2 Ağustos 2009 Pazar

Süper Kupa Finalinin Ardından

Maçtan önceki analizde, maçın sonucunu belirleyecek 3 unsur üzerinde durmuştuk. Bunların ilki takımların ön liberolarının performansı idi. Emre-Cristian ve Ernst-Fink ikilisi de hatasız, son derece pozitif oynadılar. Takımlarının koşmayan tüm oyuncularının yükünü çektiler. Birbirlerine üstünlük sağlayamasalar da oyun içinde son derece kritik anlarda rol alarak takımlarını rahatlattılar. Dolayısı ile bu unsur bağlamında her iki takımın da eşit olduğunu söylemek gerek.

Sonuca etki edeceğini tahmin ettiğimiz ikinci unsur FB'nin kanatları idi. Gerçekten de Beşiktaş'ın genç ve tecrübesiz bekleri Erhan ve İsmail'in oyuna fazla ağırlık koyamayacağını düşünmüştüm. Yanılmışım. Her ikisi de son derece istekli ve arzulu oynadılar. Sağ kanatta açık pozisyonuda oynayan Tello ve Yusuf sürekli içeri kat ettiklerinden, boş kalan alanları BJK'nin bu gençleri doldurdular. Bu nedenle de sıklıkla Vederson ve Gökhan Gönül ile karşı karşıya kaldılar. Bence Gökhan ve Vederson ile başabaş oynadılar. FB'nin iki açığı Kazım ve Santos'dan çok iyi bir performans beklerken, oldukça şaşırdım. Her ikisi de kayıpları oynadılar. Özellikle Kazım çok ciddiyetsizdi ve konsantrasyon sağlayamamıştı. Santos ise halen uyum sorunları yaşıyor. Kanattan ziyade adeta bir sol iç orta saha gibi oynadı. Geriden toplar çıkarttı. Bu yoğun BJK presi karşısında FB orta sahasını rahatlattıysa da, sol kanattan akın geliştirilmesine engel oldu. Soldan yaptığı birkaç hücum denemesinde Santos'un isabetsiz paslarını gördük. Henüz hazır ve uyum sağlamış gözükmedi. Dolayısı ile FB kanatları bu maçta arzu edilen düzeyde değildi. Kanatların hücumda iyi olmadığını gördük. Bu bakımdan FB kanatları maçın sonucunu doğrudan etkilemedi. Ancak şunu da söylemek gerekir ki FB'nin Kazım hariç diğer 3 kanat adamı savunmada fena değillerdi. Önemli işler yaptılar. BJK'nin hızlı ve tehlikeli oyuncularını kontrol altında tutabildiler. Genelde araya adam kaçırmadılar. Defansif olarak görevlerini yaptılar.

Derbiye etki edecek üçüncü unsur ise takımların beyinleri konumunda olan Alex ve Yusuf'un performası idi. İşte derbi maçının sonucunu bu unsur belirledi dersek hatalı olmaz. BJK'nin en teknik adamı olan, hücum organizasyonlarına akıl ve beceri katan en önemli ayak olan Yusuf ikinci yarı oyundan alındı. İkinci yarıda BJK'nin FB kalesine gitmekte zorlanmasının en önemli nedeni buydu. Her FB maçında performansını özellikle katlayan, hırsıyla fark yaratan Yusuf fena oynamadığı bir ilk yarı sonrası oyundan alınınca, BJK'nin zaten pek yaratıcı olmayan hücum aksiyonları iyice donmaya başladı. Öte yandan 75. dakikadaki penaltı golüne kadar sahada olmayan, 2 net gol fırsatını kaçımış ve demoralize durumdaki Alex, golden sonra istediği geniş alanları da bulunca son derece tehlikeli akınlar geliştirilmesine ön ayak oldu. Penaltıdaki ustalığı ve sakinliği dikkat çekti. Maçın sonlarına doğru Guiza'nın muhteşem ve akıl dolu ortasına vurduğu kafa ile sonucu belirledi. İşte Alex böyle bir adam. 75 dakika sahada ruhsuz bir şekilde dolaşıyor, son 15 dakika maça ağırlığını koyup FB'ye kupa kazandırıyor. Elbette her sefer papaz aynı pilavı yemez. Maç kaybedilmiş olsa idi Alex eleştiri oklarının ucundaki ilk isim olacaktı. Alex'e 75 dakika dayanan Daum, taraftara da şu mesajı vermiş oldu. Bu adam benim sisteminde sakat veya cezalı değilse maç sonuna kadar oynar. Ayrıca son Honved ve BJK maçlarında attığı goller ile ilk 11 in bankosu olmayı yeniden garantilemiş oldu.

Bir parantez de Sivok için açmak gerek. Penaltı dakikasına kadar sahanın en iyilerindendi. Gereksiz bir refleks ile topu kesti. Evet belki de gol olacak bir serbest vuruş idi, ancak Sivok'un bulunduğu açıdan bunu öngörmesi imkansız. Sivok gibi uluslararası tecrübesi olan bir oyuncunun, bu hareketi çok anlamsızdı. Sanıyorum maçın kırılma anı da bu oldu. Önceki yazımda maçın berabere biteceğini ve uzatmalara gidebileceğini yazmıştım. Sivok'un bu anlamsız hatası olmasa idi, maç sabaha kadar oynansa her iki taraf da golü bulamazdı. Oyun sistemleri buna müsade etmiyordu. Her iki takım da toplu defansta iyi, toplu hücumda son derece vasatlardı. Yine de BJK'nin takım oyununda daha iyi olduğunu gördük. FB ise Brezilyalı ayakları ile her an tehlike yaratabilecek bir takım. Bu da FB'nin en önemli artısı.

Bir parantez de Guiza'ya. Yalnız kalmasına rağmen etkili ve istekliydi. Son dakikaya kadar iyi niyetle oyunda kaldı. Son maçlar, kendisini mental olarak olumlu etkilemiş. Gol atamadı ama FB'nin tüm tehlikeli akınlarında başroldeydi. Boş alan koşuları, BJK defansını devamlı tetikte tutan araya sızma denemeleri ve yaptığı hücum presi ile bu sene farklı bir Guiza izleyeceğimizin sinyallerini verdi.

Maçla ilgili söylenecek fazla bir şey yok. Bir önceki yazımızda tahmin ettiğimiz gibi mücadeleci, defansif ve zevksiz bir karşılaşma oldu. Daum'un Mustafa Denizli karşısındaki bu ilk galibiyeti FB'nin lige psikolojik bir rahatlık ile başlamasına sebep olacak. FB'li oyuncular kazanmayı hatıladılar ve sanıyorum bu lig açısından FB'yi olumlu etkileyecektir. BJK'ye gelince bence halen ligin en hazır ve iddialı ekibi. Ancak FB karşısında gereksiz bir çekingenlik ile oynadılar. Denizli'nin Holosko yerine Nobre ile başlamasını anlamsız buldum. Çünkü BJK yine oyunu kendi sahasında kabul eden ve kontra atağa dönük bir oyun sergiledi. O zaman hızlı Holosko'nun ağır Nobre'ye tercih edilmesi gerekirdi. Henüz sezonun başı ve Daum'un dediği gibi sezon başında gülmektense, sonunda sevinmeyi tercih etmek gerekiyor. Bu maç her iki takım açısından da önemli sinyaller verdi. FB'nin zamana, hızlı bir stopere ve yine hızlı bir forvete; BJK'nin de iyi bir on numaraya ihtiyacı var.

Bu sene görülen o ki çok çekişmeli, mücadeleci ve zorlu bir lig izleyeceğiz. FB'yi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Hiç yorum yok: