakipler ile karşılaştırıldığında, her iki takımımızın da oldukça şanslı oldukları görülüyor. Takımlarımızın bir üst tura geçmeleri için gruplarında ilk iki sırada yer almaları gerekiyor. Elbette sahada oynanmadan kazanılmış bir başarı olamaz, ancak gözüken odur ki takımlarımız büyük bir sürpriz yaşanmaz ise birlikte bir üst tura yükselirler. Ancak burada grupları lider olarak tamamlamak büyük avantaj, çünkü diğer grupların ikincileri ile karşılaşıyorsunuz. Eğer grupta ikinci olursanız, diğer grupların birincileri ile eşleşiyorsunuz. Yani üst tura çıkmak kadar, grup içi sıralamanız da önem taşıyor.Yola Devam
Fenerbahçe bu akşam UEFA Avrupa Ligi play-off turu rövanşında FC Sion ile karşılaştı. Öncelikle şunu net bir şekilde ortaya koymak gerekiyor. Fenerbahçe taraftarı maça büyük beklentiler ile gelmişti. Ligde ve Avrupa' da son maçlarını iyi futbol oynayarak kazanmış, taraftarlarına keyif ve güven veren bir futbol sergileyen Fenerbahçe' den Kadıköy'de bir futbol şovu bekleniyordu. Esasen erken gelen gol de bu beklentiyi güçlendirmiş oldu. Ancak konuk ekibin maçtaki hırsı ve iyi futbol oynama arzusu Saraçoğlu' na gelen hemen herkesi şaşırttı. Belli ki turu geçtiğine inanan bir Fenerbahçe ve bunun aksini düşünen bir Sion vardı sahada. Önce beraberliği yakaldılar, sonra öne geçtiler. Soğuk duş gibi gelen ikinci Sion golünden tam 9 dakika sonra kazanılan penaltı Fenerbahçe' yi belki de olası bir futbol kazasından kurtarıyordu. İkinci yarı karşılıklı ataklar ve pozisyonlar olsa da, başka gol olmayınca maç berabere tamamladı ve futbol adına beklentiler karşılanmamış olsa da tur geldi. Fenerbahçe' yi takım olarak eleştirmek için erken olduğunu sürekli dile getiriyorum. Fenerbahçe' nin zamana ihtiyacı var. Önemli olan kayıpları en aza indirmek. Fenerbahçe bugün kadar bunu başardı ve bu noktaya kayıpsız geldi. Zaman Fenerbahçe' nin lehine işliyor. Bugün sahada taraftarlarını futbol olarak hayal kırıkılığına uğratan bir Fenerbahçe izledik. Buna ister Daum' un açıklaması gibi yorgunluk sebep oldu deyin, ister maçın ciddiye alınmaması, Fenerbahçe iyi futbol sergilemedi. Son 15- 20 dakikada kazanılan bazı net pozisyonlar gole çevrilmiş olup, maçı 4-2 kazanılsaydı bile bu görüşümüz değişmeyecekti. Görünen o ki Alex, Mehmet Topuz ve Deniz' in en kısa sürede sakatlıktan kurtulmaları, Özer' in hazır hale gelmesi gerekiyor. Kadro içinde rekabet düzeyi ve seçenekler artmadıkça, yorgunluk, sakatlık ve motivasyon düşüşleri gibi sorunlar yaşanabilir. Kadrodaki Brezilyalılar ile Kazım ve Guiza gibi bazı oyuncular, yapıları gereği bu tür motivasyon sorunlarını yaşama potansiyeli taşıyorlar. Daum' da zaten basın toplantısında bu sorunlara değindi ve özellikle de sakatlıkların nedenini araştırdıklarını belirtti. Milli maçlar nedeniyle verilecek aralar Fenerbahçe' ye ilaç gibi gelecektir.
25 Ağustos 2009 Salı
Diyarbakırspor Fenerbahçe Maç Analizi
Fenerbahçe tarihsel olarak en çok zorlandığı deplasmanlardan birine çıktı bu akşam. Yeni model Fenerbahçe' nin karşısında yine yeni model bir Diyarbakırspor vardı. Maç öncesi değerlendirmede maçın zor ve mücadele dolu geçeceğini tahmin etmiştim. Nitekim de öyle oldu. Erken gelen gol, Fenerbahçe' nin de maçı daha fazla ciddiye almasını sağladı. 24 Ağustos 2009 Pazartesi
Diyarbakır' da Puan Aslanın Ağzında
Daha önce toplamda 20 lig maçında karşı karşıya geldi iki ekip. Skor tabelasına 11 maçta FB' nin, 4 maçta da Diyarbakırspor' un galibiyeti yansımıştı. 5 maç ise berabere tamamlanmıştı. Diyarbakır' da oynanan maçlarda ise her iki tarafın dörder galibiyeti var. İki maç da berabere sonuçlanmış. Görülen o ki Diyarbakır, Fenerbahçe için zor bir deplasman. Hatırlarsanız şimdi Beşiktaş' ın başında olan Mustafa Denizli' nin Fenerbahçe' den ayrılmasına vesile olan da yine buradaki bir karşılaşma olmuştu. Şimdi taraflar 21. randevuda karşı karşıya geliyor. Ligin üçüncü haftasında oynananacak olan, stresi düşük, sıradan bir maç. Yani her iki taraf açısından da kader maçı değil. Ne yenilenin hocası değişecek, ne kazanan şampiyon olacak. Böyle bir atmosferde oynanacak.21 Ağustos 2009 Cuma
FC Sion- Fenerbahçe Maç Analizi
Çarşamba günkü maç öncesi değerlendirmemde FC Sion’ un Fenerbahçe için kayda değer bir rakip olmadığını belirtmiş, Fenerbahçe’ nin maçı biraz ciddiye alması halinde bir veya iki farkla galip geleceğini tahmin etmiştim. Fenerbahçe Sion takımını alması gerektiği kadar ciddiye alarak maçı koparmayı bildi. Maçtan önceki yazımda Semih, Kazım ve Emre’ yi maçın kritik adamları olarak belirlemiştim. Sanıyorum ki bu tahminimde de yanılmadım. Ne Sion, ne Fenerbahçe, ne de oynanan futbolun düzeyi Fenerbahçe taraftarını şaşırtmadı. Rahat geçmesi beklenen bir maçtı. Fenerbahçe bilinçli, sakin ve işini ciddiye alan bir futbol anlayışı ile haklı bir galibiyet aldı. Son paslarda ve vuruşlarda biraz becerikli olsalar, maç daha farklı da bitebilirdi. 1- Alternatif futbolcular Mehmet Topuz ve Özer’ in sakatlığı.
19 Ağustos 2009 Çarşamba
FC Sion Fenerbahçe Maçı Ne Olur?
18 Ağustos 2009 Salı
Alex' siz bir Fenerbahçe Üzerine Beyin Jimnastiği
Sivasspor maçının henüz başında sakatlanan Alex görünen o ki en az üç-dört hafta forma giyemeyecek. Sakatlığı ile ilgili detayları ilerleyen günlerde alacağız. Milli maçlar nedeniyle verilen aralar sonrası Alex’ in futbola eskisi gibi sağlam dönmesini ümit ediyoruz. Fenerbahçe açısından son derece önemli bir futbol ustası. Elbette, onun yokluğunda FB hücumda ciddi sorunlar yaşıyor. Onun FB hücumlarında ayaklarından çıkan toplar hedefe atılmış oklar gibi gol veya gol pozisyonlarına dönüşüyor. Onu izlemek keyifli, onunla birlikte oynamak keyifli. Öte yandan her güzelin bir kusuru vardır sözü gereği onun da bazı yetersizlikleri var. Oyuna defansif katkıları veya takım savunmasında yarattığı zafiyetler söz konusu. Gerçekten de Alex’ in olmadığı maçlarda FB toplu hücum presi yaparak rakibin rahat bir şekilde ve organize biçimde atağa kalkmasını engelliyor. Tekrar konuya dönersek, Alex’ li FB’ nin bu tür bir oyun anlayışı ile oynayabilmesi mümkün gözükmüyor. Ancak Alex’ in oynamadığı Sivasspor maçının özellikle 2. yarısına bakıldığında FB’ nin bu tür çağdaş bir takım savunmasını uyguladığını gördük. Takım biraz zorlandı ama en zayıf halka olan Kazım ve Deivid dahi gayretliydiler. Alex’ in oynadığı maçlarda ise rakip takımlar hücum oyuncularının presi ile karşılaşmadıklarından, kendi yarı alanlarını rahat geçiyorlar. FB toplu hücum presi 1 kişi eksik yaptığından, presten verim alınmıyor. Bu sebeple FB rakip takımları kendi sahasında karşılıyor. Rahat top yaptırıyor. Sivasspor veya Denizlispor maçlarında sorun yaşamayabilirsiniz, ki yaşanmadığını gördük, ancak hızlı hücum yapan, organize atağı seven Trabzonspor veya Galatasaray gibi takımlar ile üst düzey Avrupa takımları karşısında sorun yaşayabilirsiniz. Bu sebeple FB’ nin çağdaş futbolun gereği olan bu oyun anlayışını en azından önümüzdeki sezonlar için düşünmeye başlamasını öneriyorum. Alex’ in FB için önemi söz konusu olduğunda, Alex sonrası dönemin planlaması bizce şimdiden yapılmalıdır.
Konuyla ilgili sizlerin görüşlerini de bekliyorum. Herkese saygılar, sevgiler.
17 Ağustos 2009 Pazartesi
Fenerbahçe Sivasspor Maç Analizi
Cumartesi günkü yazımızda Sivasspor' un tercih edeceği oyun anlayışına göre FB' nin ya rahat kazanacağını, ya da maçın zorlu geçip berabere bitebileceğini tahmin etmiştik. Maçın bu tespiti doğru kılan iki ayrı devresi vardı. İlk devre Sivasspor geçen sezonki taktik düzeni çerçevesinde iyi kapandı, iki mücadele etti ve ilk devre maç berabere tamamlandı. İkinci yarı ise Sivasspor bu sezonki karakteri oturmamış futbol anlayışına geçti ve maçı Fenerbahçe rahat kopardı. Maçın sonucunu Sivasspor' un performansının belirleyeceğini tahmin etmiştik. Yani bir gün önce yapmış olduğumuz tahmin doğru çıktı. Sivasspor, ikinci yarıda bilindik kimliğinden uzaklaştı bu maçın kilidini çözdü. Maçtaki ikinci önemli sürpriz ise FB takımı idi. FB son 3 sezondur kendi sahasında en hırslı, baskılı ve mücadeleci oyunlarından bir tanesini oynadı. Sivasspor' u sahasına hapsetti. Sürekli ileri doğru oynamaya çalıştı. En önemlisi çok iyi pas yaptı, topu iyi dolaştırdı. Sivasspor' un presi ve alan daraltan futboluna, iyi pasla cevap verdi. Esasen Sivasspor orta sahasında oynayan Cihan, Kadir ve İbrahim' in toplam 30 km koştuğunu düşünürseniz (Cihan11.476 metre; Kadir 11.101 metre; İbrahim 8.000 metre) , bu kadar ter akıtmış bir orta sahayı bu kadar aciz hale getiren oyun becerisini alkışlamak gerekiyor. Gerçekten de FB topu koştururken, Sivasspor' lu oyuncular topun arkasından koştular. Maçın en önemli olayı bence buydu. Geçen seneki FB' den en önemli fark da buydu. 15 Ağustos 2009 Cumartesi
Fenerbahçe Sivasspor maçı öncesi değerlendirme
Fenerbahçe' yi geçtiğimiz sezon ligde ve kupada başarılı bir performans gösteren, ancak bu seneye iyi başlayamayan Sivasspor karşısında izleyeceğiz. Kadrosundan pek çok oyuncu kaybeden, yeni oyuncular ile sezona başlayan Sivasspor geçen sezondan farklı bir görüntü veriyor. Geçtiğimiz sezon, takım savunmasını mükemmele yakın kurgulayan, rakibi presle kendi sahasından çıkartmayan, bloklar arası kademe uygulayan, kazandığı topları hızlı bir şekilde ve sürekli ileri aktaran, hücumda iyi top çeviren bir Sivasspor vardı. Bu sene ise geçen sezonun kilit isimleri Sezer ve Mehmet' in yokluğu sistemi olumsuz etkilemiş olmalı. Yeni Sivasspor oyun sistemini Erman ve Cihan gibi iki yetenekli, teknik kapasitesi yüksek oyuncunun üzerine kurmuş gözüküyor. Bu seneki Sivasspor' un geçen seneden üç önemli farkı var:13 Ağustos 2009 Perşembe
Aldığımız duyumlara göre Lugano ve Tuncay Fenerbahçe' nin ciddi olarak gündeminde. Her ikisi de evdeki hesapları çarşıya uymadığından tekrar Fenerbahçe ile temastalar. Lugano' nun menajeri Figer, yılda 4 milyon dolardan, 4 yıllık sözleşme talep etmişti. Üstelik paranın yarısını da peşin almayı istiyorlardı. Talibi çok, kendisine hemen kulüp buluruz diyordu sevgili Figer. Bulamadılar. Talep edilen para dünya piyasasında bir stopere verilmesi mümkün olmayan miktarda para idi. Tabi Ferdinand, Cannavaro veya Puyol değilseniz. Fenerbahçe yönetimi de sağ duyulu davranarak bu oyuncu ile anlaşmama yolunu seçti. Bu oyuncunun yerine kendisinden daha iyi bir defans oyuncusu olduğuna inandığım, Bilica transfer edildi. Birde Antep' ten Bekir kadroya katıldı. Lugano' ya ve menajeri Figer' e iyi bir cevap bu şekilde verilmiş oldu.11 Ağustos 2009 Salı
Halı Sahalarda Modern Futbol
Sonra bir sabah uyandık, her şey değişiverdi. Hem de geriye asla dönmemecesine. Futbol değişti. Sokaklar değişti. Teknik oyuncular kayboluverdi. Pres diye garip bir kavram çıktı ortaya. Deli danalar baş tacı oluverdi. Usta ayaklar değil, körüklü ciğerler konuşulmaya başlandı. "Total Futbol" diye bir şeyler türedi hiç anlayamadığımız. Toplu defans, toplu hücum..Ne garipsedik bu tür bir anlayışı. Bir dönemin sonlarında (1980' lerin sonu) ortaya çıkmaya başlayan "Total Futbol" felsefesinin en önemli adamları bugün Galatasaray'ın başındaki Rijkaard ile takım arkadaşları Gullit ve Van Basten'di belki de. Biraz Federal Almanya, biraz Danimarka ve İsveç. Brolin, Dahlin, Hassler, Moeller, Laudrup kardeşler, Giggs, Cantona, Zidane ve diğerleri. Aklımızda kalan devrimciler bunlardı. Sonra kulüp takımlarına sıçradı bu anlayış. Ajax, Milan, Manchester, Barcelona ve hatta bir dönemin Galatasaray'ı. Rıdvanlar gitti, Hakan Şükürler geldi futbolumuza. Milne ve Terim ile bu anlayış dahilinde şampiyonluğa koyulan ambargolu dönemler yaşadık. Elinde futboldan başka hiç bir şey olmadığı için futbolla yatıp, futbolla kalkan bir dönemin insanları olarak garipsedik, şaşırdık ama benimsedik bu anlayışları. Halı sahalardaki maçları hatırlıyorum. Koşmayan, pres yapmayan ne kadar iyi oyuncu olursa olsun eleştirilirdi. Pres koymak, üçgenler, alan savunması ve ölümüne mücadele. Bu dönem, deli danaların dönemiydi ve sadece koşan oyuncular övgüyü alıyorlardı. Takım kaptanları bu oyuncular olurken, teknik oyunculara yetersiz gözüyle bakılmaya başlanmıştı.
"Teknik" ve "Total Futbol" dönemleri sonrası bugün dünya daha ileri bir devrimi yaşıyor. "Endüstriyel Futbol" dönemi. Bu dönemin kendi koşulları, kendi şartları var. Sahadaki futbolcudan, oynanan futbola kadar bu dönemin bambaşka kodları var. Artık güçlü olanların ayakta kalabildiği bir dönemi yaşıyoruz. Hem teknik hem deli dana olanların dönemi bu. Yani birinin özelliklerini taşımak yetmiyor. Gerrard, Lampard, Ribery, Ronaldo, Ronaldinho ve Eto' o ların dönemi bu. Yıldız demek hem teknik, hem koşan hem de oyun zekası olan adam demek. Yıldız demek artık çok şey demek. Oyun içinde her an pres, her an mücadele var. Çalım atmak, pas vermek, şut çekmek için sadece saniyeleriniz var artık. Zamanla ve fiziksel sınırlarınızla yarışıyorsunuz. Acı yok, acımak yok!
Halı sahanın oraya gittim dün gece. Maç yapan çocukları izledim. Sanki Nou Camp' da bir Şampiyonlar Ligi finali idi. Toplu savunmalar, toplu hücumlar, presler, fauller ve kora kor mücadeleler. Üstlerde endüstriyel futbolun yıldızlarının parlak son sezon formaları, ayaklarda kırmızı, mavi, yeşil halı futbol ayakkabıları. Hata yapmamak, rakibi hataya zorlamak üzerine kurulu oyun anlayışları gördüm. Gözlerde keyif değil, hırs gördüm. Centilmenlik değil, sertlik ve kabalık vardı sahada. "Tek top", " parçala, kay, bas, kes" gibi bağırışlar savruluyordu etrafa.
Gülen yüzler, gözlerde keyif ve centilmenlik hatırlıyorum oysa ben çocukluğumda. Kazanma hırsı, azim ve coşku vardı elbette, ama böylesi değil. Dünya değişiyor, futbol değişiyor, anlayışlar değişiyor tamam. Eski defterler kapanıyor, elbette kapanacak buna da bir itirazım yok. Ama ben eskiyi, eskinin futbolunu, futbolun bence keyif oyunu olduğu o yılları çok arıyorum. Bu yazıları yazarken bir top daha kaçtı dışarıya, caddeye doğru. Bıraktı çocuklar kaçan topu. Oysa ne değerli idi meşin top. Uğruna neler feda edilmezdi ki. Meşin futbol topuna hayranlık besleyerek büyüyen, futbolu kazanmak değil keyif alma önceliği ile oynayan bir neslin son temsilcilerinden olduğum için mutluyum. Bana gelince, bu yaşta hala halı sahada maç yapıyorum. Hala keyif almaya çalışıyorum. Sanıyorum ki hala "teknik" oynuyorum. Zaten öbür türlüsüne de göbeğim izin vermezdi. Ne yaparsınız eski alışkanlıklar bir anda değişmiyor. Geçen gün üzerlerinde parlak formaları ve renkli kramponları olan, "Tek top", " parçala, kay, bas, kes" diye bağıran "endüstriyel gençlere" karşı maç yaptık. Saha suni çim, hava futbola elverişliydi. Bizim takım hep "teknik" idi. Yediğimiz 20. golden sonra saymayı bıraktım. Maç bittiğinde karşı taraftaki yüzlerde hafif alaycı bir zafer gülümsemesi, bizim gözlerimizde futboldan aldığımız keyfin yansıması vardı...
10 Ağustos 2009 Pazartesi
Honved ve Denizlispor Maçlarının Ardından
Perşembe akşam Honved, haftanın son saatlerinde ise Denizli deplasmanındaydı Fenerbahçe. Perşembe akşamı işi ciddiye almayan, rahat oynayan ve turu zaten geçmiş bir takım vardı. Pazar akşam ise tam tersi, işi baştan sıkı tutmayı düşünen, daha derli toplu ve akıllı oynayan bir takım. Honved maçı sonrası maç değerlendirmesi yapmayı düşünmedim. Honved, Bank Asya 1. Liginde küme düşmemeye oynayabilecek bir takım. Böyle zayıf takımlar ile oynarken konsantrasyon kaybı yaşanması normal. Maçın özeti Fenerbahçe’ nin turu geçmesi. Bu kadar. Sahada 10 kişi kalan, rakibi küçümseyen, adeta yürüyerek oynayan bir Fenerbahçe için teknik analiz yapmaya elim gitmiyor.Denizli maçı ise Fenerbahçe için farklı bir atmosferde oynandı. 2006 senesinde Daum’u gözyaşları ve son saniyelerde kaçan şampiyonluk ile uğurlayan bir Denizli deplasmanı hem Daum, hem de Fenerbahçe açısından şüphesiz büyük önem taşıyordu. Yüzyılda bir olabilecek bu futbol kazası sonrası Denizli takımına karşı ligde hiç kaybetmemiş bir FB vardı sahada. Fenerbahçe’ nin Denizlispor maçlarını ayrı bir dikkatle oynadığına işaretti bu istatistik. Maç da tam bu minvalde başladı ve bitti. 40 dakikalık elektrik kesintisini saymazsak, maç sürekli Fenerbahçe takımının kontrolünde devam etti. Fenerbahçe’ nin klas ama ağır Brezilyalılarının kaçırdıkları pozisyonlar olmasa ikinci yarının ortalarında 3-4 farklı bir skor görülebilirdi. Fenerbahçe maçın başından sonuna dek defansta dikkatli, iyi alan savunması yapan ve işi ciddiye alan bir futbol sergiledi. Hücumda ise tam tersi, dağınık, son vuruşlarda kötü, pozisyon üretmekte zorlanan bir Fenerbahçe vardı. Belki de ilk dakikadaki bireysel beceri dolu gol, bu denli ciddiyetsiz bir hücum futboluna sebep olmuştu. Fenerbahçe golün etkisi ile olsa gerek, oyunu sürekli yavaşlatan, kontrol altında tutmaya yönelik, akılcı ama sıkıcı bir futbol sergiledi. Üç puanı fazla zorlanmadan alıp götürdü. Lige de iyi bir başlangıç yapmış oldu.
Denizlispor yeni bir takım. Pek çok yeni transfer bir arada oynuyor. Açıkça uyum sorunları var. Sol kanatta fena oynamayan, gelecek vaat ettiğini düşündüğüm 21 yaşındaki Güray hariç hiçbir oyuncusu tat vermedi. Biraz da Fenerbahçe’ nin eskilerinden Murat Hacıoğlu gayretliydi. Zaten bu iki oyuncunun ortalamanın üzerinde oynaması özellikle ikinci yarıda Fenerbahçe sağ kanadını devre dışı bıraktı. Kazım ve Gökhan arasında zaman zaman 60 metre boşluk oluştuğunu gördük. Haliyle Gökhan da oldukça yoruldu. O kanatta tek başına mücadele edip, iki iyi adamla boğuşup, son dakikalarda yaptığı asist ile adını maçın oyuncusu olarak yazdırdı. Özetle, tüm maçın aksiyonu tek bir kanatta meydana geldi dersek hatalı olmaz.
İlk yarı Emre, ikinci yarı Cristian olumlu oynadılar. Birbirlerine alışmaları için zaman gerek. Dos Santos klas bir oyuncu. Önemli bir yıldız adayı. Ancak onun da Türk futboluna alışması zaman alacak. Son vuruşlarda bir beceriksizlik içindeydi. Bu kaçırdıklarını Denizli affeder ama Galatasaray veya Trabzon affetmez. Her maçı aynı ciddiyetle oynaması lazım. Santos ile ilgili diğer bir nokta da şu. Tıpkı Deivid gibi top almak için çok fazla ortaya geliyor. Kanatta oynadığını nadiren görebiliyoruz. Demek ki top dağıtımında kanatlara top taşımakta bir problem var. Ya da kendisi çizgide oynamaktan ziyade iç kısımları tercih ediyor. Bu durum, oyun içinde Fenerbahçe’ yi pres karşısında top çıkarmada rahatlatsa da, hücumda kanat organizasyonları gerçekleştirilmesine engel oluyor. Deivid ve Santos’ un ilk 11 de beraber oynadığı her maç kanatlar doğru düzgün çalışmayacak ancak Fenerbahçe’ nin top hakimiyeti belirgin bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu tür maçlarda topla oynama istatistiği %60-65’ leri bulabilir. Özetle Santos ilk yarıda iyi, ikinci yarıda kayıpları oynadı. Kazım’a gelince her zamanki tek devrelik futbolu sonrası kayboldu. Bu adamın tek devre top oynayabilen bir oyuncu olması ilginç bir durum. Fiziği düzgün, futbol altyapısı iyi. Ancak genellikle 45 dakika performans veriyor. Bu çok ilginç bir olay ve üzerine gidilmesi gerek. Deivid ise Kazım’ a kıyasla hücumda daha etkin. Oyuna daha fazla katkı sağlıyor. Suya sabuna daha çok dokunuyor. Bu nedenle bazen çok kötü top kayıpları yapıyor. Ancak ileri, dikine oynamaya niyetli ve becerili ender adamlardan. Deivid ile Kazım’ın 45’ er dakika oynaması iyi bir strateji olabilir diye düşünüyorum. Birbirlerini dengelerler.
Geri dörtlüde Gökhan her zamanki gibi görevini yaptı. Önder- Bilica daha uyumlu gözüktüler. Maçın son anları hariç pek pozisyon vermediler. Önder’ de bir yükseliş, Bilica’ da ise gerileme var. Bilica sanki takımını yadırgıyor. Kimi zaman kendini unutup halen Sivasspor’ da oynadığını sanarak riskli hareketler yapıyor. Uyarılması şart. Önder ise daha derli toplu, hızlı ve dikkatli idi. Bu şekilde devam ederlerse Önder’ in değil Bilica’ nın yerine bir transfer yapılacak. Vederson ile ilgili de bir şeyler söylemek gerekiyor. Bu adamın Brezilya’ lı olduğuna inanmıyorum. Orta düzey bir yerli sol kanat oyuncusu ayarında. Çalım atamayan, orta yapamayan, oyuna bu denli giremeyen bir Brezilya’ lı olmaz. Oldukça ağır hareket ediyor. Oyuna hücum yönlü hiç katkısı olmadı. Zico döneminde hatırladığımız Vederson bu değil. Carlos’ u bu denli arayacağımızı hiç tahmin etmemiştim.
Forvet hattında Alex ve Guiza uyumlu gözüktüler. Fizik kondisyon eksikliği nedeni ile Guiza son 20 dakika sürekli hatalı paslar attı. Fenerbahçe’ nin bu sene en büyük kazancı yine de Guiza. Boş alan koşuları, defansı peşine takması, Alex’e yönelik akıllı asist çabaları hep artıları. Fiziksel olarak iyileşirse çok can yakar. Alex ise son üç maçtır sahanın bence en iyi işler yapan adamı. Hala koşmuyor, hala defansif katkısı yok. Ancak Fenerbahçe’ nin son üç maçında maçlara ağırlığını koyan adamdı. Alex ile ilgili olumsuz söylenebilecek diğer bir nokta duran toplar. Eskiden çok daha iyi kullanırdı bu topları. Dün maç boyu kullandığı 7-8 korner, 2-3 serbest vuruşun hiçbirisi adrese teslim değildi. Bu şaşırtıcı. Son iki sezondur duran top kullanımında bir gerileme var. Bunu da araştırmak gerekiyor.
Fenerbahçe iyi değil, akıllı oynayarak zor olmayan bir deplasmandan üç puan çıkardı. Kanatlar çalışmadı ama top FB’ de kaldı. Üç puanın hikayesi maçı ciddiye alma + bireysel beceri olarak özetlenebilir.
Herkese iyi haftalar dilerim.